8 Ağustos 2017 tarihinde üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı. Üniversiteye yerleşenler sevinirken, sonuçların açıklanmasının üzerinden daha 4 gün geçtikten sonra ÖSYM pardon dedi. Tablo-6C’nin ekinde yer alan okul türlerinden mezun olan adayların alan ve dallarına göre ek puan kullanılabilecek tercihlerinde ‘ek puanlı yerleştirme puanları’ yerine ‘ek puansız yerleştirme puanları’nın kullanıldığının tespit edildiğini açıkladı. Sonuç itibariyle her şey sil baştan yeniden yapıldı. Sonuç ne mi oldu? Tabi ki 1110 aday, daha önce yerleştiği yerlerden alınıp başka yerlere yeniden yerleştirildi. 1628 aday ilk yerleştirmede hiçbir yere yerleşmemişken, son düzenlemeyle yeni bir yere yerleşir hale geldi. Daha önce bir programa yerleştirildiği ilân edilen 1499 aday ise, yeni durumda herhangi bir programa yerleştirilemedi. Şimdi düşünün, siz ya da bir yakınız, 8 Ağustos 2017 gecesi bir programa yerleşiyor, cumartesi sabah yanlış yerleştirmişiz iddiası ile alınıp hiçbir yere yerleştirilmediğini görüyorsunuz. Ne hissederdiniz? Biraz empati yapın lütfen… Liyakat önemli. Karşımızda sınav güvenliğini sağlayamayan, soru çaldıran, sınav esnasında kopya çekilmesini bir türlü engelleyemeyen sabıkalı ve güven kaybetmiş bir kurum var. Her şeye rağmen durumdan vazife çıkarıp istifa etmeyen bir kadro var. İstifa etmek ve çekilmek, demokrasilerde oldukça etik bir davranıştır. Bizde her ne kadar kullanılmasa da… ÖSYM bu haliyle Türkiye’nin 2023 vizyonu ile örtüşmemektedir. Acil ıslah edilmesi gereken kurumların başında gelmektedir.

8 Ağustos 2017 tarihi itibariyle 696 bin 241 aday, bir üniversiteye kayıt olma hakkını kazandı.

279 bin 589 kontenjan boş kaldı. Boş kontenjanın 279 bin 589’u Açıköğretime ait. 2016 yılında açıköğretim hariç boş kalan kontenjan sayısı 60 bin 147 oldu.

Kontenjanlar neden boş kaldı?

Öncelikle kontenjanların en çok boş kaldığı okulların başında meslek yüksekokulları gelmektedir. Meslek yüksekokullarının ara insangücü yetiştirmede önemli bir role sahip olduğunu kabul ederim. Ancak, bu okullar neredeyse taşra üniversiteleri tarafından köylere kadar kurulur hale geldi. Bazı rektörler siyasi baskılara dayanamayıp, sürekli meslek yüksekokulu açmaktadırlar. Taşrada bir üniversitenin bulunduğu ilin her ilçesinde meslek yüksekokul var. Endüstri meslek lisesi öğretmenleri buralarda derse giriyor. Bir çoğunda alt yapı, derslik, kütüphane, yurt ve öğretim görevlisi sorunu var. Öğrencilerin neredeyse beşte dördü okula devam etmemektedir. Literatürde bu tür öğrencilere “dosya öğrencisi” adı verilmektedir. Anadolu’da bir üniversitenin rektörü “22 bin öğrencim var” diye gazetelere demeç veriyordu. Belgeler incelendiğinde sadece 8 bin öğrencinin 4 yıllık fakültelerde olduğu geri kalan 14 bin öğrencinin sadece 6 bininin devam ettiği, diğer öğrencilerin ise kayıt yaptırdığı ancak bir daha haber alınamadığı tespit edilmişti. Ayrıca, iyi bir meslek lisesi mezununa çok fazla katkısı olduğunu düşünmüyorum. Öğrencinin zamanını ve emeğini istismar etmekten başka bir işe yaradığını sanmıyorum. Daha önce meslek lisesi mezunları bu okullara sınavsız alınırken, bu yıl sınav şartı getirildi. Adaylara gerekli rehberlik hizmeti sunulmadığı için kontenjanların büyük bir kısmı boş kaldı. Ayrıca, sanayinin çok fazla gelişmediği, istihdam olanaklarının sınırlı kaldığı ülkemizde, dil eğitimi ile birlikte mesleki ve teknik eğitim verilmediği sürece, mesleki eğitimden kısa ve uzun vadede verimli sonuçlara ulaşmak imkânsız olacağı tahmin edilmektedir.

