Kamudanhaber- Özel Haber

Murat Kenan ERDEM

Sanrılar, sanrılar amma da uzattım

Hepsi hayal afaki, açık ki yanıldım

Ellerimi yıkasam iyi olacak, kızarmış

Yıldızlar sönmüş ay karaya boyanmış

Osman Özavcı

Nagehan Alçı, 11.01.2021 tarihinde Habertürk gazetesindeki köşesinde: “Okulları kapalı tutarak bir nesli mahvetmek üzereyiz.” başlıklı bir köşe yazısı karalamış. Karalamanın, “Öğretmenler Rahata Alıştı” alt başlığında da:

ÖĞRETMENLER RAHATA ALIŞTI

“Öğretmenler olduğu yerden uzaktan eğitime devam ediyor. Onlar da farkında uzaktan eğitimin neredeyse hiçbir geri dönüşünün olmadığının. Ne sınav var, ne sağlıklı bir kontrol.

Hele Anadolu’da, köylerdeki durumu unutun!

Ama öğretmenler de öğrenciler de okulsuzluğa, rahata alıştı sanki…

Hakikaten isyan ediyorum! Okulları açmaya ne zaman öncelik vereceğiz?” ifadeleriyle de sözüm ona duyar kasarak son zamanlarda öğretmenlere yönelik sistematik itibarsızlaştırma çabalarına katkı sundu. İlginçtir ki Nagehan Hanım’ın yazısı tam da öğretmenlerin, Memur-Sen’in açıkladığı rakamlarla açlık ve yoksulluk sınırı arasında maaş aldığının bir kez daha tescillendiği günün ertesindeki ilk iş gününe denk geldi.

İLİŞTİRİLMİŞ GAZETECİLİK

İliştirilmiş gazetecilik; savaş ve sıcak çatışma alanlarında, çatışmanın bir tarafındaki askerlerle beraber hareket eden ve savaşı onların açısından görüp yansıtan muhabirler için kullanılan bir terimdir. Görevleri esnasında iliştirildikleri askeri kampın askerlerinin işledikleri cinayetleri estetize etmekle görevlidirler adeta…

Reuters adına 2. Dünya Savaşını takip eden ‘iliştirilmiş gazeteci’lerden Charles Lynch, yıllar sonra bir itirafında o yıllardaki gazeteciliğini şöyle anlatıyordu:

“Hükümetin propaganda kolu olmuştuk. Başlangıçta hükümetin sensorları bizi yönlendiriyordu. Kısa süre sonra biz kendimiz sensora dönüşmüştük. Hepimiz birer tribün amigosuyduk artık.”

Washington Post köşe yazarı David Ignatius ise, ‘’Politik ve kültürel tartışmalarda bile gazeteciler bindikleri karavandan görünen kısmı aktarıyor sadece. Sürekli olarak bir politikacının, bir partinin ya da bir sosyal grubun karavanında bulunmanın, savaşta bir tarafın tankında bulunmaktan farkı yok. Elbette, ‘bir parti otobüsüne’ veya ‘bir önemli uçağa’ binen gazeteciler haber kaynağına doğrudan irtibat kazanıyorlar ama bu aynı zamanda da gazetecilikte tarafgirliği besleyip, serbest rekabeti yok ediyor.’’ diyordu.

Nagehan Hanım’ın bindiği karavan da, parti otobüsü de, uçak da herkesin malumu…

Öğretmenler; 2 milyon doları peşin, 5 milyon doları Bank Asya kredisiyle alınan, 7 milyon dolarlık "Sultan Makamlarındaki” yalı, köşk vs. denilen önünde tekneli, 7/24 doktorlu evlerde oturmuyorlar ki rahata alışsınlar… Öğretmenler, Memur-Sen’in açıkladığı Aralık ayı “açlık-yoksulluk” araştırmasına göre 2.593,3 TL açlık ve 7.441,4 TL yoksulluk sınırı arasında aldıkları maaşlarıyla, 4 kişilik ailelerini geçindirmeye çalışmanın mücadelesini veriyorlar.

- Samimiyseniz, bunu da yazın Negehan Hanım!

NAGEHAN HANIM’IN SANRILARI

Ya da bütün bunlar bir yana… Bir ihtimal daha var!

O ihtimalde, iliştirilmiş gazetecilik yok. Nagehan Hanım’ın sanrılarının olması ihtimali söz konusu…

Kaynaklarda sanrılar; “Gözle görülen gerçekliğe uyumlanamayan, ne kadar yanlış olduğunu gösterse de buna inanmadan varlığını sürdüren sarsılmaz, değişmez düşünceler olarak tanımlanmaktadır. Sanrıların diğer insanların inanıp inanmamasına bakmadan sürdürülen inanış ve düşünceler olduğu tanımlamaları da mevcut. Sanrının kişide bir muhakeme bozukluğunun belirtisi olması yani sebep sonuç ilişkisinin mantıksız kurulması da sanrının belirtilerindendir.”

Varsanı bir duyu organını uyaran hiçbir nesne olmaksızın alınan bir sanrının varlığına net olarak inanma durumuna verilen isimdir ve bir diğer ismi de halüsinasyon olarak bilinmektedir. Sanrıda olduğu gibi varsanıda da kişi bir hastalığının olduğunu bilmez ve buna zaten inanmaz. Bununla beraber; gördüğü, işittiği ve hissettiği her şeye hiç sorgulamadan tam anlamıyla inanır. Varsanı da kişinin, başkalarının duymadığı sesler ve gürültüler duyması, vücudunda değişik fiziksel duyumsamalar olduğunu belirtmesi, başkalarının fark etmediği olağan dışı kokular alması, gerçekte var olmayan şekiller ve insanlar görmesi varsanının türünü belirtir.

Biz, doktor olmadığımız için Nagehan Hanım’a bu konuda bir tanı koyabilme ya da ilaç önerebilme durumunda değiliz. Nagehan Hanım’ın yaptığı gibi başka meslek mensuplarına işini öğretme hadsizliğinde de bulunamayız. Ancak öğretmenlik mesleğinin “rehberlik ve psikolojik danışmanlık” boyutu itibarıyla bir ön tanıda bulunabilme imkânına sahibiz.

Uzaktan eğitimde ders verirken, 1,5 yaşındaki kızları balkondan düşen öğretmen çiftten de mi utanmadınız? Ya da uzaktan eğitim için internete bağlanmakta sorun yaşayınca çıktığı tepede kalp krizi geçirip hayatını kaybeden Kahramanmaraş Onikişubat Anadolu Lisesi Edebiyat Öğretmeni Aziz Serinden…

İliştirilmiş gazetecilik mi? Sanrılar ya da varsanılar mı? Bir ihtimal daha var; o da gündeme gelmek mi?

……………….

Dökülmüş kan hangi yüreği besler

Acıtan keskin çığlık, kimin nefesinden

Kime haykırır, nedir derdi

Bilemiyorum (Osman Özavcı)