GERÇEKTE HAKLI OLAN HAKLI DEĞİLDİR!
Sesi çok çıkan mı haklıdır, güçlü olan mı haklıdır, gerçeklerin ortaya çıkmasını isteyen mi haklıdır yoksa gerçekten haklı olan mı haklıdır?
Bu sorulara herkesin vereceği net cevap bellidir.
Bu soruların cevaplarıyla uğraşmayalım, bizim uğraşacağımız şey şudur:
“Gerçekte haklı olan haklıdır.” cevabını verenlerin hemen hemen hepsi, kendisini, kendi tarafını haklı görenlerdir.
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, hani ne yaparsanız yapın, hangi yolu denerseniz deneyin, yüzde yüz suçsuz olduğunuzu kimseye anlatamazsınız da, bunalıp kafayı sıyırmaya başlarsınız ya…
Aynen öyle bir dünya…
Suçsuz olmanız sizi intiharın eşiğine bile götürebilir hafazanallah…
“Yağmur yağmış, yağmur suları doğal mecrasında aksın, herkesin bahçesine ne kadar gitmesi gerekiyorsa gitsin ama hiç kimse yağmur yağarken doğal mecrada oynama yapmasın, dere yataklarının yönünü değiştirmesin, yağmur suyunu kendi bahçesine akıtmaya çalışmasın” diyorsunuz…
Herkes, tamam kabul diyor.
Kapalı kapılar arkasında bir de bakıyorsunuz ki, dere yatakları değiştirilmiş yağmur suları doğal mecrasından çıkarılıp yönlendirmeyle başka bahçelere akıtılmış.
Adamı suçüstü yakalıyorsun,
Elinde kazma ve kürekle, üstü başı, içi dışı çamur…
Niye değiştirdin dere yatağını diyorsun, elindeki çamuru suratına atıyor.
Kimisi çokbilmiş tavırlarla, dereyi bekleseydin diyor, kimisi güç sende diye bana çamurlusun demek istiyorsun diyor, kimisi bahçenin bir an önce sulanmasını istiyor, kimisi konuyu saptırmak için bu ağacı buraya kim dikti, bu derenin yeri burası değildi, kimisi ipte cambaz var, kimisi ayağıma taş değdi diye bağırıyor.
Kimse, bulutlar dağılsın, güneş açsın, ortalık bir aydınlansın da neler olup bittiğini anlayalım, demiyor.
Hele bizim bahçe sulansın da, bakarız kim derenin yatağını değiştirdiyse, diyen bile var.
Akıl almaz gibi değil mi?
Derenin yatağını değiştirenler o suyla nasıl bahçe sulayacak? 
Olayları örtbas edince gece evine gidip nasıl uyuyacak?
Gerçekte haklı olan haklı değildir, diyorum ben.
Gerçekte haklı olan kadar haksız kimse yoktur.
Çünkü herkes kendisinin gerçekte haklı olduğunu düşünmektedir.
Haklı olan;
“Güneşin açmasını bekleyelim, bulutların dağılmasına kadar sabredelim, ortalık aydınlanınca bakalım, derenin yatağı kimin bahçesine doğru değiştirilmiş, görelim, kararımızı öyle verelim.” diyenlerdir.
Ama diğer dağlarda da tam tersi itirazlar var, o dağlardaki durum ne olacak diyerek konuyu saptıranlar; madem adaleti her dağda istiyorsunuz, gidin öteki dağdaki sorunların da peşini kovalayın, sadece bu dağa odaklandığınıza göre, öteki dağ pek umurunuzda değil, diyesi geliyor insanın…