"Balyoz Planı" davasının soruşturma ve kovuşturması sırasında görev yapan eski 50 hakim ve savcı hakkında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) kapsamında iddianamehazırlandı.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 56 sayfalık iddianamede, emekli Orgeneral Çetin Doğan, vefat eden emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Özden Örnek, emekli Koramiral Kadir Sağdıç, emekli Koramiral Deniz Cora, emekli Albay Dursun Çiçek, emekli Albay Cemal Temizöz, emekli Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 113 kişi "müşteki" sıfatıyla yer alırken, eski hakim ve savcı olan 19'u firari, 15'i tutuklu 50 kişi "sanık" olarak yer aldı.

İddianamede, FETÖ/PDY'nin kuruluşu, amacı, hiyerarşik yapısı, istihbarat ağı ve illegal yapılanması, haberleşmede kullandığı yöntemler, baskı oluşturma, eğitim alanı, mali yapısı, yargı ayağındaki yapılanması anlatıldı.

Sanıkların "Balyoz Planı davası" olarak bilinen davanın soruşturma ve kovuşturma aşamasında, kararların gerekçeli olması gerektiği halde, AİHM kriterlerine aykırı olarak yasa maddesini gerekçe yazarak, sanıklar hakkında hukuki ve fiili hiçbir olgu ortaya koymadan, soyut, basmakalıp cümlelerle, toptancı bir anlayışla, tutuklama ve tutukluluk hallerinin devamına karar verdikleri belirtilen iddianamede, şu değerlendirmelere yer verildi:

"Soruşturmaya konu dosyada görev alan cumhuriyet savcılarının kıdemlerinden beklenmeyecek şekilde evrensel kurallara riayet etmeyerek objektiflikten uzak, etkin olmayan, pesin hükümlü olarak süphelilerin bastan itibaren suçlu ilan edildigi bir sorusturma yürüttükleri, toptancı bir anlayısla gerekçelendirmeye dahi gerek duymadan plan seminerine katılan 162 kisiden 52'si hakkında, CD'lerde bulunan dijital belgelerde isimleri yer alan binlerce kisiden sadece 300 civarında kisi hakkında dava açtıkları anlaşılmıştır."

Şüpheli isimleri belirlenirken hangi kritere göre hareket edildiginin belli olmadıgı tespiti yapılan iddianamede, cumhuriyet savcılarının açıkça hukukilikten uzak keyfi davranıslarıyla FETÖ'nün amaçları dogrultusunda hareket ettikleri sonucuna ulasıldığı vurgulandı.

Kamuoyunda "Balyoz Planı davası'' olarak bilinen Istanbul 10. Agır Ceza Mahkemesi'nce görülen davanın sorusturmasında görev alan ve aynı kisilerden olusan kolluk personeli grubunun, bir dönem Türkiye'nin gündemini isgal eden birçok davanın temelini oluşturan operasyonlarda görev yaptıgı kaydedilen iddianamede, tüm dokümanlar ile dijital verilerin bu kisiler tarafından incelenerek tutanaga baglandıgı, cumhuriyet savcılarının CMK'nın 122. maddesine aykırı olarak düzenlenen bu tutanaklara kusku ile yaklasmadan ve sorgulamadan itibar ederek, koruma tedbirlerine iliskin kararlara, iddianameye ve mütalaaya konu ettikleri bildirildi.

Yargılamayı yapan hakimlerin de ısrarla yasalara aykırı elde edilen kanıtlara göz yumdukları ve bu yöndeki ısrarlı itirazları dikkate almayarak maddi gerçegin ortaya çıkmasına yönelik haklı talepleri yetersiz gerekçelerle reddettikleri anlatılan iddianamede, sanıkların sorusturma ve yargılamada sahteligi ortaya çıkan delillerden objektiflikten uzak varsayıma dayalı çıkarımlar yaparak, bu varsayımları sübuta esas aldıkları tespitine yer verildi.

İddianamede, şunlar kaydedildi:

"Sorusturma ve kovusturmada görev yapan cumhuriyet savcıları ve hakimlerin yaptıgı hukuka aykırı, adil yargılanma hakkının ihlalini olusturan is ve islemlerinin miktarı, sanıkların TSK mensubu olarak genellikle üst düzey görevlerde yer alması, mesleki kıdem ve ülkenin Silahlı Kuvvetlerinin yapılanması ile ilgili olması sebebiyle yapılan hataların sistemin isleyisinden kaynaklanan basit hatalar olmadıgı, bireysel olmaktan ote sistematik ve Silahlı Kuvvetler uzerine oynanan oyunların sergilendigi bir butunsellik ozelligi tasıdıgı, Anayasa Mahkemesi tarafından da 'hak ihlali' olarak degerlendirilen eylem ve islemlerin ilgili hakim ve cumhuriyet savcılarının gorevlerini yasa ile belirlenen usul ve esaslar dısına cıkarak yuruttukleri tespit edilmistir.

