Velilerin ve öğretmenlerin en çok şikâyet ettikleri konuların başında “Çocuklarının Derse Çalışmama.” sorunu gelir. Bu sorunun başlıca sebeplerinin başında; güdülenme, ilgi, hedef ve akış önemli bir role sahiptir.

Derse çalışmama konusunda öğrenciler açısından önemli olan etkenlerin başında, okuldaki öğrenme konusu ile öğrencilerin hedefleri arasında ilişkinin olmamasıdır. Hedef ile öğrenilecek konu arasında ilişki yoksa doğal olarak da öğrenme süreci de ortaya çıkmaz. İlgi olmadan bilginin ortaya çıkma olasılığı çok düşüktür. Diyarbakır’da çocuğunun derse çalışmadığını, okula gitmek istemediğini.” belirten anne ısrarla bu durumun nedenini öğrenmek istedi. Bu soruyu bana soran anne ve yanındaki üç kadına şu soruyu sordum: “Kayapınar ilçesinden Sur ilçesine kadar yürüyerek gidip gelirseniz, size Denizli Horozu vereceğim.” kabul eder misiniz? dedim. Dört kadın da “Hayır.” cevabını verdi. Neden kabul etmediklerini sorduğumda: Denizli Horozu için Kayapınar- Sur, Sur-Kayapınar güzergâhını gidip gelmeye değmeyeceğini belirttiler. Burada kadınlara verilen ödül ile yapılacak iş arasındaki ilişki önemli rol oynadı. Kadınlar, Denizli Horozu için o kadar yolu tepmenin anlamsız olduğunu düşündükleri için, önerimi kabul etmediler. Çocuklar da böyledir. Çocuklar, ödül ve çaba arasındaki ilişkiye benzer şekilde, sarf ettikleri enerji ile elde edeceklerinin, kendileri için ne kadar önemli olduğuna bakarak karar verirler. Eğer ödül onlar için değerli ise, derse çalışmaya başlar. Bu sebeple, çocukların hedefleri ile çalışılacak ders, öğrenilecek konu arasında anlamlı bir ilişkinin olması, kurulması gerekir. Bu ilişkiyi içsel olarak çocuk bizzat kendisi kurabileceği gibi, etkilendiği lider öğretmeni, etkileşim içerisinde bulunduğu arkadaş grubu da katkıda bulunabilir. Arzu edilen, beklenen durum; çocuğun içsel olarak bu ilişkiyi kendi kurması ve öz yönetim becerisi geliştirmesidir.

Bazı öğrenciler uzun süre derse çalışırken bazı öğrenciler çok kısa süre derse çalışır. Derse çalışma süresinin uzunluğu “Akış” ile ifade edilir. Bu makaleyi okuyan herkes, gözlerini kapatıp çalışırken mutlu oldukları işleri düşünsün. Çalışırken mutlu oldukları anlarda, “Durgun ve temiz bir suda yüzme.”, “Bir ormanda kuş seslerini dinleme.” Ya da “Kuğu Gölü Balesi.” yapar gibi haz yaşadıklarını hissedeceklerdir. Bu süreçte birey kendisinden geçmekte ve orada yokmuş gibi bir hisse kapılmaktadır. Beyin dopamin salgılamakta, birey o an aşırı mutluluk hissini yaşamaktadır. Alanında ünlü ressamların, müzisyenlerin, bilim insanlarının, cerrahların, sporcuların ortak özelliği; bu akış anını yakalamaları ve üst düzey başarıya ulaşmalarıdır. Hatta yarışı başarıyla bitiren atletler, yarışı nasıl kazandıklarını, başarıya nasıl ulaştıklarını hatırlamadıkları için röportaj esnasında tutulup kalmaktadır.

