Veli Eğitilmeden Gençlik Terbiye Edilemez

Bir yakınımın çocuğu zorlu bir sınava girecekti.

Sınav tarihinden babasının haberi yoktu. Bir akşam babasına, yarın sabah ben sınava gideceğim, sabah beni otogara bırakır mısın dedi.

Babasının eli ayağına dolaştı, nasıl yani, sen o zorlu sınava gireceksin hem de bir gün sonra ve benim bundan haberim yok, önceden söyleseydin de eşi dostu arasak yol yordam öğrenseydik ya? Diye çıkıştı çocuğuna…

Oğlan da bu “yol yordam öğrenme” olayını torpil anladı ve babasına dönüp;

“Hak edersem kazanayım baba, hak etmediğim bir yere gitmek istemem.” Dedi.

Bunu duyan babanın gözleri yaşardı. Ve dönüp oğluna;

Beni yanlış anladın, bilmediğin şehirde sınava gireceksin, torpil değildi kast ettiğim, dedi ve Allah’a şükretti, oğluyla da gurur duydu.

Aslında önce kendisiyle gurur duymalıydı öyle bir evlat yetiştirdiği için.

Sonrası okuyucular için mühim değildir belki ama biz yine de belirtelim, girdiği o zorlu sınavı başarıyla geçti ve şu an çok önemli bir konumda çalışmaya başladı, Allah’ın inayeti ve bileğinin hakkıyla.

Ölene dek alnı ak, vicdanı rahat olacak birilerini araya koymadan ekmeğini kazandığı için.

Gençliği eleştiriyoruz, gençliğin gittiği yerden şikayetçiyiz, okullar değerli nesil yetiştiremiyor falan diyoruz da…

Bu genci de bizim okullarımız yetiştirdi, doğru mu?

Milli Eğitim Bakanlığından da, devletin yetkili organlarından da, üniversitelerden de “değerli nesil” yetiştirmesini, müfredatlarını o yönde hazırlamalarını tabii ki isteyeceğiz.

Ama şunu da belirtelim ki…

Bu iyileştirmeye paralel olarak bizler velilerin kendilerini yetiştirmelerini de sağlamalıyız.

Okullarda veli toplantısı yaparak değil tabii.

Sosyal medyayı kullanan velilere oralardan, televizyon izleyen velilere televizyonlardan, okumayı sevmem diyen velilere kısa videolarla ulaşmak zorundayız.

Konferans, seminer gibi etkinliklerle yüz yüze ortamlarda velilere ulaşmak zorundayız.

Okullara gönderilecek değerli nesil yetiştirme konusunda alanında uzman kişilerle velilere dokunmak zorundayız.

Tabi kişisel gelişimcilerle değil, kitap satmak isteyenlerle değil ve yalan yanlış arabesk hikayelerle insanların duygularını sömüren fenomenlerle değil.

Bir akademisyen kendi platformunda çocukların geleceği ile ilgili endişeli bir bilgi paylaşıyor, o hocaya ulaşmak için binlerce veli başvuruyor.

Bu ne demektir?

Velilerimiz çocuklarına nasıl sahip çıkacaklarını bilmiyorlar, bunu da saklamıyorlar, çocuklarını nasıl terbiye edeceklerini de bilmiyorlar ve bu açlıklarını gidermek için her yola başvuruyorlar. Hafazanallah niteliksiz sözüm ona hocayım diye geçinenlere de bel bağlayabilirler, denize düşen yılana sarılır neticede.

Aile bakanlığı ve Milli Eğitim bakanlığı bu konuya eğilmeli ve ana baba eğitimini mutlaka gündemlerine almalılar.

“Şımarık ve doyumsuz şimdiki gençlik de canım.” Cümlesi kimseye faydası olmayan çok kötü bir cümledir.

Mustafa SÜS