Çok şeye ihtiyacımız olsa da sanırım önceliğimiz ahlak olmalı! Küçücük bir aletin bile kullanım kılavuzu varken; İnsanın yokmuş gibi davranalar maalesef son dönemde piyasada kol geziyor. Kaygan zeminlere, Devasa apartmanlar kuranlar yerle yeksan olacaklarını bilmeden, nur topu gibi bir bebek bekleyenler, aslında çektikleri sancının dış gebelikten kaynaklandığının farkında olamayacak kadar sarhoş olmuş durumdular. Edimsel nedenlerle oluşan bu olgu, bilmem bilinçli bilmem bilinçaltında yaşanan kaygılardan ileri gelmektedir. Bu bir erken müdahale çağrısıdır sevgili kardeşim; SEN HASTASIN ve unutma bu hastalığın, erken aşamalarda saptandığında ameliyatsız tedavisi mümkündür. Yoksa konu yürekte olduğu için ameliyat da kurtarmayabilecektir seni.
 
Ahlak, adalet, hikmet, hürriyet, barış, emniyet ve emeğin yanında saf tutulmasını; siyaset içre, siyaset dışı veya siyaset üstü değil; siyaset ötesi bir duruş sergilenmesini arzu etmiştik. Çok şey mi istemişiz? Sosyal medyada yazı okumuştum. Farklı bulduğum ve söylemi de hoşuma giden bir yazıydı doğrusu. Sizinle de paylaşayım: “Meselenin farkında olmak. Bu bizim en temel özelliğimizdi. Bu bize bir sorumluluk yüklemişti ve sorumluluğumuzun da farkındaydık; duyarlı ve şuurluyduk. Zaman bizi de kucağına alarak yürüdü; her birimiz bir yerlere gittik ve geri geldik. Geldik, fakat ne mesele değişti, ne de sorumluluğumuz. Şimdi, tekrar bir aradayız. Sorumlu, duyarlı ve şuurlu insanlar olarak bir dayanışma ve işbirliği platformu oluşturduk. Maruf-münker çizgisini sınır aldık. Ne için, nerede, kimin yanında ve kimin karşısında durmak gerektiğini biliyoruz. Bu sebeple; ahlak, adalet, hikmet, hürriyet, barış, emniyet ve emeğin yanında saf tuttuk. Doğrudan bir siyasi hedefimiz yok. Siyaset içre, siyaset dışı veya siyaset üstü değiliz; siyaset ötesi bir duruşumuz var. Bir yerlere gitmiştik, geldik. Buradayız.”
 
Bizim için de süreç bundan farklı değil doğrusu ki tek bilmemiz gereken; MESELENİN NASIL FARKINDA OLUNACAĞI GERÇEĞİYDİ. Peki, nedir bu farkındalık? Aslında biz SÖZLERLE DEĞİL EYLEMLERLE farkındalığımızı oluşturmak istedik. Yaşamın, şimdiki zamanla sınırlanamayacağını, anlık açlıklarla hareket edilmesinin felaketi de beraberinde getireceğini, sadece uyarıcılara tepki veren Ivan Pavlov’un köpekleri gibi olunmanın insan onur ve şerefine yakışmayacağını, bu yapılanların insanları materyalist felsefeye iteceğini defalarca dile getirdik. İnsanın satın alınabilecek bir nesne olmayıp Eşrefi mahlûkat olduğunu her ortamda dile getirdik ve çözüm noktasında ihtiyaç duyulan en önemli değerden; Güzel Ahlaktan bahsettik. Çünkü biz; Eşrefi mahlûkatın, Esfele safilin olmasından kaygı duyduk, duymaya da devam ediyoruz. Ne yüzümüzde bürokrat gülümsemesi oldu ne de içimizde siyasi çıkmazlarla gün geçirdik. Kaleme aldığımız tüm metinleri, paylaştığımız belgeleri sadece makam ve mevki için yaptığımızı düşünenler oldu: YANILDILAR. Öyle ki Lanet olsun bunlara deyip öfkelenen, öfkelendikçe kabalaşan ses tonlarını işittim, o lafları, onlar adına duymaktan bile çekindim. Olmuyor, olmamalı nerde kaldı Ahlak dedik.
 
Yüce Allah Kaf Suresi 16. ayette şöyle buyurur: “(Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi.)Ve andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.” İnsanın bilincine ve bilinçaltına yorduğum bu meal, beni Bilinç-Bilinçaltına itiyor. Yapılan bazı eylemlerin beynin hangi bölümünde kurgulandığını anlamakta zorluk çekiyorum. Anlık yedi veri alan bilince inat, anlık iki milyon veri kaydının gerçekleştiği bilinçaltında olabilme ihtimalini de önemsiyorum. Çünkü bilinçaltı duygusal ve yaratıcıdır, şüphe ve sorgulamadan uzaktır, yargılamaz. İyi, kötü, hayal, gerçek, doğru veya yanlış ayrımı yapmaz. Herhangi bir zamanda rastgele bindiğiniz bir dolmuşta bile eğer biraz dalmışsanız hemen ipleri eline alıverir, her şeyi ister, içimizdeki sınırsız zekâya hükmeder ve onu dindirir. Öyle bir döneme geldik ki toplumsal olarak bir değer arayışındayız. Aslında adı da belli tarifi de açık ancak bilinçaltımız bizi kabullenmeye itmediği için başka isimler arayışına girdik bu değere. Bu değer belli hepimizin ihtiyacı olan GÜZEL AHLAK. Ama bu dönemde daha çok ahlaksızlıklar kol gezdiği için buna isim bulmaya çalışılıyor. İnsan etiğini öğrenmemiş, insanlık içine bir virüs gibi girmiş, yaşama gayesini unutmuş bir görüntü oluşturulmak isteniyor işte tam burada İNSAN OLGUSUNU hatırlamak; neden yaratıldığımızı ve tekrar nereye döndürüleceğimizi unutmamak gerek. Yüzünde bürokrat gülümsemesi, içinde siyasi çıkmazlıklarla dolu, bilinçaltının esiri olmuş bu profil sizi yer bitir, rezil ve kepaze eder.
 
Durdu Mehmet GİRGEÇ