Ülkemizin internet ile tanışması iki binli yılların başında olmuştur. Öğretmenlik görevine ilk başladığım 1988 yılında, video ve televizyon ile çok sayıda video eğitim setleri okullara ulaşarak öğrenci-öğretmen kullanımına açılmıştır. Katlara yerleştirdiğimiz bir sehpa üzerinde bulunan televizyon, video ve kasetleri ders esnasında sınıfına getirerek zaman zaman kullanıyordum. Aslında her okulda bulunan televizyon, video ve kasetlere ne olduğunu gerçekten merak ediyorum. Eğitim salgın sürecinde tek kaynak olarak uzaktan eğitim ile yürütülürken elimizde bulunan hazır materyallerin ve malzemelerin neden kullanılmadığı da cevaplanması gereken ayrıca bir konu başlığıdır.

Salgın sürecinde tüm öğrencilerin evlerinde televizyonlardan ve internet üzerinden ders almaları planlanmıştır. İnternet eksikliği, tablet ve televizyon eksikleri giderilmeye çalışılmış ve halen de çalışmalar bu yönde devam etmektedir. Bu aşamada öğretmenlerimizin bilgisayar ve öğretim teknoloji konularında hazır bulunuşluk düzeyleri ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğretmenlerden uzaktan eğitim sürecinde değişik öğretim teknik ve yöntemleri kullanmaları istemiş ve yeterliliklerini sorgulamamıştık. Eğitimcilerin büyük bir kısmının çağa ayak uydurmuş ve bu süreçte olabilecek aksaklıkları çözebilecek durumda olduğunu varsaymıştık.

Genelde yaşanan sorunların başında belirli bölgelerde internet alt yapısının yetersizliği gelmektedir. Okullarımız, özellikle liselerimiz, Fatih Projesi kapsamında internet ve etkileşimli tahtaya kavuşturulmuştu. Okullarımızdaki bu sistemlerin etkin olarak kullanılmış olması gerekiyordu. Okullarda bulunan bu sistemler bir kamera yardımıyla öğretmenlerin kullanımına açılmalıdır. Bu yöntemin salgın sonrasında da kalıcı bir metot olarak kullanılması düşünülmelidir.

Ailede bulunan kardeş sayısının fazlalığı, evlerin fiziki şartları da teknik konuların dışında eğitimde aksamalara neden olmuştur. Hazırlıksız yakalandığımız süreci tedbirler alarak kendi lehimize çevirebiliriz. Çıkan sorunları iyi analiz ederek eğitim altyapısı, öğretmen eğitimi ve teknoloji temelli müfredat çalışmaları gibi çözümleri hızlandırabiliriz. Öğrenciye ulaşabilmek, öğrenciyi tanıyabilmek ve öğrenciyle iletişim kurabilmek bu süreçte önem kazanmıştır. Bunlar için öğretmenlerimize pedogojik destekler sunmalıyız.

Sınav başarısı odaklı eğitimi artık bir kenara bırakmalıyız. Öğrencileri sıralayarak toplumda bir yer bulmalarına yöneltmek çok çağ dışı bir yöntemdir. Toplumumuza uygun yenilikçi ve çağdaş fikirlerle yapılandırmak, içinde bulunduğumuz dönemde daha da önem kazanmıştır. Bilgiye dayalı bir eğitim, geliştirilmesi gereken spor, sanat ve edebiyatın gücünü olumsuz etkilemektedir. Okul, öğrenciler için bir yaşam alanı haline getirilmeli ve öğrencileri hayata hazırlamalıdır. Kalkınmada öncelik gençlerin sosyalleşmesi ve sosyal ortamlarda üretebilmeleridir. Ders dışı etkinlikler ön plana çıkarılarak problem çözme yeteneği geliştirilmelidir.

Hayatın normal şartlarında da salgın dönemlerinde de insanın öğrenme ihtiyacı hep olacaktır. Bizler bunlara ne kadar cevap verebilirsek o derece başarılı olabiliriz. Öğrenme ekosistemimiz her şartta devam edebilmelidir. Değişim ve dönüşüm bizim gelecekteki yaşamımızın bir parçası olacaktır. Öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve yöneticilerimiz bu tür değişim ve dönüşüm süreçlerine hazır olmalıdır. Değişime direnenler çok başarılı olamayacaklar ve sahneden silineceklerdir. Bu nedenle eğitim sistemimizi her türlü olumlu ve olumsuz durumlara karşı yeniden planlamalıyız. Öğretmen yetiştirme programlarını, müfredat konularını ve eğitim-öğretim teknik ve yöntemlerini bir an önce gözden geçirip günümüz şartlarına uygun hale getirmemiz gerekmektedir.

