Milli gelire oranla dünyada en fazla insani yardım yapan Türkiye; iç savaş, doğal afetlerin ve yoksulluğun yaşandığı ülkelere yardım elini hiç esirgemeden uzattı. COVID-19 pandemi döneminde, her ülkenin kendi başının çaresine bakmak zorunda olduğu böylesi bir süreçte Türkiye 160 ülkeye tıbbi ekipman desteğinde bulunarak insanlığın vicdanı oldu. İyilik eken Türkiye iyilik biçiyor! Şimdi sıra dünyada. Buradan sonra BM Genel Sekreteri Guterres’in sözlerine kulak verelim;

BM Genel Sekreteri Guterres, yaptığı yazılı açıklamada ayrıca Türkiye’nin, dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yaptığı ve Suriyeli komşularına yıllardır büyük bir cömertlik gösterdiği belirterek, “Şimdi dünyanın Türkiye halkına destek olma zamanı. İhtiyaçlar çok büyük, insanlar acı çekiyor. Kaybedecek zaman yok. Uluslararası toplumu, zamanımızın en büyük doğal afetlerinden birine yanıt olarak bu kritik çabayı hızlandırmaya ve tam olarak finanse etmeye davet ediyorum” dedi.

Kahramanmaraş merkezli son yüzyılın en büyük felaketinin yıkıcı etkisinin bir devletin tek başına üstesinden gelecek kapasitesinin çok çok üzerinde olması nedeniyle Türkiye dördüncü seviyede yardım alarmı vererek uluslararası yardım çağrısında bulundu. Yardıma 102 ülke koştu. Hepsine ayrı ayrı teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ayrıca üç ülkeye ayrı bir parantez açmak istiyoruz.

Katar; Dünya kupasının gelirlerini, turnuvada kullanılan konteynerleri ve ülkede düzenlenen yardım kampanyasında elde edilen gelirleri depremzedelere bağışladı. Katar halkına ve Katar Emiri Şeyh TEMİM’e teşekkür ediyoruz.

Azerbaycan; İki devlet tek millet olan Azerbaycan halkı deprem haberini duyar duymaz ilk yardıma koşan ülkelerin başında geldi. Kışın soğuğunda evsiz kalmanın, yakınlarını kaybetmenin ne olduğunu iyi biliriz diyen Server BEŞİRLİ, eski aracına yüklediği yorgan, döşek ve elbiseleri deprem bölgesine getirdi. Cansın Azerbaycan.

Pakistan; Dost ve kardeş ülke Pakistan hava kuvvetlerine ait C-130 nakliye uçaklarıyla gönderilen tonlarca yardım malzemeleriyle, kurtarma ekipleriyle, mobil hastanesiyle yaramıza merhem oldu. Pakistanlı Mujib EJAZ’ın, Washington’da bulunan Türk Büyükelçiliğine giderek depremzedeler için 30 milyon dolar bağışlaması, bizleri Çanakkale Harbi yıllarında Pakistan’da yaşanan bir olaya götürdü. Gelin bu olayı kısaca hatırlamaya çalışalım;

Çanakkale’de savaşın en kızgın anlarının yaşandığı sıralarda, Pakistan’ın Lahor kentinde, Muhammed İKBAL’ın konuşmacı olarak katıldığı Osmanlı’ya destek mitingi düzenlenir. Halkın büyük çoğunluğunun fakir olmasına rağmen, meydanda kurulan yardım sergilerine; kulaklarındaki küpelerini, parmaklarındaki alyansları, evdeki eşyalarını satarak elde ettikleri paraları atarlar.

Meydandaki bu muhteşem mitinge kucağındaki yeni doğmuş bebeği ile iştirak eden bir anne, yeni dul kalmış ve verecek bir şeyi de olmadığından eziklik içerisinde kıvranmaktadır. Fakat birden hızlı ve emin adımlarla uzaklaşır oradan. Nihayetinde zengin bir efendinin konağının önünde durur ve bebeğini bu konağın efendisine satar. Aldığı parayı kuruşuna kadar meydandaki sergiye bırakır.

