Kamudanhaber- Özel haber

Dr.Mehmet YILMAZ

Ülkemizde, 14 Mayıs 2023’te ilk turunda yüzde 87,04 katılım oranı, 28 Mayıs'taki ikinci turunda yüzde 85,71 katılım oranıyla Batı demokrasilerinde örneği az görülen katılımla bir seçim yaşandı. Bu seçimin sonucunda yüzde 52,16 oy alan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildi. Millî Eğitim Bakanlığı görevine de daha 5 yıl öncesine kadar aynı Bakanlıkta müsteşarlık yapan halihazırda da Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü olan Prof. Dr. Yusuf Tekin getirildi.

 Ama gelin görün ki bir zümre tarafından sanki ne Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yıldır bu ülkeyi yönettiği ne de Sayın Prof. Dr. Yusuf Tekin’in daha 5 yıl önce Millî Eğitim Bakanlığı müsteşarlığı yaptığı bilinmiyormuş gibi değerlendirmeler yapıldı. Korkular, kaygılar üretildi. Bakan Bey’in içeriği çok net açıklamaları, korkuların ve kaygıların sarmalında ters bayrak operasyonlarıyla kamuoyuna pompalanmaya başladı.

Sayın Yusuf Tekin’in A Haber’de konuk olarak katıldığı “Melih Altınok ile Sebep Sonuç” programında kullandığı: "Benim Millî Eğitim Bakanı olarak birincil hedefim ne? Kız çocuklarının okullaşmasını sağlamaktı. O zaman veliyi ikna etmek için biz, gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz." İfadesi üzerinden fırtınalar koparıldı. Laiklik elden gidiyor kampanyaları düzenlendi.

SOL BASININ ALGI OPERASYONU: BAKAN GERİ ADIM ATTI!

Bakan Bey’le ilgili olarak bu konuda sol basında yer alan: “Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tepki çeken sözlerinin ardından geri adım attı.” Karma eğitimi hedef alan sözleriyle tepki çeken Bakan Tekin, “Öyle demek istemedim. Niyetim kız çocuklarının okumasıydı” dedi. İfadeleriyle yayınlanan açıklamalar, gerçeği yansıtmamaktadır. Bakan Bey, kesinlikle böyle bir açıklama yapmadığını ve geri adım atmadığını çok net bir şekilde vurguluyor. Çok açık bir kara propaganda ve algı operasyonuyla net bir şekilde gözden düşürme, itibarsızlaştırma çabası söz konusu.

17/25 Aralık’ta herkesin ağzının içinden bile konuşamadığı süreçte geri adım atmayan Yusuf Tekin’in sözünü geri almasını ve geri adım atmasını kimse beklemesin.

Ülkenin tapusunu, aydınlanma ve bilimselliğin Türkiye distribütörlüğünü elinde bulundurduğu iddiasını taşıyan pasif ve dışlayıcı laiklik yorumlayıcıları, hâlen kendilerini ülkenin sahibi görme vehmindeler. Karanlık zihinlerinin dehlizlerinde niyet okuma üzerinden yaptıkları kurguları delil kabul ederek, kendi mahallelerinin Orta Çağ mahkemelerinde yargısız infaz peşindeki bu kesim, yıllardır halka rağmen halkçılıktan bir türlü vazgeçmedi. 

Sayın Bakan, “Karma eğitimi kaldıracağız, yerine tek tip eğitim getireceğiz.” mealinde bir cümle kurmamıştır. Karma eğitimle birlikte ülkemizde de birçok Avrupa ülkesinde hatta ABD’de var olan kız okullarının sayısını artırmak suretiyle eğitimi zenginleştirmenin önemine atıfta bulunmuştur.

 Kız öğrencilerin hem karma okullarda hem de kız okullarında okumalarının ne gibi bir sakıncası olabilir? Sadece kız çocuklarına yönelik eğitim veren okullar, bu ülkede yüzyılı aşkın bir süredir zaten eğitime devam etmekte. İlk defa Yusuf Tekin’le hayata geçecek bir uygulama da değil. Lise tercihlerinin yapıldığı bir dönemdeyiz. Açın tercih rehberlerini, bir inceleyin. Sadece İstanbul’da bile kız öğrencilere eğitim vermekte olan okulların mevcudiyetini göreceksiniz. Ancak bazı bölgelerde kız okulları olmadığından dolayı o bölgelerde yaşayan çocuklarımız bu imkândan, eğitimde fırsat eşitliğinden mahrum kalıyorlar. Önemli olan bu çocukların eğitim görmesi ise çocuğunu kız imam hatiplere göndermek ve dini bir eğitim aldırmak istemeyen kesimlerin çocuklarına da bir seçenek olarak kız liseleri seçeneği neden sunulmasın?  Meselenin, tam da bu noktada samimiyet testi açısından bir turnusol kâğıdı vazifesi gördüğünün farkında mısınız? Eğer iddia edildiği gibi toplumsal bir talep yoksa zaten bu okullar ölü doğacaktır. Bunca telaş neden?