Öğrencilerimizin uzaktan eğitim sınıflarımızda tam ve sürdürülebilir katılımını sağlamak yüz yüze sınıflarımızda kullandığımız stratejiler online sınıflarımızda işe yaramamaktadır.Öğrencinin duyuşşal katılımı,bilişşel katılımı olmadan öğrenmeyi sağlamak oldukça zor olacaktır. Öğrencilerimize psikososyal desteğin verilmesi konusunda çalışmalar yürütelim. Öğretmenlerimizi en kısa sürede aşı önceliğine almamız gerekmektedir. Özellikle sınav gruplarına derse giren öğretmenlerimiz tedirginliği artmakta ve konsantreleri de azalmaktadır. Kesintisiz sürdürülebilir bir eğitim süreci için öğretmenlerimize aşı önceliği vererek destek olalım. Kamuoyuna okulları sınav yeri olarak değil de çözüm merkezleri olarak lanse edelim. Okullarımızı salgına karşı mücadelede daha ön planda yer ve görev verelim. Bakanlığımız, okulları ve toplumu koordine etmelidir.Kurumlar arasında güçlü işbirliği olmalıdır.

Öğretmenin öğencinin “iyi olma hali”ni düzenlememiz gerekiyor.Sadece bedeni canlı tutmak değil büyümek ve gelişmek adına bir çözüm üretmeliyiz.Hangi yöntem hangi durumda kullanacağımızı bulmak zorundayız.Herkes kendisini bir çıkmaz da olarak görmemelidir. Verimsiz ama alternatifsiz olan çalışmalara bir çözüm bulunana kadar son verilmelidir. Öğrencilerin arkadaşları ile sosyal etkileşime geçtikleri yöntemler seçilmelidir.Öğrenciler en çok arkadaşlarını özlediklerini ifade etmektedirler.

Eğitimi paradan ve sınavdan daha değerli kılalım.Akademik başarıya odaklandıkça milyonlarca öğrencimizi kaybediyoruz. Saatlerce bilgisayar başında durmaktan fiziksel olarak yoruldular, mevcut müfredatı seyreltemedik,fırsat eşitsizliği gittikçe artıyor.Farkına varmadan sınavla yatan sınavla kalkan bir nesil mi yaratıyoruz.Yüz yüze okulu sınav için açıyoruza demeye getirenler nereden nereye geldiğimizi bir sorgulamalıdır. Ezber bilgiyi ölçmek yerine okuma kültürünü, projeye yerleştiremez isek sürdürülebilir bir eğitimden bahsedemeyiz. Toplum dinamiklerini de değişimlere hazırlamalıyız. Ülkemin her insanı çok değerlidir. İnsanımız Devleti ve eğitim ordusunu yanında hissetmelidir.Alt yapı,erişim.materyal ve kaynak sorun olmaktan çıkarılmalıdır.Güzel örnekler kamuoyunda paylaşılmalıdır.Biz “beşikten mezara kadar ilim öğrenme” ideali ile yetişen nesli yeniden canlandırmalıyız. “Tüm imkânlarımızla öğrencilerimizin, velilerimizin, öğretmenlerimizin yanındayız.” diyebilmemiz için okul idarelerimizin tam kapanma süresince açık olmasının tedbirleri almalıyız ki eğitimi online veya yüz yüze sürdürebilelim.Kesintisiz bir eğitim sistemi için her ne şartta olursa olsun okullarımızın idare ve rehberlik bölümleri açık olmalıdır.Okullarımız bilgi üreten yerlerdir.Marketlere tanınan ayrıcalık kadar okullarımıza da ayrıcalık tanınmalıdır.İhtiyaç hissettiğimizde bağlı olduğumuz bölgemiz okulundan destek alabilmeliyiz.

Ahmet Hamdi DEMİR