Türkiye’de Şehirli Dindarlık üzerine…

Türkiye’de Şehirli Dindarlık adını duyar duymaz, yakınen tanıdığım Memiş hocama yakışmayacak bir şekilde: acaba, şehirde yaşayan dindarları eleştirmeye yönelik bir kitap mı dedim. Sonra vazgeçtim tabi bu söylemden. Kitabı elime almadan hem de...

Çünkü bizlere daima;

Yapıcı olun, kırıcı olmayın, eleştirin ama bütünleyici bir eleştiri olsun tenkitleriniz, inşa edemeyecekseniz temelde oyalanmayın, diye öğütler verir Memiş Okuyucu…

Soyadıyla müsemma Memiş, hep okuyucu idi bu sefer “Yazıcı” da olmuş.

Yazmış, adam akıllı bir kitap çıkmış elinden, baştan sona kadar her sayfası “kitabın ortası” denilecek türden tabiri caizse.

Kalemine kelam düşen insan, yağmuru yoğunlaşan bulut gibi olur. Dökülür illâ ki. 

Dökülmüş de nitekim.

Yedi Derya adı altında topladığı yazılardan birer derya okumadım sadece.

Yedi ayrı kitap okudum sanki.

Her deryası bir umman olmuş, okyanus olmuş. Her ismin en ilginç, en nitelikli, en nirengi noktalarını almış ve “Benim bir davam var, ben Müslüman’ım arkadaş!” diyen herkesin okumasını da rica etmiş gibi. Ben de rica ediyorum.

Öncelikle öğretmenlerden, İmam Hatip davası olan herkesten, İmam Hatipli olup da çocuğunu İmam Hatip’e göndermek istemeyenlerden de rica ediyorum, okuyun bu kitabı, okumakla kalmayın, okutun da üstelik.

Okuyun ki bizim yattığımız yerden yönettiğimiz okulları kim nasıl kurmuş ne çilelerle bu günlere getirmiş, en kötü zamanlarda kim nasıl, hışımla akan ırmağın iki geçesine köprü olmuş, görün…

İki gün okumaya ara verenin sohbeti çekilmez olur, cümlesini okuduğum günden beri, okuyun diyorum. Okuyun ama ne okuduğunuzu da bilin.

Boş okumaktan da hiç okumamaktan da Allah’a sığınırım.

Yedi derya kim mi? 

Kitabı elinize aldığınızda öğrenirsiniz. Zaten elinize aldığınızda hemen bitmesin diye sindire sindire okursunuz, acele etmezsiniz.

Orhan Veli’nin;

“Neler yaptık şu vatan için, kimimiz öldük kimimiz nutuk söyledik.” Sözü gelir daima aklıma, memleket için ölümüne mücadele edenleri görünce…

Ölümüne diyorum, bugünlere gelmemize vesile olanların çektiği acıları okuyorum kitapta.

Nelere katlandıklarını görüyorum.

Yedi Derya’nın bize anlatılmayan nice maharetlerine şahit oluyorum kitabı okuyunca.

Geçmişini bilmek önemlidir lakin geçmişte yaşanan acıları bilmek daha önemlidir.

Acı çekenlerin inşa ettikleri binalarda tamtam çalmanın alemi yok, deyiveriyorum günümüzde basit meseleler yüzünden kavga çıkaranları görünce.

Her şeyi devletten bekleyenlerin haline bakıp da geçmişte devletin nelere engel olduğunu da göstermek istiyorum.

Nimetin kıymetini bilmediğimizi de görüyorum büyük bir teessürle ve keskin olacağından korkuyorum kıymeti bilinmeyen nimetin külfetinin...

Göstermek için benim çabalamama gerek kalmamış. 

Daha yazacak çok şeyim var da…

Binayı göstermekten daha evladır binanın kapısını açıp içeri buyur etmek…

Mustafa SÜS