Akış konusunda araştırma yapan Chicago Üniversitesi’nden Mihaly Csikszentmaihalyi akışı, “İnsanların konsantrasyonu, kendinden beklenen durum olarak ifade etmektedir. Bireyden beklenen başarı biraz fazla olursa akışın doruğa çıkacağını ve sonuçta her zamankinden daha fazla üretebileceğini, kendinden çok az şey beklenen kişilerin ise sıkılacağını, kendi kapasitesinden daha fazlası yapması istenen kişilerin kaygılanacağını, akışın, can sıkıntısı ile kaygı arasındaki o hassas bölgede oluştuğunu.” ileri sürmektedir. Anadolu Lisesi seviyesindeki öğrenciyi mesleki eğitime yönlendirmek, Fen Lisesi seviyesindeki öğrenciyi daha alt başarı düzeyi olan okulda eğitmeye kalkışmak, akış durumunu yok edebileceği gibi, kaygı, korku, stres ve motivasyon düşüklüğünü ortaya çıkarabilir. Mihaly Csikszentmaihalyi akış ile ilgili olarak Chicago’da özel bir Fen Lisesi’nin “Matematik Yeterlilik Testi”nde ilk yüzde beşe giren öğrencileri araştırmasında inceler. İlk yüzde beşe giren öğrenciler matematik öğretmenleri tarafından çok ya da az başarılı olarak değerlendirilir. Daha sonra, öğrencilerin zamanlarını nasıl geçirdikleri; taşıdıkları bir çağrı cihazının günün değişik saatlerinde verdiği sinyallerle, o anda ne yapmakta oldukları ve kendilerini nasıl hissettiklerini çağrı cihazına yazarak bildirmeleri istenir. Beklendiği şekilde, az başarılı olanların evde çalışmaya haftada sadece 15 saat ayırdıkları görülür. Başka bir anlatımla, az başarılı olarak tanımlanan öğrenciler, haftada 27 saat derse çalışan başarılı arkadaşlarına nazaran çok daha az çalıştıkları saptanır. Başarı düzeyi düşük olan öğrenciler, çalışmadıkları zamanın dışında kalan zamanlarının çoğunu, sosyal ilişkilerle, arkadaşlarıyla dışarı çıkarak veya aileleriyle birlikte zaman geçirerek değerlendirmektedirler. Çok çalışanlar ile az çalışanlar arasındaki asıl fark “Akış Anı’ndan kaynaklanmaktadır. Çok başarılı olan çocuklar çalıştıkları sürenin %40’ında, az başarılı olanlar ise çalıştıkları sürenin %16’sında akış anını yaşamaktadır. Başarı düzeyi düşük olan çocuklar, mevcut kapasitelerinin yetersizliği duygusuna kapıldıkları için kaygı düzeylerinde artış meydana gelmektedir. Başarı düzeyi düşük olan öğrenciler, derse çalışarak elde edemedikleri akış anındaki hazzı, sosyal ilişkilerde aramaktadır (akt. Goleman, 2018, s. 132-135). Bu öğrencilerin büyük çoğunluğunda cep telefonu, teknolojiyi kötü kullanma (teknoloji bağımlılığı) sorunu vardır. Öğrenme sürecinde yakalayamadıkları akışı, teknolojik aletlerle, sosyal medya hesapları ile yakalama çabasındadırlar. Akdeniz Üniversitesi’nde görev yapan bir meslektaşımın aktardığına göre, Singapur’dan gelen bir ekiple Antalya şehir merkezinde gezi yaparlar. Singapur ekibi, okul çağındaki öğrencilerin kafelerde aylak aylak oturup sohbet ettiklerini, cep telefonları ile ilgilendiklerini görünce şaşkınlıklarını gizleyemeyip şu soruyu sorarlar: Siz, bu gençlikle mi PISA ve TIMMS’de başarıyı yakalamayı düşünüyorsunuz?”

Gardner’ın Çoklu Zekâ Kuramı” incelendiğinde, öğrencinin ilgisi ve yeteneği hangi alana yatkın ise, o alana odaklandıkça, akış anını yakalama olasılığının yüksek olduğu görülmektedir. Bu aşamada sadece çocuğun ilgisi değil, çocuğun sosyo-kültürel çevresi, öğretmeni, ailesi bu süreçte etkili rol oynar. Çocuk herhangi bir konuda ustalaştıkça, yeterlilik ve yetkinlik düzeyi arttıkça akış anını yakalama olasılığı da artmaya başlar. Öğrenme sürecinde akış anını yaratmak, daha insani, daha doğal ve duygu yönetimi açısından daha etkili bir yoldur.

