Haberlerde, konuşmalarda ve spor sahalarında engelliler hakkında ki, tüm etkinlikler, konuşmalar, makaleler benim yüreğimi dağlar. Neden dağlamasın? Neden gözlerimin içi dolmasın?

Benim büyüğüm ağabeyim engelliydi.  Annem ona oğlum derdi, ağabeyim ana diyemezdi. Hep üzülürdüm okumaya giderken, o hiç kundura giyemedi, hiç Mehmet şuram ağrıyor demedi.

Aynı odada yatardık. Onun yatağı vardı, benim de yatağım, mutlaka kendi yatağına yatardı. Yemeyi, içmeyi bilirdi. Ben acıktık diyemedi.

Yazları yemekleri ben yapıyordum. Mehmet canım yemeklerden canım bunu istedi diyemedi. Biz ne pişirirsek onu yedi. Kesinlikle sofrada ayrı oturtmazdım.  Yanıma oturur, beraber yerdik.

Annem babam yazın çalışmaya gittiklerinde ikimiz kalırdık. Ben onu severdim, o da beni, hiç hırçınlık yapmazdı. Hayatında acı, keder, ızdırab, üzüntü olmadı. İç dünyasını bilemiyorum.

Sevinçli olsak anlamı yoktu onun için. Ayakkabısı lastikti.  Benim ki de lastik ayakkabıydı, illaki kendisinin ayakkabısını giyerdi.

Bana bazen ağabey derdi. İmkanımız olmadığından hiç televizyon islemedi.  Gönlünce eğlenemedi. İçinden geldiği gibi ağlayamadı.

Hastayım beni doktora götürür veya doktora gideceğim demedi. Yazın  en çok ikimiz beraber zaman geçirirdik. O benim ağabeyimdi.

Hiç küçümsemedim. Osman ismi içimde hep sızıdır. Bilmeden koşmaktır. Sessizliktir, yalnız olunca en büyük koruyucumdur. Asla dilenmedi fakat mahallede tanımayan kişiler ağabeyimi gördüklerinde içlerinden gelerek para verdikleri olurdu.

Banyosunu kendi yapamazdı. İllaki yardımla yapardı. Annemin en çok yüreğimi yakan cümlesi “Osman benim arkama kalmasın “ duasıydı.

Arkamda kalmasın ne anlama geliyordu? Ben ondan önce ölmeyeyim demekti.  Anne yüreği buydu. Anne ben bakarım desem de, sizler baksanız da Osman arkama kalmasın derdi.

1995 yılının nisan ayında ağabeyim biraz rahatsızlandı. Annem bana anlattı. Üzülmeyelim, ona iyi bakalım dedim. Elimizden geldiğince baktık.

Tam imkânımız oldu. Osman ağabeyimi kaybettik. Engelliler haftasıyla ilgili görüşleri okurken dikkatimi çekti.

Annelerden biri aynen annem gibi diyor ki, Allah’ım benim arkama kalamasın, tek derdim onun ruhunu benden önce rabbimin alamsını dilerim diyor.

Engellinin bulunduğu evde yaşamayan engelli hakkımda ki, sıkıntıları bilmez, onların hakkında konuşulduğunda alaycı, iğneleyici sözler aile yakınlarını ne kadar yaraladığını bilmezler.

Engelli bireylerin birer insan olduğunu kabul edersek sorun olmaz. Ama evde fazlalık görürsek insanın yapmayacağı yoktur. Çalışmaya gittiğimizde mutlaka ağabeyime ekmeğini, yemeğini, suyunu bırakırdım.

Üç dört gün gelemeyeceksem mahallede ki, bakkala tembihlerdim. Ekmek, zeytin, helva, peynir bırakmasını söylerdim. Evden ayrılmaması için kapıları kilitlerdim.

Onun hayatı hep evin içinde ve evin bahçesinde geçti.

Önerim engelli kim olursa olsun iğneleyici, küçümseyici, aşağılayıcı ifadeler kullanmayın.  Bunları yapanları hiç sevmedim, hala da sevmiyorum.

Annelere de üzülmeyiniz Allah genelde engelli kardeşlerimizi annelerinden önce katına alıyor.

Allah ım hikmetinden sual olunmaz.

Engellilere taşralarda aşağılayıcı lakaplar takılıyor, bu lakapları duyunca bazen için için ağladım.