Yönetimde her türlü başarının yüzlerce nedeni, her türlü başarısızlığın da yüzlerce nedeni olabilir. Şartlar uygun değildi. Şans bizden tarafa değildi. Beklenmedik durumlarla karşılaştık. Kriz bizi mahvetti… Bu tür bahaneleri her türlü sektörde duyabilir hatta yöneticilerin masum olduğuna, sürekli bir şeylerin ters gittiğine inanabilirsiniz. Kriz bazı örgütleri batırdığı gibi bazı örgütlerin bu süreçten büyüyerek çıkmasına neden olur. Şans faktörü bir ya da iki kere güler ancak şansla hiçbir yere gidilmez. Örgütler kendi şanslarını kendileri yaratır. Bu bağlamda yönetimde mükemmele ulaşmak, mükemmeli sürdürmek ve daha iyiye doğru yol almak mümkün mü?

Yönetimde en önemli faktör: “Doğru zamanda doğru işi yapmaktır.” Kış gelirken dondurma sektörüne yatırım yapmak, faizlerin yükseldiği bir dönemde dövize yatırım yapmak, inşaat malzemelerine gelen fahiş fiyatlara rağmen konut sektörüne yatırım yapmak, hiç de doğru bir karar değildir. Başarılı olan örgütlerin yöneticileri ya da liderleri, bu doğru zamanı bulma konusunda özel bir beceriye ve ön görüye sahip olmalarıdır. Ankara’nın başkent olmasıyla birlikte Vehbi Koç’un Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki memuriyetinden istifa edip Anafartalar Yokuşu’nda nalbur dükkânı açması ve inşaat malzemesi satması, Intel’in çiplere yönelmesi bu tür bir ön görünün sonucudur. O halde doğru zamanda doğru sektöre yönelmek, piyasadaki yönelimi görmek, piyasadaki dalgalanmalar hakkında doğru tahminde bulunmak gerekir. Özel okul sayısının hızla arttığı bir ülkede özel okula yatırım yapmak çok mantıklı görülmediği gibi, emtialaşarak büyümeyi tercih etmek, ayrı bir risk faktörü özelliği taşımaktadır.

Jim Collins ve Morten T. Hansen 2013 yılında yazdıkları “Mükemmeli Seçmek” adlı kitabında, mükemmele ulaşan örgütlerin; üç önemli özelliği olduğunu ileri sürmektedirler. Bunlar: 1. Fanatik disiplin. 2. Faydalı paranoya. 3. Deneye ve gözleme dayalı yaratıcılık. Disiplin genel olarak, davranışlardaki tutarlılığı ifade eder: Değer yargılarında tutarlılık, uzun vadeli hedeflerde tutarlılık, performans standartlarında tutarlık, yöntemlerde tutarlılık ve zaman içinde tutarlılık (Collins ve Hansen, 2013, s. 24).

Başarılı örgütlerin liderlerinin en önemli özelliği fanatik derecede disiplinli olmaları ve bu özelliklerini tüm örgüte ve çalışanlara yansıtmalarıdır. Örgütün en önemli stratejik üstünlüklerinden birisini fanatik disiplin oluşturur. Okul yöneticisi, okulda disiplini sağladığında, okuldaki iş ve işlemlerde tutarlı oldukça, ısrarla ve bilinçli bir şekilde performans hedeflerine ulaşmaya çalıştıkça, örgütlerde gözle görülür iyileşme ortaya çıkmakta ve örgüt çalışanlarının moral ve motivasyonu da artmaktadır. Akademik ve iş hayatındaki başarının en önemli köşe taşlarından birisini oluşturan disiplin, bir takım oyunu, takım disiplini şeklinde ortaya çıktığında istikrar yaşanmakta ve olası meydan okuyucular tek tek ortadan kalkmaktadır. Özellikle yönetici ve çalışanlarda görülen fanatik disiplinin en önemli destekçisi olan iç disiplin ortaya çıktıkça, başarı da aynı oranda ortaya çıkmaya başlar. Bir keman sanatçısının günde 17 saat keman çalması, bir boksörün maç öncesi zor şartlar altında, inatla antrenman yapması, bir öğrencinin günde ortalama 16 saat ders çalışması, fanatik disiplin davranışlarına birer örnek olarak verilebilir.

