Lise son sınıf öğrencisi olan Şimal Toprak ve Ezgi Yiğit'in bindiği scooter'a çarpan 17 yaşındaki ehliyetsiz sürücü Osman Ş., Ezgi'nin ölümüne neden olurken Şimal'in ise ağır yaralanmasına sebep oldu. Yoğun bakımda tedavi gören ve iki ay sonra sınava girecek olan Şimal Toprak, uyandığında ilk sözleri "İyi ki bu kaza sınava girmeden bir hafta kala olmadı. Yoksa nasıl sınava girerdim?" oldu. Ardından tekrar fenalaşan 17 yaşındaki Şimal, hala yoğun bakımda yaşam savaşı veriyor…

Şimal'in atlattığı kaza sonrasında ilk olarak sınavla ilgili yorum yapması akıllara gençlerin yaşadıkları sınav stresinin ne denli yüksek olduğunu getirdi. Biz de Şimal'in içerisinde bulunduğu psikolojiyi ve gençlerin üzerinde hissettikleri sınav stresini etkilerini Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş'e sorduk.

ÖĞRENCİLERİN PSİKOLOJİLERİNİ GÖZETMEK ÖNEMLİ

Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş, "Özellikle ebeveyn tutumları, akranların birbirleriyle rekabetleri ve en başta eğitim kurumlarının öğrencileri sınava hazırlarken bir at yarışı gibi onların psikolojilerini yeterince gözetmeden, psikolojik gelişimlerini birincil şekilde değerlendirmeyip arka plana atarak, bütün hayatlarını sadece bir sınav üzerinden elde edebilecekleri hissettiren bir düzende olduklarını hissetmelerine sebep oluyor. Bu durumda Şimal'in yapmış olduğu ilk yorumun sınavla ilgili olması ise muhtemelen kendisinin üzerinde oluşan sınav kaygısı ve sınav baskısından kaynaklanıyor." dedi.


YOĞUN KAYGI VE STRES SAĞLIKLI DEĞİL

"Çünkü sınava az bir zaman kaldığında öğrencilerin buna benzer yaptığı yorumlar, aslında onların üzerinde ne kadar yoğun bir baskı olduğunu gösteriyor. Burada da kaza geçirmiş olan bir kişinin, bir öğrencinin uyandığında bu kadar yoğun bir şekilde korku içerisinde sınav hakkında yorum yapmış olması, bilinçaltında sınavın ne kadar fazla yer ettiğini gösteriyor. Bu durum öğrenciler için sağlıklı değil."


İLERLEYEN DÖNEMLERDE ANKSİYETE VE KAYGIYA YOL AÇABİLİR

Gençler üzerinde sınav dönemini etkilerinin altını çizen Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş, " Sınav dönemi daha başlamadan inanılmaz bir kargaşanın ve savaşın olması gerekiyormuş gibi resmedilen ve hissettirilmeye çalışılan bir süreç. Okullarındaki öğretmenleri tabii ki burada tenzih ediyorum, birçok eğitim kurumunda öğrencilerin psikolojik durumları göz önünde bulundurularak bir eğitim vermek isteniyor olabilir ama bazı eğitim kurumlarının düzenleri tamamen öğrencilerin yüksek puan elde edebilmesi üzerine dönüyor. Bu düzende herkes kendisini düşünüyor, eğitim kurumları kendisinin başarısını, aileler kendilerinin etraftaki insanların ve ailelerin çocuklarıyla iletişimlerini, ilişkilerini düşünüyor. Öğrenciler ise akranlarla olan rekabeti düşünüyor ve zaten bu kadar yoğun bir şekilde sınavların önemli olduğu bir dönemden geçen öğrencilerin üzerinde sınav stresinin çok olumsuz yönde etkileri var. Bunlar, o kadar takıntı düzeyine bazen ulaşabiliyor ki sınav senesinde başlayan yoğun anksiyete ve kaygı, ilerleyen zamanlarda takıntılı bazı hallere de dönüşebiliyor ve fobiler ortaya çıkabiliyor. " diyerek uyarılarda bulundu.


ÇOCUKLARIN SONUÇ ODAKLI BİR TUTUM SERGİLEMESİNE NEDEN OLUYOR

"Bu dönemin içerisinde öğrencilerin üzerinde başarılı olmanın, sonuç odaklı olmanın süreci ikinci plana atmanın çok büyük etkilerinin olduğunu görüyoruz. Başarı odaklılık ve sonuç odaklılık gençlerin üzerinde ruhsal ve mental olarak son derece olumsuz bir sonuca sebep oluyor. Özellikle bu yoğun baskının öğrenciler üzerinde geliştirmiş olduğu bu stres, ilerleyen zamanlarda yani yetişkinlikte de onların bu dönemini hatırladıkları zaman rahatsızlık hissetmelerine vesile olabiliyor." diyen Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş, açıklamalarını şöyle sürdürdü; "Genel olarak özetlersek öğrencilerin yaşadıkları sınav stresi onların bir sene boyunca yani üniversite sınavına hazırlandıkları sürede bütün sosyal aktivitelerden, sportif faaliyetlerden ve hobilerinden uzaklaşıp adeta bir savaşa hazırlanıyormuş gibi sınava hazırlanmalarına sebep oluyor. Bu da öğrencileri son derece sonuç odaklı bir hale getiriyor."

