Prof. Dr. Necati Cemaloğlu

Kültür, hem birey yaşamında hem de örgüt yaşamında önemli etki yaratan bir faktördür. Bireyler önce ailede, sonra toplumda kültürü öğrenir, özümser ve yaşam biçimi haline getirir. Bu kültürel ögeler okula, iş hayatına, kurumlara sirayet eder ve böylece örgütsel davranış şekillenmeye, sınırlarını çizmeye başlar. Bazı davranışlar kabul görür bazıları da reddedilir. Eğer bir toplumda olumsuz bir davranış yaşam alanı buluyorsa, toplumsal ahlak ve etik değerlerde yozlaşma ve çürüme meydana geldiğinin göstergesidir. Bu bağlamda kamu kurum ve kuruluşlarında aktif politikadan dolayı bürokratik kültürü, üniversitenin doğasından dolayı da üniversitelerde akademik kültür oluşmaya başlar.
    Bürokrasi kültürü, ayak kaydırma, adam harcama, nepotizm, kifayetsiz muhterisleri yüceltme, bel altı vurma, gayri ahlaki tutum ve davranışları sergileme merkezlidir. Bürokraside her an harcanma riskiniz olduğu gibi, hak etmediğiniz makamlara gelme, yükselme imkânınız da vardır. Bürokrasi kültürü ilk önce dedikodu ile beslenmeye başlar. Bu dedikodu davranışını çıkartan, devam ettiren ve yayılmasını sağlayanlar genellikle aynı kişilerdir. Muhataplarını, dedikodu ile harcamaya çalışırlar. Güç odakları ile iyi ilişkileri varsa, çok fazla başarılı olma ihtimalleri vardır. Kuralsız ve saldırganmoldukları için uygulamadıkları hiçbir strateji ve teknik yoktur.
    Bürokrasi kültüründe mobbing sıradan bir durumdur. Çünkü dedikodu ile başlayan ve sınır tanımayan davranış örüntüsü, çalışanları harcamaya, işini kaybetme, atılma hatta sürgüne kadar giden olayların yaşanmasına sebebiyet verebilir. Mobbingin bir örgütte yaşanmaya başlaması ile örgüt kültürü arasında yüksek derecede ilişki vardır. Yöneticileri çakal ve kuralsız ise, bu durum yaygınlaşarak devam eder. Üst yönetimin paydaş olmadığı hiçbir durumda, mobbing yaygınlaşamaz. Eğer mobbing şiddetini artırarak devam ediyorsa, muhtemelen üst yönetim zorbalarla iş birliği yapıyor, onlara yardım ve yataklık yapıyordur. 
    Bürokrasi kültürü, taş oyunu gibidir. Birisini kaldırır diğerini onun yerine koyarsınız. Bu sebeple bürokrasi kültüründe taş kaldırma, bireyi işinden alma, haklarını gasp etme ve sürgün şeklinde yaşanır. Sürgün kültürü, Türk bürokrasisinin Osmanlı Devletinden günümüze kadar yaygın kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Bürokrasi kültüründe yetişen herkes, sürgünü, ayak kaydırmayı yavaş yavaş kanıksamaya başlar. 
    Bürokrasi kültürünün paydaşları, ayak kaydırma, mobbing ve sürgün gibi olumsuz durumlara maruz kalmamak, dışlanmamak ve hak etmediği makamlara gelmek için yalakalık ve dalkavukluk yapmaya başlar. Bu durum, bürokrasi kültürünün en yaygın kullandığı argümanlar arasında yer alır. Yalakalık ve dalkavukluk yaptığı halde makamını ve kazanımlarını kaybeden kişiler vardır. Muhtemelen başka birisi daha nitelikli yalakalık ve dalkavukluk yapmıştır. Bireyin yaptığı yağcılık ve yalakalık yetersiz kalmış, etkili olamamıştır.
    Bürokrasi kültürü nepotizm, hemşericilik, siyasi inanç, etnik kimlik gibi durumlarla güç kazanır. Genellikle üst düzey yetkilinin akrabaları, hemşerileri, varsa etnik saplantısı, etnik akrabaları, bürokrasiye çöreklenme, çökmeye başlar. Bu durumdan nemalanamayan popülasyon, uygulamayı şiddetle eleştirmesine rağmen, bürokratik gücü eline geçirmesiyle birlikte, aslan sofrasına akrabalarını, saz arkadaşlarını, poker ekibini çağırır. Uygulanan süreç, örgütsel davranış literatüründe örgütsel ikiyüzlülük olarak bilinir. Başka bir anlatımla, söylemle eylem farklı ise, bu duruma örgütsel ikiyüzlülük adı verilir. 
