Geçen hafta arkadaş ortamında İstanbul siyasetini konuşurken nasıl olduysa konu döndü dolaştı Türkiye’deki muhalif (yetkisiz) sendikacılığa geldi…

Arkadaşlarımdan biri sendikalarla ilgili yazdığım yazılara atıfta bulunarak “Türkiye’deki sendikacılık anlayışı çöktü.” dedi… Kafamı kaldırıp hafif tebessüm ederek başlığı geniş bir perspektifle ele aldım…

Evet, dedim çöktü ama çöken yetkiyi elinde bulunduran sendikalar değil, yetkisi olmayan sendikalardır dedim… Öyle deyince karşıdan hemen bir soru geldi… “Yazdığın yazılarında yetkili ve yetkisiz sendikaların özünden uzaklaştığını, üyelerini oyaladığını, kendilerine çalıştıklarını…” yazmadın mı diye sordu…

Evet, doğru söylüyorsun tüm bunları yazdım ve aksaklıklar devam ettiği sürece de yazmaya devam edeceğim dedim ve cümleme devam ettim…

Ekonominin gelişimi üretimle doğru orantılıdır. Üretim artıkça istihdam, istihdam artıkça da ekonomik canlılık artar… Üretimin olmadığı veya az olduğu ülkelerde durağan bir ekonomik gösterge olur…

Yani, nerede hareket orada bereket hakim olur dedim…

Sendika da böyledir… Üyeleri ikna etmenin yolu bir arguman üretmektir. Üretilen arguman hangi anlayışa ait olursa olsun mutlaka onun özünü temsil etmelidir… Özünden uzaklaşan bir sendikal anlayış üye kaybına uğrar ve hiçbir şekilde yetkiyi alamaz…

Hali hazırda yetki alma mücadelesi içinde olan işçi sendikalarının geliştirdikleri argumanlara baktığımda kendilerini temsil eden birçok şeyin olmadığını görüyorum…

Yakın bir zaman diliminde bir işçi sendikası (o kadar acziyet içinde olmalı ki) sendikaları eleştirmiş olduğum bir yazımı çeşitli mecralarda paylaşıp üye kazanma girişiminde bulunmuş…

Düşünebiliyor musunuz yetki almaya çalışan bir sendika bir yazarın yazmış olduğu makakaleyi kendilerine şiar edinip üye kazanma girişiminde bulunuyor…

Buna ne denir biliyor musnuz?

Düşüncesi olmayan derleme sendikacılık anlayışı denir…

Akademik camiada, siyaset mecrasında ve sendikal alanda da derleme anlayış kabul görmez…

Bir düşüncen olacak ve o düşünce çerçevesinde sendikal anlayış geliştirmen gerekir. Bir sloganın olacak ki insanları kendi etrafında toplayasın… Derleme sendikacılık anlayışıyla bir yere varılamaz, mümkün değildir…

Hep derim, her ortamda dillendiririm ve söylemeye de devam edeceğim… Her alanda nitelikli insanların olması gerekir. Üreten, dönüştüren, kazandıran insanlara ihtiyaç vardır…

Yetkisiz sendikalar üye kazanmak istiyorsa naçizane tavsiyem “At binenin kılıç kuşananın” atasözünden hareketle nitelikli temsilci ve yönetici ihtiyaçlarını gidermeleri yönündedir.

Vesselam

Hamza KILIÇASLAN