UZMAN EŞLİĞİNDE KONUŞMAK ÖNEMLİ

Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş, "Şimal uyandığında ona bu durumu mutlaka uzman eşliğinde aktarmak gerekiyor. Aynı zamanda bu noktada Şimal'e başarı kriterinin tek seferde girmek olmadığının profesyonel, doğru bir şekilde söylenmesi lazım. Daha sağlıklı bir şekilde sınava girmesi için önümüzdeki sene daha iyi bir netice almasının muhtemel olduğunu bilmesi gerekiyor. Elbette bu durum dediğim gibi uzman kişiler tarafından aktarılmalı." dedi.

"Öncelikle arkadaşının vefatını söylemek ve paylaşmak gerekiyor. Maalesef arkadaşının ölümüne şahitlik eden biri olarak Şimal'in vermiş olduğu tepki belki de bizim kayıp evrelerinden bir inkarın içinde bulunduğu bir evre. Biz bile burada Şimal uyandı ona bu durumu nasıl anlatmamız gerektiğini konuşuyoruz. Aslında önceliğimiz, sorumuz şu olmalı; Şimal'e arkadaşının vefat ettiğini nasıl aktaracağız? Konumuz bu olmalı. Uzmanların Şimal'e terapi düzeyinde bir yaklaşım sağlaması gerekiyor. İkincil önem arz eden konu sınav. İlk olarak Şimal'in arkadaş kaybından kaynaklı travmasının üstesinden gelmek... Her iki durumu uzman eşliğinde gerçekleştirmek şart, çünkü kritik bir süreçte Şimal…"

SINAV STRESİ ALT YAPISI OLAN HASTALIKLARI TETİKLEYEBİLİR

Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş,"İnsan hayatında doğduğumuzdan itibaren genetik olarak yatkınlık içinde olduğumuz psikolojik hastalıklar olabilir. Yaşamsal stres, genetik olarak uykuda olan bu hastalıkları tetikler. Doğrudan sınav stresi şu hastalıkları tetikler diyemeyiz ancak sınav stresi de yaşamsal stres faktörü olduğu için genetik olarak alt yapısı olan hastalıkları tetikleyebilir." ifadelerini kullandı.


KAPLANDAN KAÇIYORMUŞ GİBİ DEĞİL ÖDÜLE KOŞUYORMUŞ GİBİ DÜŞÜNÜN

Sınav kaygısının tetikleyebileceği hastalıkları ısralayan Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş, sözlerini şöyle sürdürdü; "Bu hastalıkların başında kaygı bozuklukları ve fobiler geliyor diyebiliriz. Sınava girecek olsak dahi bir kaplandan kaçıyormuş gibi değil ödüle koşuyormuş gibi davranmalıyız. Karşınızda motive olmanız gereken 100 metrelik bir yarış varsa bu yarışı ödüle ulaşmak için de koşabilirsiniz, kaplandan kaçıyormuş gibi düşünerekte koşabilirsiniz. Sınav dönemi uzun bir maraton ve 100 metrelik bir yarış değil. Bu uzun maratonda olabildiğinde ödüle koşuyormuş gibi koşmak gerekir."

ÖLÜM KALIM SAVAŞI OLMAMALI

Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş, "Ailelerin öğrenciler üzerindeki baskısını, sanki karşılarında bir savaş varmış gibi davranmaları gerekiyor. Cezadan kaçıyormuş gibi değil ödüle koşuyormuş gibi benimsemek gerekiyor. Öğrenciler sınav senesi geldiğinde sınav moduna geçiyorlar. Bu durumda etraftaki insanların çok etkisi var." dedi.


YETİŞKİNLİKTE ÖZGÜVEN SORUNLARINA NEDEN OLUYOR

"Bir öğrenci eğer derslerini düzenli çalışıyorsa güvenmek gerekiyor. Tüm öğrenciler birbirinden farklı ancak sınavı ölüm kalım meselesi gibi görmenin kimseye bir faydası yok. Panikle sınava yaklaşmak, sınavı bir düşman gibi görmek panik atak hastalığını da tetikliyor. Sınavı, hayalini kurduğunuz bir yaşama koşmak gibi düşünmek gerekiyor. Bir öğrenci ancak başarılı olursa ailesinin kendisini sevdiğini sanıyor. Bunu yapmamalıyız. Öğrencilere, neden değerli olduklarını, varoluşlarının sebeplerinin elde ettikleri sonuçların çok daha ötesinde olduğunu göstermemiz gerekiyor. Bu konuda aileler uzmanlardan destek almalı."

"Okullar, genellikle yüksek sonuç elde edilmesi için sorumluluk sahibi en düşük kişilere hitaben konuşur ve bu durum sorumluluk sahibi yüksek kişilerde paniğe neden olabilir. Ergenlik dönemindeki çocukların kişilik gelişimlerini tek bir başarı kriterine odaklı bir şekilde yetiştirmemek gerekiyor. Bu durumlar yetişkinlikte özgüven sorunlarına, özdeğer sorunlarına, takıntı bozukluklarına, kaygı bozukluklarına neden olabiliyor. Bu süreci biraz daha yumuşak geçirmekte fayda var."