DÜNYADA KARMA VE TEK TİP EĞİTİM

Karma eğitim meselesi bütün dünyada büyük tartışma konusu. Bu konuda iki temel görüş var. Birinci görüş: Yapılan araştırmaların sonucuna göre kız ve erkek çocuklarının ayrı sınıflarda derse daha iyi konsantre oldukları dolayısıyla iyi eğitim aldıkları iddiasında. Bu görüşün yaygınlık kazanması sonucu ABD, Almanya ve İngiltere başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde kız ve erkek çocuklarının ayrı eğitim aldığı okullar mevcut.

Diğer görüş ise karma okulların, çocukların sosyal gelişimi, karşı cinsle diyalog kurması ve toplumda kadın erkek eşitliğini sağlaması gibi açılardan daha sağlıklı bulan görüş.

Tahminleriyle Ünlü Analist İslam Memiş Altın Hakkında Konuştu! Tüm Yatırımcıları Etkileyecek Tahminleriyle Ünlü Analist İslam Memiş Altın Hakkında Konuştu! Tüm Yatırımcıları Etkileyecek

 

BİLİMSELLİK SOPASIYLA MİLLETİ HİZAYA SOKMA

Birileri meseleyi; iktidar kim olursa olsun Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne ellerine aldıkları bilimsellik, laiklik sopasıyla milleti hizaya sokma ayrıcalığını kaybetmemenin, hangi oy oranı ile seçilirse seçilsin, toplumsal desteği ne olursa olsun, onların izni olmadan bir şey yapılamayacağının; çünkü devletin asıl sahibinin kendileri olduğu iddiasının son kalesi haline getirmenin derdinde. Yani “İktidar değişse de zihinsel, kültürel iktidar biziz.” jakobenliğinin iddiasındalar.

“Akla Veda’’nın öncü isimlerinden Avusturyalı bilim felsefecisi Paul Feyerabend ‘’Bilimin Tiranlığı’’ isimli eserinde bilim çevrelerinin hoşlarına gitmeyen her şeyi değersizleştirmek için önyargı kalkanının ardına sığındıklarını ifade ederken; Alper Görmüş de 13.07.2012 tarihinde ‘’Nokta’’ dergisindeki makalesinde, Türk siyasetinin modern, seküler, sol yanında yer alan figürlerin ‘’bilimsel’’ kelimesine düşkünlüklerinden bahisle; ‘’Bilimsel’’ kelimesini inandıkları pozitif değerlere bir işaret olarak uhdelerinde tutmalarının yanında sekülerleşmemiş, yani kendilerine göre hurafelerden temizlenmemiş kesimleri azarlamak, için bir sopa olarak kullanımına atıfta bulunur.

Yani bilimselliğin patentinin onlarda olduğundan bahisle neyin akla ve bilime uygun olup neyin uygun olmadığına karar verme hakkı da uygun görülmeyenin ötekileştirilerek, şeytanlaştırılması ve sopalanması hakkı da kendi uhdelerinde bulunmakta.

Bugün Fransız tipi laikliğin pasif ve dışlayıcı yorumu üzerinden kurgu yapan modern, seküler kesimin sol cenahı; öznel yorumlarını bilimsel gerçeklik kılıfına sokarak toplumu hizaya sokma ve seçimin üzerinden henüz iki ay bile geçmemişken bir Bakan’ın meşruiyetini zihin okuma üzerinden tartışmaya açarak demokratik, yasal, meşru yetkilerini kullanmasını engellemenin gayretkeşliği içerisindedir. Üstelik bunu, ülkenin “Aydınlık geleceği” adına yaptıkları vehmini taşıyorlar.

