Aşağıda belirtilen görüşlerimin bir kısmını daha önce yazdım, kitaplarımda da var. Ancak bu kriz günlerinde belki üzerinde tekrar düşünürüz diye bir defa daha ifade etmek istedim. Eğitim hemen herkesin taraf olduğu ve bir şeyler bildiği/bildiğini sandığı bir alan. Bu kadar geniş yelpazesi olan bir alanda laf söylemek gerçekten zor. Hepimiz çocuklarımızın eğitim durumu ile ilgili endişe yaşarız. Ancak bizde bu endişe, “Çocuklar okulda öğrenme heyecanı duyacaklar mı?”, “Mutlu olacaklar mı?”, “Okul çocuğumuza özgü şeyleri tespit etmeyi başarabilecek mi?”, “Güçlü yanlarını ortaya çıkaracak mı?”, “Sosyal gelişimi ve uyumu nasıl olacak?”, “Kendini iyi ifade edebilecek mi?”, “Sanat ve spor ile ilişkisi nasıl olacak?”, “Öğretmenler çocuğumun farklı yönlerini geliştirip onu farklılaştırabilecekler mi?” soruları etrafında cereyan etmiyor. Daha ziyade “Sınavlar nasıl olacak?”, “Daha yoğun sınavların olduğu okullara girebilecek mi?”, “Çok para kazanacağı bir işi olacak mı?” diye sürüyor. Katı bürokrasinin yanına bir de katı “testokrasi” eklenmiş gibi görünüyor. Kendi yaptığımız sınavlar ve uluslararası sınavlar da üzerine titrediğimiz bilişsel öğrenmeler ve test çözmede başarılı olmadığımızı gösteriyor.

Can Yücel bir şiirinde “En Uzak mesafe ne Afrika'dır, Ne Çin, Ne Hindistan, Ne Seyyareler, Ne yıldızlar geceleri ışıldayan... En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan” der. Acaba eğitimde taraf olanlar birbirini ne kadar anlıyorlar. Sahi, okullar kimin için? Temel motivasyon kaynağımız ne? Hangi yüzyıl hedefleniyor? Tarım, Sanayi, Bilgi ve Bilgi ötesi toplum yapıları eğitim sisteminden ne tür becerilere sahip insanlar bekliyor? Uygulamalar neyi çağrıştırıyor? Sistemin temel öznesi öğrenci mi, bilgi mi, ideoloji mi?

Çeşme Deniz Savaşı’ndan beri batı tipi okullar açıyoruz. Bilimin süreç yönünü, özgür ortamı, hukuku ve tam rekabeti sağlamadıktan sonra açılan okullar derde deva olmuyor. Rahmetli Erol Güngür, medresenin asıl kusurunun yaratıcı bilgiye kapalı olması ve sürekli kendini tekrar etmesi olduğunu ifade ediyor. Süpermarket mantığı ile açılan okullarda hazır bilgileri paket halinde öğrenciye sunarak özgür ve üretici nesiller yetiştirilemez. Öğretmenler, gençlere bilmediklerini öğreten kişiler değildir. Bu iş kitabın, bilgisayarın, yapay zekânın işidir; kütüphaneler bilmediklerimizle doludur. Öğretmen Yandex, Google değildir. Öğretmen; bilen, öğreten, irşat eden, yol gösteren, terbiye eden kişidir. Bu açıdan bakıldığında, eğitim sistemimiz gerçekte ne yapmaktadır?

Öğrenme, yeni beceriler ve anlayış kazanmadır. Soru sormayan, merak etmeyen öğrenci malumat sahibi olabilir ancak hiçbir zaman bağımsız, hür bir öğrenen olamaz. Çocuklar öğrenmeyi sever ama her zaman eğitimden hoşlanmazlar. Sizi ve etrafınızdaki insanları dinleyip taklit ederler. Öğrenme, çocuklar için doğal bir süreçtir. Oyun öğrenciler için vazgeçilmez bir öğrenme ve sosyalleşme aracıdır. Sahi çocuklarımızın oyunlarla arası nasıl?

Eğitimin temel amacı, insanların problemleri görme ve çözme kapasitesini geliştirip onları yaratıcı kılmaktır. Çocuklar kendi eğitimlerini yönetmek için doğal olarak tasarlanmıştır. Bir konuda eğitim alan biri olaylara farklı açılardan bakamıyor, yaratıcı çözümler üretemiyorsa, kişilik ve karakteri gelişmiyorsa gerçek anlamda eğitim almış sayılmaz.

Okul, öğrencilerin olduğu sosyal topluluktur. Varoluş amacı öğrencileri çok yönlü geliştirmektir. Çocuklar ne tür okullarda en iyi şekilde öğrenir? Uzun zamandır tekrar edilen şeyler doğru mu? En azından bazılarının doğru olmadığı görülüyor. Bir okulu iyi yapan temel nokta öğrencilerde heyecan, coşku, merak ve tutku gibi duyguları beslemesi ve öğrencilere sürekli öğrenme motivasyonu kazandırmasıdır.

Çocuklarımızın yargıda bulunma, nesneler arasında karşılaştırmalar yapma, karar verme, yeni fikirler ortaya atma, alışılmadık problemlerle başa çıkma ve başkalarıyla iş yapma becerilerine ihtiyacı var. Hepimiz farklı yönlerden zekiyiz ve zekâmızı birey olarak bize özgü kombinasyonlarda kullanırız. Farklı olduğumuz alanın «farkına varmak» ise asıl meseledir. Okulun da temel misyonu bu olmalıdır.