Etkili ve mükemmel örgütleri yaratan liderlerin diğer önemli özelliği, faydalı paranoyadır. Yöneticilerin biraz paranoya içerisinde olması fakat paranoyak olmaması gerekir. Paranoya içerisinde olan liderler, tüm senaryoları paranoyalarına göre oluştururlar. Böylece paranoyalarına göre tedbir alır, şans faktörünü asgari düzeye indirirler. Bu konuda en çarpıcı örnek, 1911 yılında iki maceraperest ekibin Güney Kutbu’na olan yolculuğudur. Yarışı kazanan ekibin lideri Roald Amundsen, yarışı kaybeden ekibin lideri ise Robert Falcon Scott’tır. Amundsen, yarış öncesi bisikletle İspanya’ya gitti. Eskimolarla birlikte yaşadı. Soğuk ortamlarda nasıl yaşadıklarını öğrendi. Köpekleri kızak çekmede kullandıklarını gördü ve niçin kullandıklarını, niçin bol elbise giydiklerini, neden yavaş hareket ettiklerini, aç kalınca yunus balığının yenip yenemeyeceğini, fırtınalı ortamlarda nasıl mücadele edileceğini öğrendi. Gerekli malzemelerin listesini hazırladı ve 5 kişilik ekibi ile yola çıktı. Scott bu hazırlıkların hiçbirini yapmadı ve 17 kişilik ekibi ile yola çıktı. Amundsen, hedefe ulaşmış ve bayrağı dikmişti. Scott ise büyük bir hayal kırıklığına uğramış ve ekip olarak donarak ölmüşlerdi. Amundsen onlarca bayrak almış ve bu bayrağı güzergâha dikmişti. Scott’un ise sadece bir bayrağı vardı. Amundsen kızaklar için köpekleri almış, Scott ise eşek ve katırlarla yola çıkmıştı. Köpekler terlemedikleri için uzun yol gitmişler ancak eşek ve katırlar terledikleri için üzerlerinde buz tutmuş daha sonra da ölmüşlerdi. Amundsen, yavaş yol almış, bol ve dökümlü kıyafetler seçmiş böylece terlemeyi önlemiş, Scott ise dar ve terlemeyi önlemeyen kıyafetleri ekibine dağıtmıştı. Amundsen sürekli felaketi düşünmüş ve felaket ortaya çıkarsa ne yapacağının planını yapıp önlem almıştı. Scott ise bu tedbirlerin hiçbirisini düşünmemişti (Collins ve Hansen, 2013, ss. 15-41).

Görüldüğü gibi Amundsen’in başarısının altında fanatik disiplin ve faydalı paranoya yatar. Krizlerle her ikisi de, fırtınayla her ikisi de karşılaşmış ancak Amundsen’in felaketlere ilişkin paranoyası sayesinde tedbirler önceden alınmış ve krizin yıkıcı etkisi ortadan kaldırılmıştır. Scott’ın günlüğünde yazdıkları bu durumu gösterir niteliktedir. Scott, yanına bir termometre almış ve Amundsen ise 4, Scott 17 ekip elemanı için 1 ton, Amundsen 5 ekip elemanı için 3 ton yiyecek almıştır. Scott, termometresi kırılınca ne yapacağını şaşırmış ve açlıkla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Örgütlerde faydalı paranoya bir şekilde, “Şeytanın Avukatlığını” yapmak anlamına gelir. Burada aslolan, paranoya içerisinde yaşamak değil, olası tüm kötü senaryoları yazıp akıllı tedbir almak ve krizi yönetilebilir hale dönüştürmektir.

Diğer önemli özellik ise deneye ve gözleme dayalı yaratıcılıktır. Liderlerin sezgi ile karar vermelerini destekleyen pek çok yönetim bilimci vardır. Buradaki sezgi, yeterli miktarda deney ve gözleme dayalı bilgi olmadığında ve acil karar vermek zorunda kaldıklarında önerilen bir durumdur. Deney ve gözleme dayalı yaratıcılık, karar verme, örgütlerin etkililiği açısından önemlidir. Diyelim ki A ve B adındaki iki şirketten birisine yatırım yapacaksınız. A şirketi 19 yıllık seyrinde %25 büyüme kat ederken B şirketi, yıllık %45 büyüme kat etmiştir. Paranızı hangi şirkete yatırırsınız? Elinizde gözlem, deney ya da sayısal veriler yoksa B şirketi en iyi tercihtir. Oysa A şirketinin net kâr büyümesinin standart sapması %15, B şirketinin ise net kârının standart sapması %116 olacaktır. A şirketi istikrarlı ve kontrollü bir büyüme sergileyerek gelecek 19 yıl içerisinde 19 yılın 16’sında büyüme oranını yüzde 30’un altında tutacak ama her yıl %20 ve daha fazla büyüyecektir. B şirketi ise A şirketine kıyasla daha dalgalı ve kontrol dışı büyüme yapısı sergileyecek, B şirketinin net kârının yıllık büyüme oranı 19 yılın 13’ünde %30’u aşacak ama büyüme oranları artı %313 ile eksi %200 gibi geniş bir bantta dalgalanacaktır. Bu duruma göre yatırım için en doğru karar A şirketidir. Karar süreçlerinde veri olmalı, veriye dayalı karar verme ve kanıta dayalı karar verme uygulamaları yapılmalıdır (Collins ve Hansen, 2013, s. 46).