Öyle olmasa; kız ve erkek öğrencilerin üzerinde kimi olumsuz etkileri olduğu uzun soluklu araştırmalarla ispatlanan karma eğitim modelinin, başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler tarafından kısmen de olsa terk edilmeye başlanmasına yönelik uygulamalara rağmen Sayın Yusuf Tekin’in karma eğitimin yerine ikame değil sadece ona bir katkı, bir ilave, bir zenginlik olarak, zaten var olan kız liselerinin sayısını artırma önerisi bu ölçekte bir tepkiyle karşılanmazdı.

Aksi takdirde zaten yürürlükte olan ve bu ülkede yüzyılı aşkın süredir uygulanmakta olan yeni kız liseleri açılması önerisi, niçin değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez ceberrutluğuyla karşılansındı. Yusuf Tekin niçin, Rahim Er'in ifadesiyle: "Siyasi iktidar değişmiş, fakat zihni iktidar olanca ceberrutluğuyla devam ediyordu. Kitapta romancı, gazetede yazar, radyoda programcı, filmde rejisör, sınıfta öğretmen hep bu yalanları tekrarlıyorlardı." dediği türden bir linç kampanyasına maruz kalsındı.

 

ÇALIKUŞU FERİDE KIZ OKULUNDA OKUMALI MI?

Yusuf Tekin’e linç kampanyası yürütenler, 1856 yılında açılan Notre Dame de Sion’un ülkemizin ilk kız lisesi olduğunu ve Atatürk’ün üç manevi kızının eğitimini bu okulda tamamladığını bilmiyorlar mıydı? Okulun web sayfasında:

“1989’a kadar rahibelerin yönettiği okul, 1989’da yönetime laik bir müdür getirmiştir. 140 yıl kız lisesi olarak hizmet veren bu köklü okul 1996-1997 Öğretim Yılında geleneksel özelliklerini karma eğitimde sürdürmeye karar vererek erkek öğrenci kabul etmeye başlamıştır.” İfadelerine rastlıyorsunuz.

Bu açıklamalardan, bugün 167 yaşında olan ve 140 yıl kız lisesi olarak hizmet veren okulun, kuruluşundan 1989 yılına kadar yani tam 133 yıl laik olması doğal olarak pek mümkün olmayan rahibeler tarafından yönetildiği anlaşılıyor.

Peki! Batıcı, modern, sekülerlerin sol yanından bu konuda bugüne kadar bir itiraz geldi mi?

-Hayır! Çünkü, onlar kendi mahallelerindendi… Laik olmasalar da aynı yöne bakıyorlardı. Mesele de zaten üzüm yemek değil bağcıyı dövmekti. Adına ikiyüzlülük, çifte standart her ne derseniz deyin, umurlarında olmaz. Çünkü, onların meselesi başka… Halktan alamadıkları iktidarı, laiklik ve bilimsellik sopasıyla ellerinde tutmak…

Yazarı Reşat Nuri’ye büyük şöhret kazandıran ve onu Cumhuriyet figürlerinden biri haline getiren “Çalıkuşu” romanının İstanbullu bir subayın kızı olan Feride karakteri de küçük yaşta annesini kaybetmiştir; yanına gönderildiği babaannesinin de ölümü üzerine "Notre Dame de Sion" Fransız yatılı okulunda okumuştur. Notre Dame de Sion, o okuldan mezun Mine G. Kırıkkanat’ın ifadesiyle söyleyelim hadi: “Çalıkuşu yetiştiricisi” okul. Reşat Nuri’nin adeta Türkiye’nin ideal kadın tipini yarattığı Feride karakteri, Cumhuriyetin ulusal kadın rol modeli olmuştur.

Okulun mezunlarından Afet İnan, Leyla Alaton, Bedia Muvahhit, Balçiçek İlter, Mine G. Kırkkanat, Leyla Navaro, Nazlı Ilıcak, Oya Baydar, Güher Pekinel, Süher Pekinel, Pelin Çift gibi birçok isim günümüzde de rol model olmaya devam ediyor.

Yeni Cumhuriyet’in ideolojik taşıyıcılığı misyonunu üstlenen Feride’nin laik olmayan eğitimini alkışlayan eller, bugün kız liselerinde laik eğitim alacak yeni Feridelerin önüne set çekmek istiyorlar.

Sebep! Ya, laik eğitimden laik bir Feride çıkmazsa korkusu… Rahibelerin yetiştirdiği Feride’nin kız okulunda okumasına itiraz etmiyorlar ama laik eğitim sisteminde eğitim veren kız okullarında Feridelerin eğitimine karşılar. Bu, ne yaman bir çelişkidir?

Hani mesele laiklik, modernlik vs. idi…

Samimiyet. Birazcık samimiyet…