Kayseri Bünyan yöresine ait güzel bir Türkümüz vardır. Ceviz oynamaya geldim odana/Nişanlın da bu mu derler adama/ Dayanamam senin kara sevdana/ Aman aman olmuyor/ Eş eşini bulmuyor.
Pandemi günlerinde hemen herkes evine kapandı, zor günlerden geçiyoruz. Bu arada sanal mecralar çok yoğun kullanılıyor. Birbirimizi, dinlemeden, anlamadan yoğun olarak eleştiriyoruz. Kimi öğretmenlerin başörtüsüne, kimi ojesine takmış, ağzına geleni söylüyor. Birey, insan hakları, farklılıklara saygı hak getire. Bunu söyleyenlerin eğitim adına dikili bir ağaçları olsa yanmayacağım ama o da yok maalesef.
Aslında dünyanın eşitlendiği şu günlerde farklı yaklaşımlar ve iyi bir vizyonla ülkemizi dünyanın ilk on ülkesi arasına sokabileceğimiz bir ortam da mevcut. Fakat biz sorunlar ile yüzleşip gelecek perspektifli bir pozisyon alamıyoruz. Geçmiş bugünü ve geleceğimizi de yönetiyor. Değişimin ilk aşaması yüzleşmedir. Yüzleşme bazen acı verici olabilir, bunu göze almayan toplumlar geçmişi ya da olmayan bir zamanı referans alarak savunmaya geçerler ve tüm başarısızlıklarını dış düşmanlara, kendi dışındaki kontrol edemeyecekleri değişkenlere yüklerler. Ben ne yapabilirim sorusu hemen hiç sorulmaz. Suçlama ve savunma ortamlarında ise örgütler entropiye karşı koyamaz ve yok olurlar. Oysa yeni gözle bakmak, bizim doğamızda vardır. Yunus Emre, “Her dem yeniden doğarız bizden kim usanası” der. Bugünler tam da yeniden doğacağımız günler olabilir. Bunun öncelikle geleceği görmeye istekli olmak ve onu perspektifte görmektir. Kapalı bir zihin, gerçekliğe bakışımızı daraltarak değişimi güçleştirir.
Belirsizliği ve tahmin edilemezliği nasıl araştıracağımızı bilmediğimiz için gelecekten korkmaya başlarız. Geçmişteki uygulamaları ve mevcudu koruma çabaları gittikçe yükselir. Ancak bu yaklaşım tarzı çıkmaz sokaktır. Ne bireyler ne de kurumlar bu tarz bir yaklaşımla hiçbir zaman başarıya ulaşamazlar. Bu süreçte, sağlıklı düşüne bilme, yaratıcı gerilim, kendine, ekibine ve inancına güven, mizah ve duygudaşlık en çok kullanmamız gereken özelliklerdir. Kendisini iki düşünce arasında hapsedenler, gerçeğe arama yolculuğuna çıkamazlar. Ya o, ya bu yaklaşımı yerine, hem o, hem bu yaklaşımını benimsemek bize yeni çerçeve sunabilir.
Ülkeyi yönetenlerin ve toplumun tüm kesimlerinden aydınların bugünlerde kimseyi dışlamadan farklı düşünceleri desteklemesi yeni yollar arama ve bulma gayretlerini teşvik etmesi büyük önem arz etmektedir. Biz ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Gitmek istediğimiz yer gerçekten tüm tarafların enerji ve potansiyelini ortaya çıkarabilecek mi? Ülkemiz bir varoluş savaşı verirken israf edecek kimsemizin ve görüşümüzün olmaması gerekir. Yeni görüşlerin ortaya koyması gelecek adına bize çok büyük kazanımlar sağlayabilir. Bunun tersi de olabilir, sürekli birilerini ötekileştiren, dinlemeden âleme cevap verme ve ayar vermeye çalışan, peşin hükümlü yapılar gelecek inşa edemedikleri gibi elindekileri de kaybedebilirler.