    Bürokrasi kültüründe kifayetsiz muhterisler, başat değerdir. Yani bilgisiz, beceriksiz, yetersiz olmak, yükselmek için yeter sebeptir. Çünkü çapsız olmanız, sizi oraya atayan, referans olan kişilerde korku ve kaygı yaratmaz. Bu tür yöneticiler, kendi ışıklarına güvenmedikleri için, ışığı sönük olanlara forma verir. Böylece hem ruh sağlığı bozulmaz hem de korku içinde yaşamaz. Kifayetsiz muhteris başarısız olduğunda bağırmak, azarlamak, stres topu gibi kullanmak kolaydır. Süreçte liyakatsizler 1, örgütsel kalite = 0 olarak temsil edilir. Bir türlü ivme kat edemeyen örgütsel yapılar ortaya çıkar. 
    Bu bürokratik kültürde yetişmiş, biraz cingöz biraz camgöz, biraz da ahlaksız bir kişi iseniz, sizi kimse durduramaz ve engelleyemez. Gittiğiniz her ortamı kısa zamanda ele geçirir herkese tabiri caizse kazık atarsınız. Bu haliyle üniversiteye alınan bir bürokrat, akademik kültürü kısa zamanda bürokratik kültüre dönüştürür. Akademik kültürde liyakat, çalışkanlık, etik değerler, ahlak ve nesnellik esastır. Atama ve yükseltme ölçütleri belli olduğu için ne zaman, nerede ne yapılacağı üç aşağı beş yukarı bellidir. Bu yapıya entegre olan bürokratik kültürde yetişen bireyler, iş doyumsuzluğu ve tükenmişlik yaşamaya başlar. Denizden karaya vurmuş balık gibi yaşam mücadelesi verir. Ancak kısa zamanda akademik kültürü zayıflatıp bürokratik kültürü, akademik kültüre entegre etmesiyle birlikte kendisine yeni bir yaşam alanı bulur. Akademik kültürün nesnellik, eşitlik, bilimsellik gibi ilkeleri rafa kaldırılır, bürokrasinin kültürel değerleri baskın hâle gelir. Akademik teamüller çalıştırılmaz. Genellikle her olaya: “Mevzuatta böyle bir şey yok.” Şeklinde tepkiler verilir. Akademik kültürde mevzuatta olmasına gerek olmadan teamüllere göre yönetim esastır. Bürokratik kültürün mimarları, yavaş yavaş akademik kültürü katlederler. 
    Akademik kültür, bürokratik kültüre çok hızlı uyum sağlar. Çünkü, akademik kültürün ölçütleri ağır, bürokratik kültürün ölçütleri zayıf ve gevşektir. Örneğin, sizden önce doçent olan birisine kadro çıkınca kadro onun hakkı der, beklersiniz. Bürokrasi kültüründe beklemenize gerek yok, sizden önce doçent olanın kadrosuna başvurmanızda bir sakınca yoktur. Profesör kadrosuna atanmanız için dil puanınızın 80 olması gerekirse, dil çalışmak zorunda kalabilirsiniz. Bürokrasi kültürü hakimse, 60 puanla profesör, 400 atıfla rektör olabilirsiniz. Başka bir anlatımla, bürokrasi kültürü, akademik kültürü çok kolay ele geçirebilir ve akademik kültüre yaşam alanı sunmaz. 
    Sonuç olarak bürokrasi kültürü, Ege Bölgesindeki süne zararlısı, çekirge saldırısı, sırtlan çetesi gibi yapıları yok eder, örgütler de çalışamaz hale gelir. Bürokrasi kültürü örgütsel barışı yok ettiği gibi, kavga ve çatışma ortamlarından beslendiği için, sürekli yeni yaşam alanları bulur. Bürokrasi kültürü yerine akademik, etik ve ahlaki değerlerin güçlendiği kültürlerde, liyakat, paylaşım gibi değerler yükselmeye başlar. Kamu kurum ve kuruluşlarında akademik kültür hakim olursa, güçlü bir yapı oluşur. Liyakat sahipleri kurumları yönettiği için başarısızlık çok az ortaya çıkar. Değerler yükselmeye, örgütsel barış tesis edilmeye başlar. Örgütte hiçbir şey sürpriz olmaz. Yükselmenin, atanmanın nesnel ölçütleri herkes tarafından bilinir ve uyulur. Örgütsel kaynaklar etkili kullanılır. Çalışanları harcamaya değil, kazanmaya yönelik örgütsel politikalar geliştirilir. Herkes, liyakatli oldukları alanlarda istihdam edilir ve gelişmesi sağlanır. Örgütsel yapı değişmeye, gelişmeye ve yenileşmeye başlar. Örgütte huzur, paylaşımda eşitlik ve adalet, değerlerde yükselme ortaya çıkar.