Durumu öğrenen efendi kadına bunu niçin yaptığını sorar. Oradakileri yüreğinden vuracak şu sözleri söyler kadın;

“Şimdi sen diyorsun ki; Çanakkale’ye gönderilecek bir silah için koklamaya doyamadığın yavrunu niye sattın öyle mi? Eğer Çanakkale düşerse İngiliz buraya da gelir, namusumuza el uzanır, bayrak iner, vatan toprağı düşmanın pis çizmeleri altında çiğnenirse, çocuğum olsa ne olur, olmasa ne olur. İşte bu yüzden hiç tereddüt etmeden sattım yavrumu. İngilizlere köle olacağına size hizmetkâr olsun.” der.


          Anadolu kadınından farklı düşünmeyen bu Pakistanlı kadının duyarlılığından çok etkilenen zengin efendi, derhal bebeği kadına geri verir. İşte gerçek dostluk bu, gerçek kardeşlik bu. Zor günlerimizde hep yanımızda olan Pakistan yine yanımızda. Yine yanımızda. Yine yanımızda.

Türkiye’yi hizaya getirme arzularında olanların gezi olaylarıyla sahneye koydukları ve hain kalkışmaya kadar uzanan süreçte, Devlet ve Millet dayanışmasıyla amaçlarına ulaşamamışlardır ve hiçbir zamanda ulaşamayacaklardır.

Cennet vatanımızın yer kabuğundaki fayların hareketli olduğu bugünlerde, yeryüzündeki fayları da harekete geçirme isteğinde azınlık bir grubun olduğuna üzülerek şahid oluyor ve diyoruz ki;

Stadyumlar, spor şölenlerinin izlendiği yerlerdir. Sahneler sanatçılarımız en güzel sesleriyle sahne performanslarının dinlediği yerlerdir. Okullar, öğretmenlerimizin Türkiye’nin geleceğini kurguladığı yerlerdir. Fabrikalar, mühendislerimizin ve işçilerimizin üretim yaptığı yerlerdir. Hülasa herkes vazifesinin gerektirdiği görevleri en iyi şekilde yaparak Ülkemizin gelişmesine katkı sunmalıdır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın ifadesiyle, Türkiye üzerinde ameliyat yapılacak bir ülke değildir. Bugüne kadar buna asla müsaade etmedik ve bundan sonra da etmeyeceğiz.

Milletçe seferberlik ruhu ile enkazdan canlarımızı kurtarmanın telaşı ve çabası içerisindeyken; Fransız Charlie Hebdo dergisi, insanlıktan ve vicdandan uzak yıkık binaları resmederek "Tank göndermeye bile gerek yok" yazısı ve Akdeniz’de üzerinde onlarca savaş makinasını taşıyan USS George H.W. Bush uçak gemisinin bulunması da manidardır. Acaba birileri devletin de yıkıntılar altında kalmasını mı bekledi? Türkiye tek yürek oldu ve yaralarını hızlı bir şekilde sarmaya başlayınca herhalde hevesleri kursaklarında kalmış olsa gerek. Varsın olsun. Türkiye emin adımlarla 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine kararlılıkla ilerlemeye devam ediyor.

Afetten etkilenen minik bir yavrumuz, başını kahraman Mehmetçiğimizin omuzuna koyduğu o yürekleri ısıtan görüntü üzerine Milli Savunma Bakanlığımızın paylaşımıyla sözlerimizi bitirelim.

 "O baş koyduğun omuz; devlettir, millettir… Sen de; geleceğimizsin, Türkiye’sin! Devlet-millet el ele yaralarımızı saracak, Türkiye’mizi büyütmeye devam edeceğiz!"

           Yıldırım DEMİRCİ