Açıköğretime daha önceden sınava girmeden kayıt hakkı kazanılırken bu yıl yapılan düzenlemeyle LYS ile öğrenci alındı. Açıköğretim için 194 bin 158 kontenjan belirlendi ve bu kontenjanlara 129 bin 3 aday yerleşti 65 bin 155 kontenjan boş kaldı. Açıköğretime daha çok orta yaş seviyesinde olan ve çalışanların tercih ettikleri göz önüne alınırsa, LYS sonucuna göre öğrenci seçimi doğru bir uygulama değildi. Açıköğretim etkili hale getirilmek isteniyorsa, asker kaçaklarının yuvalandığı yerler olmaktan kurtarılmalı ve öğrencilik hakkı için süre şartı getirilmelidir.

Sürekli artan kontenjanlar ve sayısal olarak rekora koşan vakıf ve özel üniversiteler, kontenjanlarını dolduramadılar. Vakıf üniversiteleri her ne kadar burs olanakları sunsa da, adayların büyük bir çoğunluğu devlet üniversitelerinden tarafa tercihlerini kullanmaktadırlar. Bu yıl tercihte bulunmayan 44 bin civarında aday var. Adaylar, eskisi gibi değil. Bir üniversiteye kapağı atayım ne olursa olsun, diye düşünmüyorlar. Daha fazla seçici davranıyor ve duygularına hakim oluyorlar. Öğretmenlik mesleğinin istihdam alanlarının gittikçe azalması sebebiyle, adayların eğitim ve fen-edebiyat fakültelerinden de uzaklaştıkları görülmektedir. Kontenjanı boş kalmayan fakülteler ilahiyat, hukuk ve tıp fakültelerinin olması ise şaşırtıcı değildir. Hem Diyanet İşleri Başkanlığı hem de Milli Eğitim Bakanlığı, din dersi öğretmenlerinin istihdamında ekstra avantajlar sunması da etkili olmaktadır.

Üniversitelere kesin kayıt hakkı kazanan adayların bir kısmı kayıt yaptırmayacağı için boş kontenjan sayısı 340 bin seviyesine çıkabilir. Ek yerleştirmede bu oranın muhtemelen beşte biri dolsa da yaklaşık 290 bin kontenjan boş kalacaktır. Bu aşamada fen-edebiyat fakültelerinin sınırlandırılması, kontenjanlarının azaltılması, özel ve vakıf üniversitelerine belirli düzeyde kota uygulanması 2018 LYS yerleştirmelerinde tartışılacak konular arasında yer alacaktır. Adaylar YGS ve LYS’ye başvururken temayül yoklaması yapılması, bu yoklama sonuçlarının, kontenjanların belirlenmesinde veri olarak kullanılması başka bir seçenek olarak değerlendirilebilir. Bu gidişle gelecek 20 yıl içerisinde uzaktan eğitim daha fazla kabul göreceği için, örgün eğitim veren fakültelerin kontenjanlarının daha fazla boş kalacağı tahmin edilmektedir. Bu sebeple yükseköğretim politikaları yeniden gözden geçirilmelidir. Öğrencilerin çok fazla talep etmediği bölümler, anadal-yandal uygulaması ya da alanların birleştirilmesi yoluyla çözüme kavuşturulabilir. Bazı lisans programları kapatılıp lisansüstü eğitim veren alanlara dönüştürülebilir. Fen-edebiyat fakülteleri seçkin üniversitelerin ODTÜ, Hacettepe, Boğaziçi, Yıldız, Gazi, KATÜ, Ege ve Erzurum Atatürk Üniversitesi dışındakiler kapatılmalıdır. Kapatılan fakültelerde görev yapan öğretim üyeleri, eğitim ve mühendislik eğitimi veren fakültelere kaydırılabilir.