Kengerler (Kengirler/Kengürler) Türkmenistan’ın Anau/Anav bölgesinden gelerek Ortadoğu’nun ilk uygarlığını başlattılar. Yeni yurtlarına Sümer adını veren Kengerlerin kurduğu yerleşim birimlerinden biri de Ur kenti idi. Yani şimdilerin Şanlıurfa’sı… Türkçede kent anlamına gelen ve -Hanbalık örneğinde olduğu gibi- Türkistan’da sıkça kullanılmış olan “balık” sözcüğünün ilk hecesi zamanla “fa”ya dönüşmüş olmalı. Ur ve Gur/Gür sözcüklerinin aynı kökenden gelmesi dahası günümüzde kullandığımız üremek, ürülmek, gürleşmek gibi sözcüklerin de yine bu ur/gur sözcüğü ile ilintili olması, Cengiz Han’ın lakabının Gürhan olması ve dahi Oğuz adının bir diğer söyleniş biçiminin de Ogur olması gibi hususların da altını çizelim.
Söz konusu Türkiye’nin güneydoğusu olunca yabancı petrol şirketlerinin geçmiş yıllarda bölgede açtıkları petrol kuyularını betonla doldurmalarından hareketle Göbeklitepe kazılarının niye durdurulduğunun, kazı alanının üzerine niçin sis perdesi çekildiğinin sorgulanması gerekiyor. Türklerin ilk yurdunun Türkiye-İran arasında kalan bölge olduğunu söyleyen hatta bununla ilgili olarak Urmu Kuramı’nı (teori) geliştiren dünyaca ünlü Türkolog ve de Etrüskolog Prof. Dr. Firudin Ağasıoğlu Celilov ya haklıysa?!. Hazır Fırat ve Dicle ırmaklarının adlarının da Türkçe olduğu ortaya çıkmışken…
Bilecik, Eskişehir, Bursa taraflarında yaşayan Karakeçililer Türkmen (Oğuz/Ogur) lehçesi konuşurken Şanlıurfa taraflarında yaşayan Karakeçililer Gurmanç (Kürt) lehçesi ve/veya şivesi konuşmaktadırlar. Bununla birlikte bir Şanlıurfa sıra gecelerinin, müziğinin bir Elazığ-Diyarbakır ağzının, şivesinin de Halep-Musul-Kerkük ile neredeyse tıpatıp aynı olduğunu belirtelim.
Şanlıurfa’da 100 oymak (aşiret) varsa bunun 80’i Yörük Türkmen asıllıdır. Örneğin İzol, Uz/Oğuz’dan; Beritan, Börükan’dan gelir. Bucak oymağı zaten Karaman’dan gelme.. “40 yıl Kürt olarak yaşadım sonra Türkmen olduğumu öğrendim.” diyen -Yeşilçam’ın Çiçek Abbas’ı- İlyas Salman da bu tarihî ve/veya sosyo-kültürel gerçeği dile getirmiştir zaten. Benzer bir durum Akkoyunluların başkenti olan Diyarbakır için de geçerlidir. Gerçek adı “Kemal Sadık Göğceli” olan Yaşar Kemal’in Diyarbakır’da yaptığı saha araştırmalarıyla ortaya çıkan tarihî ve sosyo-kültürel tespitler, veriler oldukça çarpıcıdır.
Devlet-i Âliyye’yi (Osmanlı) kuran oymak olan Karakeçililerin bir bölümü dil olarak Gurmanç (Kürt) lehçesi/şivesi konuşuyor diye şimdi biz bu Oğuz (Ogur) oymağına Türk demeyecek miyiz? Ya “Türk değil Müslümanınız; ‘Araplar’ din kardeşimiz” diyen aymazlara (gafil) ne demeli? Ya aymaz değil de hainliğin gereğini yerine getiriyorlarsa?!. Türk ulusunun ve tarihinin bir parçası olan Gurmanç (Kürt) boyunu ayartanlar, kışkırtanlar, ötekileştirenler de cabası.. Kısacası “Türk olmayın da ne olursanız olun; isterseniz ‘ne idüğü belürsüz’ olun” demeye getiriyor birileri. Kulun planı varsa, Tanrı’nın da takdiri vardır oysaki.
Anadolu Yörük Türkmen ve Sivil Toplum Kuruluşları Birliğinin özel davetlisi olarak katıldığımız ve Halfeti Karakeçililer Derneği Başkanı Halil Karakeçili soydaşlarımızın, boydaşımızın, kardeşimizin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Yörük Türkmen sempozyumunun/toyunun -başta Güneydoğu olmak üzere- ülkemize uğurlar getirmesini dileyelim. Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak’ın emriyle -bölgenin geçmişine ışık tutacak, geleceğini aydınlatacak olan- sempozyum etkinliği iptal edildi bu arada. Sayın Vali’nin şahsında devlet aklının bu kararı haklı gerekçelerle almış olmasını umalım. “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlatları hep aynı cevherin damarlarıdır.” diyen büyük önder Gâzi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda yürüyen; Allah ile aldatana Sağcı, Atatürk ile aldatana Solcu denilen şu zaman diliminde kendisini “Türk” olarak tanımlamanın haklı gururunu yaşayan bir Avşar Yörüğü olarak can-ı gönülden “Ne mutlu Türk’üm diyene!” diyelim.
Aziz Dolu Atabey
Halfeti-21.09.2024