Okulun müfredatı öğrencinin seviyesinin çok üzerinde ise, müfredat öğrencinin ilgisini çekmiyorsa, öğretmenler öğrencilerin derse konsantrasyonunu sağlamada başarısız ise, akış anının öğrencide ortaya çıkma olasılığı azalmaktadır. Müfredat öğrencinin ilgisini çekiyorsa bu aşamadan sonra akışa geçmek için temel bilgi ve becerileri öğrenciye kazandırmak için sürekli tekrar yapmak, alıştırma yaparak ustalaşmak yeterli hale gelmede önerilen bir yöntemdir. Ustalık kazanmanın yolu tekrardan geçer. Öğrenilen bilgi tekrar edildikçe beyinde sinapslar uzamaya ve sinapslar arasında nöronlar gidip gelmeye, kısacası öğrenme gerçekleşmeye başlar. Üzerinde çalışılmış ve pratiklik kazanılmış tüm davranışlarda beyin bu işlerde daha az efor sarf ettiği için akışa geçme olasılığı daha da artar. Öğrenmede sıklıkla kullanılan “10 000 Saat Kuralı” akışa geçmede önemli bir düzeyi ifade eder. 1981 yılında Paraşüt Kursu’na gittiğimde, uçaktan atlamadan önce yerde “Beş Nokta Taklası” adı verilen bir takla türü öğretiliyordu. Paraşütçü, paraşütle yere düştüğünde bu taklayı atarak, çarpmanın etkisini beş ayrı noktaya dağıtarak, olası kırılma ve çatlamaları önleyebiliyordu. Yer eğitimlerinde 2000’in üzerinde Beş Nokta Taklası attığımız için, paraşütle yere düşerken takla atmayı düşünmediğimiz halde yere düşer düşmez psikomotor beceri olarak takla atıyorduk Daha sonraki yıllarda geçirdiğim trafik kazalarında da bu taklayı farkında olmadan attım. Kaza esnasında “Akış Anı”nı yakalamak olarak ifade ettiğim bu durum, bilgi ve beceri gerektiren mesleklerde de benzeri durumun ortaya çıkmasında etkili olmaktadır.

Sonuç olarak, öğrenciler derse çalışmıyorsa muhtemelen hedef, ilgi ve akış sorunu vardır. Öncelikle öğrencilerin ilgi alanlarına yönlendirme yapmak, mesleki rehberlik uygulamalarının etkililiğini artırmak gerekir. Öğrencinin ilgi alanındaki öğrenmelere motive olmaları daha hızlı olacağı için, odaklanma sorunu da ortadan kalkacaktır. Yaptığı işte başarılı olmasında asıl etkili olan durum akıştır. Öğrenci ilgi duyduğu alanda derse çalışırken akışı yakaladığı için uzun süre verimli ders çalışma durumu ortaya çıkmaktadır. Uzun süre derse çalışmasındaki ana etken, akış anını yakalamış olmasıdır. Akışı yakalayan öğrencilerin dikkatini dağıtacak, onları amaçlarından saptıracak olumsuz davranışlarda azalma meydana gelmektedir. İyi bir akış için gerekli ve yeterli düzeyde yapılan tekrar, alıştırma, önemli bir etkiye sahiptir. Öğrenirken akışı, sınav esnasında akışı, müsabakalarda akışı yakalayan kişiler, doğal olarak da başarıyı yakalamaktadır. Akışı yakalayamayan öğrencilerin en önemli sorunu öğrenilecek konu ya seviyesinin çok üstünde ya da öğrenci öğrenilecek konuya karşı ilgi duymamaktadır. Öğretmenlerin, ebeveynlerin öğrencileri izlemesi gerekir. Oynarken, derse çalışırken, konuşurken akış alanlarını fark edip bu alanlara yönelmelerinde rehberlik yapmak, öğrencilerin başarıya ulaşmalarında önemli rol oynar.

Kaynakça

Goleman, D. (2018). Duygusal Zekâ. İstanbul. Varlık Yayınları.