Yeni adı Yükseköğretim Kurumları Sınavının (YKS) detaylarını, 12.10.2017 tarihinde YÖK başkanımız düzenlediği bir basın toplantısında açıkladı. Yeni sistemle ilgili çok ciddi çekincelerimiz bulunmaktadır. Bu çekinceler giderilmediği sürece, sistemin düzgün bir şekilde işletilmesi imkânsız gibi görünmektedir.

Öncelikle YGS ve LYS’nin kaldırılma gerekçelerinin verilere dayalı olarak kamuoyuna açıklanması gerekir. Yetkililerin kamuoyuna açıkladıkları YGS ve LYS’de çok fazla oturum yapılıyor olmasının, öğrenci psikolojisini bozduğu yönündedir. Bu durum, yeni sınavda 3 oturuma indirilmiştir ama sorun çözülmemiştir. YKS’de oturum vardır ve oturumlar sabah ve öğle oturumu şeklinde yapılmaktadır. Bir sınav sistemi hazırlanırken oturum sayısından daha çok, öğrencilerin genel ve özel yeterlik alanları nesnel ölçütlerle saptanmaya çalışılır. Çünkü bir bireyin, bir toplumun geleceğe ilişkin insan kaynağına yaptığı bir yatırım söz konusudur ve ciddi bir şekilde yapılması gerekir.

Temel Yeterlilik Testi (TYT) 40 Matematik ve 40 Türkçe sorusu olmak üzere toplam 80 sorudan oluşmaktadır. Temel yeterlik alanını Türkçe ve Matematikten ibaret saymanın mantığı nedir? Genel yeterlilik alanı olarak ele alındığında YGS bu sistemden hem içerik hem de yöntemi açısından daha fazla üstünlüklere sahipti. Bu sistemde aday Matematik bilmediği sürece üniversitede okuma hakkını kolay kolay elde edemeyecek anlamına gelmektedir. TYT’de 180 barajı getirilmiş olması, işlevsel değildir. Cumartesi günü 1. Oturuma katılan bir öğrenci, barajı aşıp aşamadığını bilmeden öğleden sonraki ikinci alan sınavına girecektir. Barajı aşamadığı taktirde ikinci sınavda başarılı olsa bile hiçbir geçerliliği olmayacaktır. Bir sınav sisteminde barajın anlamı, sınav yapılır, barajı geçemeyenler ikinci sınava giremez. Birinci sınavı geçip geçmediğini bilmeden, adayı ikinci sınava almak hem sınav mantığına hem de baraj mantığına uymamaktadır.

Öğrenciyi Temel Yeterlilik Sınavına sabah, öğleden sonra da alan sınavına almak, pedagojik değildir. Günde ortalama 240 soru çözdürmek ve 240 soru ile ölçüp onun hayatı boyunca yapmak zorunda kalacağı bir mesleğe yönlendirmek doğru bir yaklaşım değildir. Ayrıca pazar günü yapılacak yabancı dil oturumuna daha az öğrenci girmesine rağmen pazara almak yanlış bir uygulamadır. En azından alan sınavı pazar günü sabah oturumuna alınabilirdi. Yabancı dil sınavı cumartesi öğleden sonraki oturumda yapılabilirdi.

YKS’de uygulanan 150 ve 180 puan barajı yeni bir uygulama değildir. Uzun yıllardan beri uygulanmaktadır. Sorun, öğrencinin TYT’de durumunun ne olduğunu bilmeden alan sınavına giriyor olması ve moral bozukluğunun sınav başarısızlığı yaşamasında etkili olma riskidir.

Alan sınavlarında soru sayısının fazla olması, ölçme ve değerlendirmenin geçerlik ve güvenirliği açısından önemlidir. LYS’de 80 matematik sorusu öğrencinin temel Matematik becerilerini ölçmede önemli bir özellik taşımaktadır. LYS’de Fizik, Kimya ve Biyoloji alanlarında soru sayısı 50’ye çıkarılarak daha hassas bir ölçme yapılabilirdi. Yeni sistemde dar alanda ölçme ve değerlendirme yapılarak ranj küçültülmüş ve puanların belirli alanlarda yığılma riskini ortaya çıkarmıştır.

YKS’de Tıp Fakültesine girmek isteyen bir adayın, bundan sonra Tarih, Coğrafya çalışmasına; Tarih öğretmenliğine girecek bir adayın ise temel Biyoloji, Fizik ya da Kimya kavramlarını bilmesine gerek yoktur. Türk tarihini bilmeyen mühendis, akciğerin nerede olduğunu bilmeyen siyasal bilgiler fakültesi öğrencisi ve maalesef saat dilimlerini bilmeyen diş hekimleri üniversiteden mezun olacaktır. Aynı zamanda öğrencinin seçtiği alanlara göre Türkçe ve matematik atıl dersler konumuna düşecektir.

