Nihayet beklenen Öğretmenlik Meslek Kanunu teklif metni kamuoyuyla paylaşıldı. Hayırlı olsun. Uzun zamandan beridir üzerinde çalışıldığı ifade edilen metnin, mahiyet itibariyle ne anlama geldiği alanında yetkin, uzman ve akademisyenlerce mutlaka değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Çok detaya girmeden genel hatlarıyla yasa metnine yönelik ilk intiba ve aklıma gelen soruları paylaşma gereği duydum.  

       Yasa metni, üç bölüm ve on iki Maddeden oluşmaktadır. Yasa içeriğinin belirlendiği ikinci bölüm, Öğretmenlik, Öğretmenlerin Nitelikleri ve Seçimi, Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Kariyer Basamaklarından oluşmaktadır. Yasa, birkaç yıldır tüm kamu çalışanlarının (özellikle eğitim çalışanlarının) günbegün beklediği 3600 ek gösterge meselesine çare olmaya çalışmış gibi durmaktadır.  Bakanlığımız tarafından da belirtildiği üzere, yasa teklifinde, “eğitim öğretim hizmetlerini yürütmekle görevli öğretmenlerin atamaları ve mesleki gelişimleri ile kariyer basamaklarında ilerlemelerinin düzenlenmesi” amaçlanmaktadır. Eğitim çalışanları açısından yasaya yönelik olarak beklenilen algıya bakıldığında ise, esas itibariyle öğretmenlik mesleğinin itibarını yüceltici hükümlerle birlikte özlük hakları akla gelmektedir. Bundan dolayı, yapılan düzenlemeye bu iki açıdan bakmak daha sahici bir yaklaşım olacaktır.

       1-Teklifte öğretmenlik, eğitim öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği olarak tanımlanıyor. Öğretmenler bu görevlerini, Türk millî eğitiminin amaç ve temel ilkeleri ile öğretmenlik mesleği etik ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlü olacak. Öğretmenlerin çalışma şartları, eğitimde kalitenin yükseltilmesi için belirlenen amaçları gerçekleştirmek üzere düzenlenecek. Öğretmenlik mesleğine hazırlık; genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon/öğretmenlik meslek bilgisiyle sağlanacak. Öğretmenlik mesleği; aday öğretmenlik döneminden sonra "öğretmen", "uzman öğretmen" ve başöğretmen" olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılacak.

       2-Kariyer basamaklarıyla ilgili olarak, sürecin nasıl ilerleyeceğiyle ilgili detaylara yer verilmiş olup, bu detaylarda uzman öğretmen ve başöğretmenliğe geçişlerin nasıl yapılacağının detayları belirtilmiş; bunun yanında, öğretmenlik mesleği kariyer basamaklarında ilerlemeye ilişkin usul ve esaslar için ayrı bir düzenleme (yönetmelikle) getirileceği belirtilmiştir.

       3-Asıl beklenilen Ek Gösterge ve Tazminatlar bölümünde; “Birinci dereceli kadroda görev yapan öğretmenlerin ek göstergeleri 3600'e çıkarılıyor. Diğer derecelerde bulunan öğretmenler için de bu artışa göre düzenleme yapılması öngörülüyor. Ek gösterge, ikinci derecede bulunan öğretmenler için 3000, üçüncü derecede bulunanlar için 2200 olarak belirlenirken; dördüncü derece için 1600, beşinci derece için 1300, altıncı derece için 1150, yedinci derece için 950, sekizinci derece için 850 olacak. Bu madde, 15 Ocak 2023'te yürürlüğe girecek.” Hükümleri yer almaktadır. Yani görülen o ki, beklenilen 3600 ek gösterge 2023 yılında devreye girecek.

       Kritik ifadelerden birisi ise; Öğretmenlik ve öğretmenlerin nitelikleri ve seçimiyle ilgili hususlar bu teklifle düzenlendiği için 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu'nun ilgili maddeleri yürürlükten kaldırıldığının belirtilmesidir. Yasa teklifini incelerken Milli Eğitim Temel kanununun ilgili maddesini inceleme gereği duydum.

       Yeni yasa teklifi ile bir önceki düzenleme olan Milli Eğitim Temel Kanunundaki öğretmenlik mesleğinin tanımı, nitelikleri ve seçimi ile kariyer basamakları arasındaki farkı burada ortaya koymayı tasarlamıştım. Lakin yazı metninin fazlaca uzamaması için yasa maddeleri arasındaki değişen/değişmeyen yerler yeni yasa metni ile 1739 Sayılı Temel Eğitim kanununun 43. Maddesi incelenerek arasındaki farklar görülebilir. Diğer yandan, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2005 yılında yayınlanan ve ilk sınavı 2006 yılında gerçekleştirilen yönetmeliğe göre öğretmenlik, adaylık döneminden sonra 'öğretmen', 'uzman öğretmen' ve 'başöğretmen' olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılmıştı. Şimdiki düzenleme ile 2005 yılındaki düzenleme ardındaki temel fark, sanırım geçiş süreçlerinin kıdem esasına bağlanması gibi gözükmektedir. Yasa metninin bütününe ait öznel düşüncemi net olarak belirtmeme gerek yok sanırım, zira okuyucularım bu tespiti kendileri (önceki halleriyle kıyaslayarak)  rahatlıkla yapacaklardır.

