Milletin vekillerinin mutlaka ayrıcalığı olmalı. Kabul. Milletin vekillerinin “kürsü dokunulmazlığı” olmazsa olmazlardandır. O kürsüde dilediği gibi fikrini söylemesi ona verilen en büyük ayrıcalık. İyi bir ücreti olmalı vekilin ki sadece “yasalarla” ve millet adına “denetleme”yle iştigal etsin.

Yani bizim seçtiğimiz milletvekili, bizim haklarımız için Meclis’te mücadele etsin.

Milletvekilliği bir meslek değildir olamaz da… Buna mukabil bazıları var ki milletvekilliğini meslek bellemiş. Dahası “ayrıcalıklı”, “imtiyazlı” sınıflar arasına almış kendini.

Sonuçta milletin illallah dediği bir mesele 1 Kasım’da halloldu sanmışken, milletvekilleri gece yarısı operasyonuyla kendilerini “imtiyazlı” kılmış.

Kıyak dedimse kıyak emeklilik veya kıyak maaş değil! “Trafikte kıyak geçiş üstünlüğü” elde ettiler torba yasaya koydukları madde ile.

Düşünsenize suçlu kovalayan polis gibi, yangına koşan itfaiye gibi, bir canı kurtarmaya çalışan ambulans gibi milletvekili araçları da trafikte geçiş üstünlüğüne sahip olacak torba yasanın içine iliştiriverdikleri bir madde ile.

Bu olmadı işte! Hem de hiç olmadı!

Milletvekilleri milletin içinde olmalı değil mi? Milletvekilleri ile millet arasında uçurum olmamalı değil mi?

Tamam. Güvenlik sorunu varsa “koruma alırsınız” o zaman zaten koruma aracı sizi korur. Ama düşünsenize sıradan bir vatandaş park yasağı olan bir bölgede arabasını park etse gelip çekici onu götürür… Ya da bir polis memuru gelir cezai işlem uygular.

Peki, milletvekili bu kuralı çiğnerse ne olur?Yeni düzenleme ile hiçbir şey olmaz. Peki, bir vatandaş EDS ile denetlenen emniyet şeridini ihlal etse ne olur? Tabii ki evine ceza kâğıdı gelir.Bu araç bir milletvekilininse ne olur? Tabii ki hiçbir şey olmaz. Çünkü torba yasanın içine atıverilen bir madde ile “milletvekillerine trafikte geçiş üstünlüğü, çakar takma ayrıcalığı” tanındı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milletin sağlığını tehdit eden termik santralların bacalarına filtre takılmasını erteleyen yasayı veto etmesi hepimizi memnun etmişti.

Şimdi milletvekillerinin trafikte ayrıcalık sahibi olmalarının önünü açan son düzenlemeyi de veto ederse şaşırmayın.

Zira “Kibirle yürüyüp yolu incitme gönül” (B. Yazgan) mısraını Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasetçiler için de söyledi!

Kavanoz dipli dünyada öldüreni göremeyene ödül veriyorlar

11 Temmuz 2005 sabahı, Sarayova’dan hareket eden otobüsümüz, ağır ağır yol alıyordu. Repuplika Sırpsca levhasını görmemizden az sonra, geçtiğimiz köy ve kasabalardaki çocuklar bizlere el kol hareketi yapmaya başladılar. Sonra bir kasabanın tam orta yerindeki kavşağın üzerinde bekleyen çocuklar yavaşlayan otobüsün içindeki bizlere “boğaz kesme” işareti yaptılar.
Yolculuğumuzun menzili Srebrenitsa’daki Potaçari Şehitliği’ydi.
Gümüş diyarı Srebrenitsa’ya ulaştığımızda sokaklar çoktan insan seli olmuştu. Potaçari’ye ulaştığımızdaysa 20 binden fazla insan şehitliği doldurmuştu.
O gün 505 tabut saymıştım, 505 yeşil örtülü tabut. Hafifti hepsi. Haphafif. Çünkü 10 yıl önce 1995 yılının Temmuz ayında Birleşmiş Milletler koruması altındaki Srebrenitsa’da (Hollanda askerlerinin denetiminde) Sırplar tarafından katledilen ve toplu mezarlara gömülen Boşnak erkeklerin birkaç vücut parçasından başkası yoktu tabutlarda.
DNA testleriyle tespit edilmiş kurbanlar Potaçari Şehitliği’nde toprağa veriliyordu.
25 yıldır her yıl hâlâ kimliği tespit edilebilen Srebrenitsa şehitleri o tarihte toprağa veriliyor.


VUÇİÇ BİLE KABUL ETTİ AMA…


O katliamdan sağ kurtulanlar da… O katliama seyirci kalan Hollandalı askerler de… O katliamı yapan Sırplar da… Söylüyor, biliyor ve kabul ediyor ki “Srebrenitsa’da masum insanlar Sırplarca topluca öldürüldü.” Radyo Miladiç, “Bugün Türklerden öç aldığımız gündür” dedi. Karadziç siyasi karar alıcılardan biriydi. Lahey Adalet Divanı 2007’de Srebrenitsa’daki yaşanan katliamı “soykırım” olarak nitelendirdi.
Peki, bugün Nobel Edebiyat Ödülü’nü kim alacak? Srebrenitsa’daki katliamı görmeyen. Hatta dahası “Boşnaklar birbirini öldürdü, suçu da Sırplara attı” diyen Avusturyalı yazar Peter Handke! Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç bile başbakan olarak Srebrenitsa’ya gidip “Özür dilemişti.”
Vuçiç’in şahitliği bile yetmemiş olacak ki Handke, “soykırımı” ve katliamı görmezden geldi. Ve o katliamı görmezden geldiği içindir mi bilinmez ama Nobel Edebiyat Ödülü bu yıl Handke’ye verildi.
Batı’nın çifte standardı mı demek lazım, Nobel’in içi boş mu demek lazım bilemedim. Bildiğim o ki masumlar ölüyor, zalimler dünya nimetlerine çöküyor, buna ses çıkartmayanlar da ödüllendiriliyor.
Kavanoz dipli dünya..!
Yazıklar olsun.

YENİŞAFAK