LYS’de öğrenciler MF puanından tercih yapsalar bile farklı zaman dilimlerinde yapılan Edebiyat, Tarih ve Coğrafya sınavlarına girmekte ve tercihlerini aldıkları puan dilimlerine göre yapma hakkına sahip olmaktaydılar. YKS'de bu olanak ellerinden alınmıştır. Alan sınavları aynı anda yapıldığı için MF’ye giren bir öğrenci EA alanında tercih yapabileceği sınavlara giremeyecektir.

Öğrencilerin puanlarının hesaplanmasında 4 puan türünün hesaplanması uygulanabilir bir yöntem olarak görünse de, yerleştirme sürecinde temel yeterlik alanları göz ardı edilecektir. Tıp Fakültesine girmek isteyen bir öğrenciye zorla fizik öğretip hayatı boyunca kullanmayacağı Fizik becerisi ile ölçmenin hiçbir mantığı yoktur. Genel yeterlik alanlarında Fiziği bilmesi gerekir ama özel yeterlik alanlarında buna gerek yoktur. Yerleştirme sürecinde çok büyük kaos yaşanacaktır. Kaosun kaynağı değişen puan türleri ve yüzdelik sıralamalardır. Öğrencilerin büyük çoğunluğu yanlış tercih yapma riski ile karşı karşıya kalacaktır.

YKS’de ne tür soru sorulacağı, açık uçlu, test, testlerin içeriği, sınav süresi, testlerin sayısı, yerleştirmelerde temel alınacak puan türleri belli olmadığı için, sınavının olumlu ya da olumsuz etkilerini şu anda kestirmek mümkün değildir.

Sınavın değiştirilmesi ile ilgili alınan karar ve akabinde devam eden süreç, dar bir alanda oluşturulan komisyonlar marifetiyle yürütüldüğü aşikardır. Komisyonda bir okul müdürü, bir PDR uzmanı, bir öğretmen ve bir eğitim yönetimi bilim uzmanının olmadığı çok rahat anlaşılmaktadır. Bu tür değişim uygulamalarında paydaşların görüşünün alınması, taslağının kamuoyuna açıklanması ve tartışılması gerekir. Henüz detayları netleşmeden uygulamaya konulacağının ifade edilmesi, hatta bu öğretim yılında uygulanacağında ısrar edilmesi çok mantıklı bir karar değildir. Üniversite sınavına hazırlanan yaklaşık 2 milyon 5 yüz bin öğrenci sınav kaygısı ve stresle baş etmeye çalışırken şu andan itibaren belirsizlik kaygısı da eklenmiştir. Bir öğretim üyesi ve veli olarak yapılan bu tür uygulamaların kabul edilebilir bir yanının olduğu kanaatinde değilim.

Sonuç olarak, YKS çok önemli değişiklikler getiren bir sınav değildir. Türkiye’nin sınav bağımlılığının bir sonucu olan ve aynı mantıkla sorun çözme yaklaşımının bir sonucudur. Bu yeni sınav sistemi, eski sınav sisteminin kes, kopyala ve yapıştır mantığını ve biraz makyajla süsleme taktiğinin bir sonucudur. Sorun ise, eski uygulamadaki sorunları çözmek yerine daha da fazla sorun listesi oluşturmuş olmasıdır. Yükseköğretime geçiş sistemi hala daha 21. Yüzyıl becerilerini ölçmekten yoksundur. Ayrıca yeni sınav sisteminin mevcut hataları çözülmeden bu yıl uygulanması pek çok sorun yaratacaktır. Üzerinde çalışılması ve yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Türkiye gibi ülkelerde merkezi sınavlar eşit ve adaletli bir uygulamayı kısmen de olsa gerçekleştirdiği için tarafımdan desteklenmektedir. Hem sınavın içeriği hem de sınavın uygulanma biçimi açısından bazı önerilerim vardır. Bunlar: TYT, ekim ayında yapılmalıdır. Bu sınavın içeriği 9 ve 10. Sınıf konularını kapsadığı için, öğrencilerin okulu asma ve devamsızlık sorunu çözme açısından isabetli olur. TYT 160 sorudan oluşmalı ve öğrencilerin genel yeterliklerini ölçmelidir. Genel yetenek, Türkçe, Matematik ve Tarih, Coğrafya ve Felsefe’yi kapsamalıdır. Baraj olmamalıdır. Genel yetenek testinin ağırlığı, diğer derslerle aynı olmalıdır. TYT’ye giren her aday, alan sınavına da girebilmelidir. Alan sınavı ise temmuz ayının üçüncü haftası yapılmalı ve öğrenciler çok sorulu, geniş spektrumlu bir ölçmenin yapılacağı teste tabi tutulmalıdır. Bu sınavda kodlamalı açık uçlu sorular hazırlanabilir. TYT’nin oranı %30’u geçmemelidir. Çünkü alana ilişkin seçmelerde alan yeterliği önemlidir.