       Asıl gündeme getirmek istediğim husus ise, öğretmenlik mesleğinde kariyer basamakları olabilir mi, olursa nasıl olmalı, olması durumunda kategorilere ayrılmış öğretmenlik mesleğinin, bir eylem olarak eğitim faaliyetinin niteliğine nasıl bir katkı sağlayabilir, böyle bir düzenleme(temel eğitim ve orta öğretim öğrenci seviyesinde) öğrenme/öğretme süreçlerinin daha etkin/verimli düzenlenmesine, hakikaten bir fayda sağlayabilir mi? Gibi sorularına (temel öğrenme süreçleri, pedagoji bilimi, öğretmenlik mesleğinin doğası açılarından) olumlu cevapların alınıp alınmadığı hususudur.

       Bilindiği üzere, bir önceki yani 2005 li yıllarda (usulü ve süreçleri farklı olsa da) öğretmenlik kariyer basamakları bir şekilde denenmişti. Büyük iddialarla ve yüksek heyecanla sunulan bu proje beraberinde bir takım hukuksal sorunları gündeme getirmesinin yanında, öğretmenler arasında huzuru ve çalışma barışını bozan, en azından negatif serzenişlere yol açan bir süreci başlatmıştı. İşin bu yönü bir tarafa, öğretmenlik mesleğinin, bu mesleği icra edenler olarak hangi kertede icra(performans) edebildiğinin belirlenimi, kariyer basamaklarına ayırarak ve (nitelik belirlemede hep tartışma konusu olan) bu işin sınavla yapılması hakikaten doğru bir usul mü? Bazı uygulamalar tasarım noktasında, göze, kulağa hoş gelen ve sanki doğru bir uygulamaymış gibi gözükebilir. Lakin yeni bazı  düzenlemelerin fayda sağlayıp sağlamadığı uygulama aşamasında ortaya çıkmaktadır. Genellikle problemlerin ana nedenini doğru tanımlayamadığımızdan dolayı doğru çözümleri bulamıyoruz. Ve sürekli bir deneyiş içine giriyoruz. Hesapların uzmanlarca ve multi-disipliner bir şekilde yapılması gerekir. Kariyer basamaklarıyla ilgili kafalarda oluşan problemi (bir örnekle) daha net olarak ortaya koyarsak; uzman öğretmen olarak görevlendirilen kişi ile uzman olamayan öğretmen arasında öğretime sağladığı katma değer açısından bir farklılık olacak mı? Eğer olmaz ise; örneğin bazı öğretmenlere yönelik aşrı talebe karşın, talep olmayan ancak, sertifikası olan öğretmen arasındaki ücret dengesizliği ne ile izah edilecek? Yani, öğretmenin etkili öğretmenlik becerisinin ölçütünü, salt sınava bağladığımız taktirde doğru bir iş yapmış olur muyuz, Öğretmenliğin doğası böyle bir uygulamaya uygun mu? Sorularının üzerinden kafa yorulması gerekir.  

       Bilinen şu ki, öğretmenlik yasada da belirtildiği üzere, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği olup, öğretmenlik mesleğine hazırlık genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon ile sağlanır. Yasada pek tanımlanmayan ve daha çok formasyon kapsamında değerlendirilebilecek “özel ilgi, beceri, motivasyon, işin sanatsal yönü gibi” yeterliliklerine işaret eden kişilik olarak da görmek gerekir. Her ne kadar öğretmenlik mesleğindeki “kariyer” düzenlemesi, doğrudan akademik kariyeri hesaba katmıyor gibi olsa da, sınavla yapılan(en azından bilindik usullerle yapılan)  her kariyer belirlenimi dolaylı olarak akademik yetkinliğe işaret eder. Akademik yetkinlik esas itibariyle, bilim alanında belli bir sathı daraltıp, dar bir satıhta derine dalmaktır. Bu derinlik,  temel eğitim ve ortaöğretim dönemi öğrenci müfredatı ve gelişim özelliğine ne denli katkılar sağlayacağı eğitim bilimcilerce tartışılması gerekir. Zannederim yasa metni bu tartışmalar yapılarak alınmıştır. Ülkemiz eğitimine hayırlı olsun.

Zafer Özer