Yaklaşık onbir yıldır köşe yazıları yazıyorum… Ve onbir yıldır Türkiye’de bulunan sendikacılık anlayışını eleştiriyorum…

Eleştireye maruz kalanlar defans yaparak karşılık veriyorlar…

Her şeyi “bireysel çıkar” olarak algıladıklarından olacak ki, bazen de ciddi saldırılarda bulunuyorlar…

Gülüp geçiyorum…

Benim derdim sizin çıkarınız, koltuğunuz, elinizdeki mal mülk de değil efendiler!

Derdim üyelerinizin hakkını koruyamamnızdır… Sizin o konumda olmanızı sağlayan çalışkan, vefakar, cefakar üyelerinizin hakkını korumanız içindir tüm çabam…

Aynı havayı teneffüs ediyoruz ancak aynı düşünmek zorunda değiliz…

Aynı ton ve notanın birer enstrümanı olmak zorunda değiliz...! Ama doğrunun savunucusu olmak zorundayız…

İnsanların hakları için mücadele etmekte bir beis olduğunu düşünmüyorum… Üyelerinizin haklarını düşündüğünüzden eminseniz hiçbir şeyi düşünmeden mücade eldip haklarını alana dek durmayacaksınız…

İş işten geçmiş üyelerin haklarını savunmaya çalışmak ayrı bir şeydir efendiler…

Uzun vadeli toplu sözleşme imzalamak her baba yiğidin atacağı bir adım değildir…

Neyi nasıl düşünüp imza atıldı bilmiyorum ama doğru bir hareket olmadığını biliyorum…

Kime danışıp da tüm üyelerinizin adına uzun süreli sözleşmenin altına rakamları belirleyip imza attınız?

Bölgesel toplantılar yapıp üyelerinize mi danıştınız da o imzayı attınız?

Şimdi de haklarını korumak için rakamlarla iktidara baskı kurmaya çalışıyorsunuz… Peh yaniii…

Bireysel sendikacılığın bu kadarı olurdu onu da başardınız helal olsun sizlere…

Koltuk ve itibar insanı toplumdan soyutlar derlerdi inanmazdım… Bunu da görmüş olduk şükürler olsun… İnsanın değişim sürecine tanıklık etmek de varmış bu hayatta…

Hey gidi günler hey…

Alt yöneticiler sessiz, üyeler sessiz ve muhalif sendikalar da yetersiz…

Nereye varacak bu bireysel sendikacılık anlayışı, son noktayı kim veya kimler koyacak…

Türkiye’de olmayan sendikacılık yeniden ne zaman kurulacak?

Bahtsız bedevi gibi yaşıyoruz dersem herhalde yanlış bir ifade kurmuş olmam…

Öylesine bir sendikacılık yaşıyoruz beyler, öylesine..!

Vesselam

Hamza KILIÇASLAN