Yeni okulun bazı özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Okulların birer mesleki öğrenme topluluğu olarak kurgulanabilmesi için işbirlikçi bir okul kültürünün yaratılması, okul yöneticileri ve öğretmenlerin bir taraftan öğrenci çıktılarına ve öğrenci öğrenmesine odaklanırken diğer taraftan her öğrencinin öğrenebileceği anlayışıyla birlikte çalışmaları gerekmektedir.
  • Okulun en temel ögesi öğretmendir. Öğretmeni geliştirmeden okulu geliştirmek mümkün değildir. Okullarımızın başarılı olmaları için okul liderlik anlayışının, okul müdürü tarafından gerçekleştirilen tek adam liderliğinden öğretmenlerin ve yöneticilerin okul liderliğini birlikte üstlenmek durumunda oldukları bir anlayışına dönüşmesi gerekmektedir. Oluşturulacak pozitif okul iklimi birçok şeyi kendiliğinden çözebilecektir. Okul ancak kendi içinden gelişir. Dış müdahalelerle okulun değişip dönüştüğü pek görülmemiştir. Okul değişimin merkezi ve eğitim sisteminin en temel ögesidir.
  • Eleştirel düşünme, iletişim, farklılıklardan faydalanma, problem çözme, çatışmaları yönetme, olaylara farklı açılardan bakma, günlük ve daha geniş kapsamda gerçekleşen toplumsal olayları yorumlama gibi becerilerin giderek daha fazla önem kazanması okul, eğitim, öğrenci, öğretmen, veli gibi kavramların yeni bir kurgu içinde düşünülmesini gerektirmektedir.
  • Okul teorisi okulu yönetmek ve yaşatmak için hayati öneme sahiptir. Okullar aracılığıyla toplumdan uzak, içinde bulunduğu toplumun değerlerini benimsememiş, topluma yabancılaşmış bireyler yetiştirmek mümkündür. Benzer şekilde, ekonomik ve sosyal beceriler ile donatılmamış, toplumun ekonomik ihtiyaçları ve birey düşünülmeden yürütülen okul sistemleri de bireyi işsizliğe mahkûm edebilmektedir. Okul sistemlerinin temelini birey ve toplum oluşturmaktadır.
  • Sergiovanni'ye (1996) göre, okula uygun düşünce ve tasarımlar daha önce ortaya çıkmış teoriler tarafından yönlendirilmektedir. Zamanın üretim ve yönetim yaklaşımlarından etkilenen bu yaklaşımlar, okulun amaç ve ruhuna uygun değildir. Bu düşünce ve tasarımların değişmesi için okula ve okulun yaptığı işe daha uygun yeni teoriler ortaya koymak gerekmektedir.
  • Okulda yapılan uygulamalar hiçbir eleştiriyle karşılaşmadan kesin doğrular olarak kabul edilmektedir. Okulda yapılan her şey daha önceden belirlenmiş kurallar doğrultusunda olagelmektedir. Bunu değiştirmek bize mantıklı gelen uygulamaları sorgulamamız anlamına gelebilir. Okulun temel görevi sorgulamayı öğretmektir. Bir şeyi uzun süredir yapıyor olmak, hep yapacağımız anlamına gelmez.
  • Okullar yalnızca öğrencilere değil toplumun tüm kesiminden bireylere açık ve topluma hesap verebilen kurumlar olarak bir dönüşüm yaşamalıdır. Öğrenme artık belli bir dönem ile sınırlı değil, ömür boyu süren bir yaşam tarzına dönüşmüş durumdadır. Hayat boyu öğrenme herkes için artık bir zorunluluktur. Kurumlarımızın buna göre yeni yapı ve anlayış kazanması gerekmektedir.
  • Okulların misyonu öğrenmeye kılavuzluk yapmaktır, fakat öğrenme artık ömür boyu sürecek bir faaliyet olarak algılandığı için okullar da ömür boyu öğrenme kavramına göre tekrar kurgulanmak durumundadır. Diğer bir ifadeyle, okulların "açık sistemlere" dönüşmesi günümüz koşullarında kaçınılmazdır.
  • Fabrika modelini karakterize eden unsurlar test kitapları, öğretmen merkezli eğitim, kâğıt ve kalemdi. Ders programları öğrencilere yalnızca bilgi aktarma ya da öğrencileri ezbere zorlama anlayışı çerçevesinde değil, onların gerçek yaşam deneyimleri kazanmalarını sağlayan ve onları hayata hazırlayan bir çerçevede hazırlanmalıdır. Üretim becerilerini geliştirmek anaokulundan üniversiteye her eğitim kademesinin temel görevlerinden biri olmalıdır.
  • Okulların "araştırma ve öğrenme kültürü" yaratacak bir şekilde yeniden yapılandırılması öğrenci ihtiyaçlarının karşılanması bakımından kritik bir rol oynamaktadır. Araştırma ve keşfetme her eğitim kademesinde yapılabilecek bir etkinliktir. Çocukların soru sormaları, bir problemi tanımaları, çözüm yolları geliştirmeleri, farklı çözüm yollarını görmeleri ve hatta bir bitkinin büyümesini gözlemleyerek bunu raporlaştırmaları araştırma becerilerinin gelişiminde çok önemli etkiler yapabilir.
  • Aile, okul ve toplum öğrencilerin her türlü gelişiminden birlikte sorumludurlar. Her birinin rollerinin yeniden tanımlanmalıdır. Bu nedenle yeni bir okul teorisine ihtiyaç olduğu bugünlerde daha iyi görülecektir.