Kısa bir aranın ardından yine birlikteyiz. Siyaset alanında devam eden tartışmalar bayram arası vermeyerek olanca hızıyla devam etti. Her ne kadar seçimlerin zamanında yapılacağına dair siyasi iktidarın sözcüleri tarafından açıklamalar yapılsa da önümüzdeki dönem neler yaşanacağını kestirmenin güç olduğu bir süreci birlikte yaşıyoruz. Diğer taraftan da salgınla ilgili alınan önlemlerde gevşeme ve “normalleşme” adımları atılmaya devam ediyor. Kamuda 1 Haziran itibarıyla çalışanların yeniden işbaşı yapması, dönüşümlü ve evden çalışmanın sonlandırılması hazırlıkları başladı. Kamu emekçilerinin sağlıkları ile ilgili gerekli tüm önlemlerin alınması ve salgının yeniden yayılmasına neden olmamak atılacak normalleşme adımlarında belirleyici olmalıdır. Kamu yöneticileri alınması gereken önlemler konusunda azami titizliği göstermek durumundadır.

Muğla’da genç bir kadın öğretmenin katledilmesinin açısını yaşadık. Kadın cinayetlerine karşı etkin mücadeleye olan ihtiyacı sürekli belirtmemize rağmen, uygulanan politikaların bu konuda yeterli olmadığını her defasında bir kadını daha yitirerek fark ediyoruz. Yaşanan cinayetlerin ve artan şiddetin nedenlerini uygulanan politikalarla ve şiddeti üreten nedenlerle değil de kadınların yaşam tarzları ve özgürlük talepleri ile açıklamaya çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bir kişi daha eksilmemek, kadın cinayetlerini durdurmak için artık sesimizi çok daha güçlü çıkarmalıyız.

Bugünün Gündemi:

MEB, Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü, 22 Mayıs 2020’de, daha önce Nisan’dan Haziran’a ertelenen, kalfalık ve ustalık sınavlarının Ağustos ayına ertelendiğini açıkladı. Ertelemenin gerekçesi olarak da salgının tam olarak geçmemiş olması nedeniyle koranavirüsün yayılımını önlemek ve sınavlara katılacak adaylar ile sınavlarda görev alacak öğretmenlerin sağlığının korunmasının hedeflendiği belirtildi. MEB’in bazı sınavları ertelerken, yine kendi sorumluluğunda olan LGS’yi Haziran ayında yapmakta ısrar etmesinin nedenlerini kamuoyuna açıklaması gerekmektedir. Aynı bakanlığın aynı konuda birbiriyle çelişen iki kararının olmasının anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Öğrencilerimizin eğitim hakkı ve sağlığı dışında hiçbir neden sınav tarihlerinin belirlenmesinde etkili olmamalıdır.

Okulların ve ardından da yurtlar ve okul pansiyonlarının kapanması ailelerinden ayrı olarak eğitim alan öğrencilerin ailelerinin yanına dönmesine neden oldu. Çok sayıda 12. sınıf öğrencisi de bu dönemde ailelerinin yanına dönmek durumunda kaldı. ÖSYM, bu öğrencilerin sınava girecekleri merkezleri okullarının olduğu yerler olarak belirledi. Şu an okulların olduğu yerlerde değil de ailelerin yanında olan öğrenciler sınava da aynı yerde girmek istemektedir. Okulların pansiyonlarında veya yurtlarda kalarak sınava girmek bu öğrencilerin hem sağlığı açısından risk oluşturmakta hem de kaygılarını artırmaktadır. Ayrıca, sınava girecek olan öğrencilerin oluşturacağı hareketlilik de salgının yeniden yayılmasına neden olabilir. ÖSYM, bu durumda olan öğrencilerin sınav yeri değişiklik taleplerini dikkate almalı ve söz konusu talepleri yerine getirmelidir.

Milli Eğitim Bakanı, telafi eğitiminin süresinin öğrencilerin kazanımları ile ilgili ölçüm yapıldıktan sonra belirleneceğini açıkladı. Ölçüm ile öğrencilerin Eylül ayı başında bir sınava alınmasından söz ediliyorsa bunun doğru bir yöntem olmayacağını belirtmemiz gerekmektedir. Okullar ve öğrenciler arasında bulunan koşul ve olanak farklılıklarını dikkate almadan tüm öğrencileri eşit kabul ederek ölçüm yapma arayışı da ayrıca doğru değildir. Olması gereken, önce öğrencilerin gereksinimlerini belirlemek ve bunları gidermektir. Ardından da basitleştirilmiş ve kısa süre için kullanılacak öğretim programları oluşturarak, bunları 2020-2021 eğitim öğretim yılı başında kullanmaktır. İhtiyacımız olan şekilsel faaliyetler veya öğrencilerimizin gereksinimlerinin karşılandığı algısını oluşturmaya çalışmak değil, öğrencilerimizin yaşamlarına dokunabilmektir.

Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan arkadaşlarımız uzunca bir süredir sorunlarını duyurmaya çalışmakta, çözüm için mücadele etmektedir. Salgının en fazla mağdur ettiği kesimlerden biri olan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri öğretmenleri kendi sorunlarının çözümünde doğrudan taraf olmak için örgütlenme kararı aldı ve Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri Öğretmenleri Derneği’ni (ÖZRO-DER) kurdu. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da arkadaşlarımızla birlikte mücadele edecek, dayanışma içinde olacağız. Yolunuz açık olsun arkadaşlar.

EBA’nın bir yarış ve rekabet alanına dönüşmemesi konusundaki uyarılarımızı sıklıkla ifade etmekteyiz. Eğitim yöneticilerinin bu konudaki zorlayıcı tutumları kabul edilmesi mümkün olmayan örneklerin yaşanmasına neden olmaktadır. Muğla Ortaca’da bayramın ikinci ve üçüncü gününe konulan canlı derslerde yaşananlar olumsuz örnekler arasına girdi. Öğretmenlerin ve öğrencilerin bayram gününde ders yapmasını isteyen eğitim yöneticilerinin kendileri ile ilgili sayısal verileri yükseltmeyi hedefledikleri bilinmektedir. Bir kez daha ifade ediyoruz: Yarışma yok dayanışma var; rekabet yok iş birliği var.

Kamuoyuna Saygıyla Sunarız

EĞİTİM SEN MERKEZ YÜRÜTME KURULU