YALANSIZ SOSYAL MEDYA 
Kabul edelim ki Sosyal Medya artık herkesin ilgi duyduğu bir alan. 
Sosyal medyaya zamanında burun kıvıran kim varsa hepsi şuan sosyal medyanın ne denli gerekli olduğunu anlamış durumda. 
Uzak duran da var, yok değil... 
Uzak duran, ben anlamıyorum diyenler de kendilerine tuttukları danışmanları aracılığıyla gene sosyal medyayı kullanıyorlar bir şekilde. 
Sosyal medya çok büyük iki olayda kendisini gösterdi. 
İlki Gezi olayları idi. Sosyal medya olmasa gezi olayları o kadar büyümeyecekti belki. 
İkincisi de 15 Temmuz hain darbe girişimi idi. 
İlk dakikalardan başlayıp darbe tamamen püskürtülene kadar canhıraş bir şekilde mücadele verdik sosyal medyada, başarılı da olduk. 
Ak Parti iktidarı öncesinde ana akım medya vardı, hükümet kurup hükümet yıkıyordu. Son yirmi yıldır bu tekel kırıldı. Her tür fikirden gazeteler, televizyonlar boy göstermeye başladı. 
2004 yılında kurulan Facebook birçok kişinin dikkatini çekti ve hemen hayatımıza girdi. 
2006 yılında kurulan Twitter önceleri kimsenin dikkatini çekmezken şimdi artık Twitter hesabı olmayana kız vermiyorlar. 
Dünyada ve Türkiye'de en önemli gelişmeler ilk önce Twitter'dan duyuruluyor.
Algı yönetme, dezenformasyon, linç girişimleri, itibar suikastı Twitter'dan yapılıyor. 
Son günlerde hükümet sosyal medya düzenlemesi yapacağını duyurdu.
Sağduyulu insanlar, bu gelişmeye destek verdi. Olması gereken de buydu. Batılı, çağdaş dediğimiz ülkelerde ciddi anlamda bir denetimin olması ama Türkiye'de bunun olmaması birçok olumsuzluğa sebep oluyordu. 
Hatırlayanlar bilirler; 
Gezi olayları sırasında üzerinden panzer geçtiği iddia edilen ve kırılmış kaburgaları gösterilen bir fotoğrafla hükümete karşı algı yürütüldü, oysa o fotoğraf başka bir ülkede olmuş bir olaydan alınan kare idi. 
15 Temmuz'da boğaz köprüsünde başı kesilen asker fotoğrafı paylaşıldığında da yer yerinden oynadı, oysa o kare de başka bir ülkeden alınmıştı. O fotoğrafa hâlâ inanan var... 
Bunları paylaşanlar hiçbir yaptırımla karşılaşmadı ve belki şuan aramızda dolaşıyorlar. 
Sosyal medya düzenlemesine karşı çıkanlara baktığımızda, bu iki dezenformasyon örneğinden beslenen tipler. 
Yalan haberi paylaşan bin kere özür bile dilese o haberi yayan milyonlarca kişiyi ikna edemiyor. 
Sosyal medyaya sansür uygulanırsa hepimiz karşı oluruz. Bizim derdimiz sansür değil. 
Biz istiyoruz ki, kim ne paylaşıyorsa gerçek haber paylaşsın. İster eleştiri yapsın ister destek olsun hükümete...
''Yalandan kim ölmüş?'' mantığı ile devam eden sürece dur denilsin!
Hakaret dili ile fikir beyan edilmesin. Hangi taraftan olursa olsun, hakaret eden, aşağılayıcı dil kullanan herkes bedelini ödesin.
Türkiye'de Sosyal Medya üçüncü dünya ülkelerindeki gibi olmasın. 
Zaten yapılan düzenlemeye bakınca da, Almanya'nın örnek alındığı görülüyor... 
Tüm bunların yanısıra asıl olması gereken en önemli şey:
Kendi arama motorumuzu, kendi sosyal medyamızı kurup diğer sosyal ağlarla dünya çapında rekabet edecek hale gelmek... 
Mustafa Süs