AKADEMİK BAŞARININ CANI CEHENNEME!

İnsanları eğitme işini yalnızca devlete bırakırsanız sadece devletin istediği türden insan eğitirsiniz.

Özel okullara bırakırsanız, bilgi yüklenmiş robot yetiştirirsiniz.

Aileye bırakırsanız, ailenin geleceğini kurtaracak ya da açıkça söylemek gerekirse parlak bir kariyer edinecek şekilde çocukları hayata hazırlarsınız.

Milli Eğitim Bakanlığından tutun da eğitim ile ilgilenen herkesin ağzından dökülen şu cümle hiç kimsede karşılık bulmuyor, söyleyenler dahil…

“Akademik başarıya değil, değerler eğitimine odaklanın!”

Her platformda üstüne basa basa söylediğimiz gibi;

Bakanlık okullardan yalnızca TEOG ve YGS başarı istatistiği isterse,

Okul yöneticileri öğretmenleri ve öğrencileri motive ederken sadece sınavlara çalışmaları yönünde telkinlerde bulunursa,

Öğretmen, başarılı olmayı, çok fazla puan alan öğrenci ile özdeşleştirirse,

Aileler çocuklarının iyi puan almalarından ötürü çocuklarıyla gurur duyarsa…

Kimse kusura bakmasın, bu eğitimden bir cacık olmaz.

Üniversiteye girişte de, Liseye girişte de mutlaka ama mutlaka çocukların davranışlarına da puan verilmelidir hem de en önemli puanı çocuklar davranışlarından ötürü almalıdır.

Ahlaksızlığın, sinsiliğin, üçkağıtçılığın, hırsızlığın kol gezdiği bu ülkede, teknolojiyle donatılan okullar, yetiştirme kurslarıyla desteklenen eğitim hiçbir işe yaramayacaktır, yaramıyor da…

15 Temmuz gecesi sokağa çıkan kaç diplomalı vardı söyler misiniz Allah aşkına?

Ege kıyılarında eğitimli insan fazla, diplomalı insan fazla deniliyor da, düşmanlarla işbirliği yapan, düşmanın dümen suyuna girip onlarla birlikte hareket edenler hep kıyı kesimlerden çıkmıyor mu?

Elinden kitap düşürmeyen insanlar, birkaç diploma sahibi olmakla övünen insanlar, kafalarının çok çalıştığını söyleyenler neden PKK ile, FETÖ ile, Almanya, Hollanda, Amerika ile iş tutar ki?

Kafalarının çok çalışması onları ülkeye düşman yapıyorsa, yerin dibine batsın öyle zeka, öyle birikim, öyle kültür, öyle akademik başarı!

Vatanına milletine sahip çıkacak, anaya babaya saygılı, en zor şartlar altında bile kimseye ihanet etmeyecek, dürüst, namuslu, kendinden herkesin emin olduğu nesiller yetiştirmek için bakanlığın acilen paradigma değişikliğine gitmesi gerekiyor.

Bu da ancak alttan baskıyla mümkündür.

Aileler, öğrenciler, öğretmenler, okul yöneticileri, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları her işi bırakıp bu yönde görüş bildirip Türkiye’nin geleceğini kurtarmakla yükümlüdür.