Yargı görevinin tam ve dogru bir sekilde yerine getirilmedigi, yargı ve yargıç tarafsızlıgı açısından kamuoyu, hukuk meslegi ve dava taraflarının güveninin saglanamadıgı, yargının dogruluguna ve tutarlılıgına iliskin inancı kuvvetlendirici nitelikte davranıs sergilenemedigi, bu itibarla sanıkların fikir ve eylem birligi içerisinde FETÖ'nün amacına uygun sekilde planlı ve sistematik bir sekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak hareket ederek tespit edilen hukuka aykırılıkları gerçeklestirdikleri sonucuna ulasılmıstır."

- "TSK'nın üst düzey subayları tasfiye edildi"

İddianamede, "Balyoz davası"nın sorusturma ve kovusturma asamasında görev alan sanık hakim ve cumhuriyet savcılarının, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına karsı hazırlanan kumpasın hayata geçirilmesi için FETÖ/PDY terör örgütüne mensup kolluk görevlileri ve kisiler ile fikir ve eylem birligi içerisinde bulunduğu vurgulandı.

Sanıkların planlı ve sistematik sekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak meslegin seref ve onurunu, memuriyet nüfuz ye itibarını bozacak nitelikte eylemlerde bulunup, pek çok hukuk ihlalleri yaparak, çogunlugu muvazzaf general, amiral ve subayın hürriyetlerinin kısıtlanmasına, terfilerinin engellenmesine ve çalıstıkları kurumdan ayrılmalarına sebep olduğu aktarılan iddianamede, bunun sonucunda sanıkların TSK'nın üst düzey subaylarının tasfiye edilerek yerlerine FETÖ/PDY üyesi subayların yerlestirilmesine, bu subayların da 15 Temmuz 2016'da anayasal düzen ve mesru hükümete karsı darbe girisiminde bulunmalarına ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin caydırıcılıgının zafiyete ugramasına neden oldukları kaydedildi.

- Ceza istemleri

İddianamede, sanıklar Ali Alçık, Alpaslan Uz, Dursun Ali Gündoğdu, Eşref Aksu, Fatih Mehmet Uslu, Hadi Çağdır, Hikmet Şen, Hüsnü Çalmuk, İbrahim Balık, İdris Asan, Kazım Kahyaoğlu, Mehmet Ekinci, Mehmet Erdoğan, Mehmet Hamzaçebi, Menekşe Uyar, Mesut Özcan, Mustafa Başer, Mustafa Boz, Muzaffer İren, Nurullah Çınar, Osman Kaya, Resul Çakır, Rüstem Eryılmaz, Savaş Çelik, Sedat Sami Haşıloğlu, Seyfettin Mermerci, Vedat Dalda, Yakup Hakan Günay, Abdullah Öztürk, Birol Bilen, Davut Bedir, Gökmen Demircan, Mehmet Karababa, Mehmet Uğurlu, Metin Özçelik, Nalan Can ve Süleyman Pehlivan hakkında "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "görevi kötüye kullanma", "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından ayrı ayrı 10 yıldan 27 yıla kadar, "Anayasa'yı ihlal etme" suçundan da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.

İddianamede, sanıklar Ali Efendi Peksak, Ali Haydar, Aytekin Özanlı, Bilal Bayraktar, Fikret Seçen, Hüseyin Ayar, Hüseyin Kaplan, Mehmet Berk, Mehmet Murat Yönder, Murat Üründü, Ömer Diken ve Savaş Kırbaş hakkında "devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "görevi kötüye kullanma", "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından ayrı ayrı 15 yıldan 37 yıla kadar, "Anayasa'yı ihlal etme" suçundan da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.

Sanık Mehmet Ergül'ün iddianamede, "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "görevi kötüye kullanma", "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme" ve "devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama" suçlarından 10 yıl 10 aydan 28 yıl 8 aya kadar hapsi talep edildi.

Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianame kabul edildi. Mahkeme, sanıklar hakkında son soruşturmanın açılıp, açılmayacağına dair karar verecek.

Sanıklar, suç tarihinde birinci sınıf hakim ve savcı olduğu için yargılamaları, son soruşturmanın açılmasına izin verilmesi durumunda Yargıtay'da yapılacak.