Kamudanhaber - Özel Haber

Bakan Tekin: "Mülakatla Alınacak Meslek Sadece Öğretmenlik Olmalı" Bakan Tekin: "Mülakatla Alınacak Meslek Sadece Öğretmenlik Olmalı"

P.Sadri ÇOKATAR

“Üç çeşit yalan vardır; yalan, kuyruklu yalan, istatistik.” der Leonard H. Courtney. Çünkü istatistikler genelde matematiğin kesin ve net dünyasının yorumlanırken yanlış lanse edilmesi neticesinde maksatlı şekilde elde edilmiş değerlere dönüştürülebilirler. Eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. MahmutÖzer bakanlığı döneminde sürekli olarak istatistikler paylaşması ile ünlü hale gelmişti. Eğer bir konuda proje başlatırsa çok kısa bir sürede imkansız denilebilecek sayısal artışlar yaşanabiliyordu Milli Eğitim Bakanlığında. Haliyle özellikle eğitimcilerin şüpheyle yaklaştığı sonuçlar ortaya çıkıyordu. Sizler için Prof. Dr. Mahmut Özer’in icraatlarını ve sahadaki yöneticilerin bu sayılara nasıl ulaştıklarını şöyle bir listeleyelim dedik. Malum sel gidiyo ama kumu kalıyor.

·        Bakan Bey’in görevi süresince en çok vurgu yaptığı konu okul öncesi eğitim olmuştu. İddiaya göre Mahmut Özer’in göreve geldiği 6 Ağustos 2021’de Türkiye genelinde okul öncesinde 3 yaşta okullaşma oranı yüzde 9’de. Bunu yüzde 21’e çıkardı. 4 yaşta yüzde 16’ydı, yüzde 42’ye çıkardı. 5 yaşta yüzde 65’ti, yüzde 99,8’e çıkardı! Yani 5 yaşta okul öncesi neredeyse yüzde 100’e yakın bir okullaşma oranı sağladı. Türkiye’de Ağustos 2021’de 2 bin 782 anaokulu vardı. Bu rakam bugün 9 bin 432. Görüldüğü üzere bunlar istatistiki olarak oldukça önemli sayılar olarak göze çarpıyor. Ancak sahada ilginç bir durum sözkonusu. Şu an Türkiye’de birçok okulda müdürler biri anaokulu olmak üzere aynı bina altındaki iki kurumun müdürlüğünü yapıyorlar. Okullarda hali hazırda anasınıfı olarak varlığını sürdüren 1 ya da 2 sınıflı yapılar anaokulu statüsüne kavuşturuldu. Dahası pedagojik dahi olmayacak şekilde liseler bünyesinde anasınıfları ve anaokulları açıldı. Basit bir hesapla zaten bakanlığın teknik ankamda ihalesi, yatırım bütçesi, öğretmeni vs ile 1 yıl 9 ayda 7bin civarında yeni anaokulu inşa etmesi mümkün değil. Bunu bugün görev yapan tüm il müdürleri ve temel eğitim genel müdürü bilmektedir.

·        Mahmut Özer Aralık 2021’de bir kanun değişikliği yaptı. Meslek eğitim merkezlerinde yetişen çırak-kalfa-ustalar 1 gün okula, 4 gün işe gidiyor. O iş günlerinde çalıştıkları işyerleri asgari ücretin yüzde 30’unu çırak ve kalfalara maaş olarak ödüyordu.Yapılan değişiklik ile devlet bu payı üslendi ve kalfalara ödenen oranı asgari ücretin yüzde 50’sine çıkardı. Böylece 4 gün çalışarak meslek eğitimi alan gençlerin sayısı 159 binden 1 milyon 400 binin üzerine çıktı. Sahada durum ise hiç anlatıldığı gibi değil aslında. Sırf sayı verebilmek için bir motor ustasının yanına 10-15 çırağın kaydedildiğine dair duyumlar alınıyor. Dahası bu çocuklar çocuk işçi statüsünde ucuz işgücü olarak sömürülüyorlar.

·        Bir diğer konu ise “Kütüphanesiz Okul Kalmayacak” projesi... Proje öncesinde ülke genelinde okul kütüphanelerinde 28 milyon 677 bin kitap bulunduğunu vurgulayan Bakan Özer, bugün itibarıyla okul kütüphanelerindeki kitap sayısı yüzde 260 oranında artarak 103 milyon kitap sayısını aştı. TÜİK verilerine göre Türkiye’de yıllık satılan kitap sayısı 450 milyon civarında. Bu da demek oluyor ki bakanlık tek başına bunun %15’ini satın almış olmalıdır. Kitap fiyatları malum! Kitap başına ortalama 10 tl harcanmış olsa 750 milyon tl civarında sadece kitap için bütçeye ihtiyaç var. Altyapı dahil bu miktar 1 milyar TL’yi geçmelidir. Peki saha ne diyor. Sahadan okul müdürleri çocukların şahsi kitapları, test kitapları vs gibi kitapların sisteme zorla kaydettirildiği ve istatistik oluşturulduğu iddiasında bulunuyorlar.

·        Bir de mesleki eğitim konusu var. Bakan Özer’in en iddialı olduğu konuların başında gelen bu alanda patent, marka, tescil, çok iyi öğencilerin tercih ettiği liseler, üretim ve elde edilen gelir gibi alt başlıklar hep ön plana çıkarıldı. Peki durum aslında nasıldı? Sahadan gelen bilgilere göre alınan patentlerin değeri, okulların kendi isimlerini tescil ettirmeleri, marka olarak yine benzer işler yapmaları, üretim konusunda ihale yoluyla dışarıda ürettirip kendi isimlerini yazmaları, okulların sadece birkaçının iyi öğrencilerce tercih edildikleri gerisinin ise eski düzen devam ettiği konusu oldukça tartışılıyor. Haliyle sayılar ve istatistikler ne derlerse desinler konu mecrasında tartışıldığında iddiaların vahim olduğunu görüyorsunuz.

·        En önemli konulardan biri ise fare doğuran Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK). Hepi topu 4-5 sayfalık bir metne dönüşüp kamuoyunda ciddi tartışmalar yaratan bir konu haline geldi. Konuyu sürekli para üzerinden tartışmak, “... kormayın kolay sorcağı...” diyerek öğretmenleri aşağılayıcı bir dil kullanmak, yaptıkları sınavın ilkokul seviyesinde kalması nedeniyle kamuoyunda öğretmenlik mesleğinin gurur ve onurunu zedeleyici bir tartışma yaratmak derken işler içinden çıkılamayacak bir hal aldı.

Bakanlığa getirdiği tıp doktorları, mühendisler vs. Derken bir Mahmut Özer rüzgarı geldi geçti. Aşırı derecede ekipçi olduğu söylenen bakanın veda konuşmasında sadece iki isme teşekkür etmesi de gözden kaçmadı. Bazen sayılar doğruyu eğip bükebiliyorlar. Bakanlık reformlarında esas olan sahada okulun, öğretmenin, öğrencinin ne bildiği, ne gördüğüdür. Attığınız tivitlerdeki sayılar ve istatistikler değil...