Eğer bir okul büyük ve küçük veri tabanı kullanıyorsa, süreç değerlendirme uygulaması ile sürekli iyileştirme uygulamalarına veri sağlıyorsa, bu durum da karar süreçlerinde kullanılıyorsa, bazı sorunlar ortaya çıkmadan çözülebilir. Risk almak, doğru bir karar verme yöntemi değildir. Bazı uygulamalardan alınan dönütlere göre risk alınabilir ancak tüm mermiler bu aşamada harcanmaz. Savaş esnasında acemi olan asker tüm mermileri tüketir oysa bilinçli bir asker, mermileri tasarruflu bir şekilde kullanır. Collins ve Hansen (2013, s. 77) bu duruma ilişkin olarak “Önce kurşunu sık sonra top mermisini at.” özdeyişini kullanmaktadırlar. Düşman gemisi üzerinize gelirken top mermisini atar o da hedefi ıskalarsa, teslim olmaktan başka çareniz kalmaz. Oysa kurşun atarak hedefi netleştirmek sonra da netleşen hedefe topu atmak, başarının en önemli anahtarıdır. Risk almak; tek olan top güllesini atmak değil, deneye ve gözleme dayalı karar verip en uygun kararı alıp uygulamaktır.

Sonuç olarak kriz bazı örgütleri yerle bir ederken bazı örgütlerin büyümesini sağlar. Kriz yıkım olduğu gibi fırsat anlamına da gelir. Krizin yıkıcı etkisini ön görmek çoğu zaman imkânsızdır fakat faydalı paranoya bu aşamada işe yarar. Olabilecek en kötü senaryonun farkında olmak, bu senaryoya göre tedbir almak, krizin yıkıcı etkisini yapıcı hale dönüştürebilir. Disiplinli çalışmak, disipline uygun elemanlar seçmek, disiplin dışı davranışları ortadan kaldırmak önemlidir. Her örgütün gücü, en zayıf halkanın gücü kadardır. Bu sebeple, zayıf personeli istihdam etmemek, çalışanların eğitim ve gelişmelerine katkıda bulunmak, karar süreçlerinde deney, gözlem ve veriden yararlanmak, mükemmel örgüt yaratmada etkili davranışlar arasında yer alır. Şans faktörü ile örgütsel ya da bireysel başarı arasında anlamlı bir ilişki yoktur. Şans bireylerin kontrol edemediği durumlardır. Bireylerin tamamen dışında olmasına rağmen, bu durumun bir şans olduğunu fark edip eyleme geçmek, bu durumu etkili olarak değerlendirmek de feraset ister. Aynı fırsat, aynı şans birçok kişiye verilmiştir ancak çok az kişi bundan yararlanabilmiştir. Bu sebeple şans başarının tek ya da ana belirleyicisi değil, çok az bir kısmını oluşturur. Yönetimde etkililiği sağlamak için geleceği iyi görmek, geleceği kader olmaktan çıkarıp yönetilebilir hale dönüştürebilmektir.

Amundsen ve Scott örneğinde olduğu gibi, Amundsen tüm olası faktörleri kontrol ettiği için başarıyı yakalamış ve Güney Kutbu’na bayrağı dikmiştir. Orta Asya’dan binlerce askeri Anadolu’ya kadar getirip savaştırabilmek, büyük bir planlamanın, stratejinin ve ön görünün sonucudur. Okul yönetiminde de başarılı olmanın yolu, okulda hem öğrencide hem de öğretmenlerde disiplini sağlamak, faydalı paranoyayı kullanmak, deney ve gözleme dayalı kararlar verip uygulamaktır. Okul örgütünün başarısı takım oyununda gizlidir. Takımın her üyesi aynı dili konuşmalı, aynı hissi yaşamalı ve aynı hedefe odaklaşmalıdır.

Kaynakça

Collins, J. ve Hansen, M. T. (2013). Mükemmeli Seçmek. (İclal Büyükdevrim Özçelik, Çev.). İstanbul: Boyner.