Sokakta yürüyen üniversiteli genç yere tükürüyor…

Tıp doktoru içtiği sigarayı yere atıyor ve ayakkabısı ile sigara izmaritini iyice eziyor…

Mimar, banka kuyruğunda başkalarının hakkını çiğniyor…

Öğretmen, yönetici oluyor, devletin makam arabasına çakar takıyor. Müdahale eden polise kafa tutuyor…

Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkün mü? Elbette mümkün.

Peki sorun nerede?

Çocuk henüz okulöncesi çağda, aile bir an önce çocuğuna okuma-yazma, matematik, İngilizce öğretmek istiyor. Nedeni, eski adıyla TEOG yeni adıyla LGS’de başarılı olsun. 1. Sınıf öğretmenleri, kendi öğrencilerini diğer sınıfın öğrencilerinden önce okuma-yazmaya başlatmak için var güçleriyle rekabet ediyor, zaman zaman da öğretmenler odasında tartışma bile yaşanıyor. Bu yarış iyi bir liseyi öğrenciye kazandırmak, akabinde iyi bir üniversite. Ya sonrası…

Yere tüküren sözde eğitilmiş, özde öğrenme düzeyi bile prematüre kalmış bir toplum ortaya çıkıyor…

Temel eğitimin amacı, topluma iyi insan iyi vatandaş yetiştirmektir. Vergisini veren, hukuk kurallarına uyan, toplumsal yaşamın kurallarını içselleştirmiş, sorun çözebilen, iyi iletişim kurabilen, iyi bir üretici, iyi bir tüketici…

Merkezi sınavlara çöğrencileri hazırlıyoruz diye temel eğitimin temellerini atamıyoruz. Çocuklara temel yaşam becerilerini kazandırmamız gereken dönemde, çocukları sınavlara at yarışına hazırlar gibi hazırlıyoruz. Yaşadığı toplumun değerlerinden uzak, tarihini bilmeyen, öz yeterliklerini yerine getiremeyen, öz bakım becerilerini yapmaktan yoksun bir nesil yetiştiriyoruz.

Temel eğitimin bileşenlerinden bu kadar çok fazla vaz geçmiş olmamıza rağmen, öğrenme düzeyinde sonuçlar nasıl? Ulusal sınavımız olan LGS’de, AYT’ ve TYT’de kaç öğrenci sıfır çekti? Uluslararası değerlendirme sınavı olan TIMSS ve PISA’da durum farklı mı? Kaç bin öğrenci Açık Liseye gidiyor? Kaç bin öğrenci devamsız?

Ortaya çıkan tablo hiç de iç açıcı değil. Temel eğitimde sınıfta kaldığımız doğrudur. Temel eğitim reformları nasıl yapılmalıdır? Bu sorunu bağlamından koparıp temel eğitim reformu yapmaya kalkışmak, daha önce yapılan hatalardan daha fazla hata yapmaktan başka bir şey değildir. Temel eğitimin en önemli belirleyicisi anne-baba eğitiminden geçer. 10 milyon civarında okuma-yazma bilmeyen, okuma-yazma bildiği halde okuyup yazmayan, PIACC (2015) verilerine göre okuduğu metni anlayamayan, metnin ana fikrini çıkaramayan, sayılar ve sayılar arasındaki ilişkiyi ayırt edemeyen, problem çözemeyen anne-babalar temel eğitimin istediği öğrenciyi nasıl yetiştirebilir? Anne-baba günlük ortalama 368 sözcükle hayatını devam ettirdiği, 15 milyona yakın kişinin Türkçe bilmediği bir ülkede temel eğitimin istediği nitelikli öğrenci girdisi yetiştirilebilir mi? Okulöncesi eğitimi dezavantajlı bölgede yaygınlaştırmak yerine, sosyo-ekonomik düzeyi yüksek yerleşim birimlerinde yaygınlaştırmak, temel eğitimin kangren haline dönüşmüş sorunlarını çözebilir mi?

Dünya’da Brezilya’dan sonra en fazla dizi filmin izlendiği ülke Türkiye olduğu gibi en az kitap okunan ülke de Türkiye’dir. “Hayat Boyu Öğrenme” adı verilen ve yetişkin öğrenmesini içeren uygulamada Türkiye hangi düzeydedir? PIACC (2015) verilerini bu bağlamda değerlendirdiğimizde sonuçlar hiç de iç açıcı görülmemektedir. Öğrenemeyen, öğrenmeyi unutmuş, kitap okumayan, sınırlı kelime dağarcığına sahip anne-baba, geleceğin bilgi emekçisini nasıl yetiştirebilir? Bu bağlamda “Hayat Boyu Öğrenme” kavramından yoksun bir Temel Eğitim hangi düzeyde başarılı olabilir? Hayat Boyu Öğrenme kavramından uzak, ilişkisiz bir Temel Eğitim Reformu başarılı olabilir mi?

En çok dizi film ülkemizde izlendiğine göre, her dizide subliminal eğitim mesajları verilmiyorsa, izleyicinin temel bilgi ve becerisini artırmayı hedefleyen eğitim programları yapılmıyorsa, tamamen eğitim içerikli programlar yayımlanmıyorsa, buna rağmen de Temel Eğitim Reformu yapmak isteniyorsa, süreç yine kadük kalır. Sürecin Kültür Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı ayakları vardır ve reformun en temel bileşenlerini oluşturur. Diyanet İşleri Başkanlığı camilerde Cuma namazlarında okunacak hutbeden tutun, vaazlara kadar, televizyonlardaki dini programların içerikleri de dahil temel eğitimi destekler nitelikte bir iş birliğine ihtiyaç vardır. Belediyeler temel eğitimi desteklemek amacıyla park, oyun salonları açmıyorsa, okulöncesi eğitimi desteklemiyorsa, İçişleri Bakanlığına bağlı kaymakamlar temel eğitimden bihaber ve ilgisizse, Temel Eğitim Politikaları başarısız olmaya mahkum olduğu anlamına gelir.

Temel Eğitim Reformu, temel eğitim uygulamaları bağlamında ele alınmalı ve tüm bileşenler aynı anda top yekûn bir algıyla tanımlanmalıdır. Üniversitelerde yetiştirilen öğretmenler Temel Eğitim Reformuna uygun olmadığında, okul yöneticileri için sürekli yönetmelik değiştiğinde, liyakatin olmadığı, nepotizmin kol gezdiği bir eğitim sisteminde Temel Eğitim Reformu, görsel zenginliğin ötesinde sınırlı bir etkiye sahip olur. Temel Eğitim Reformu nasıl bir okul yöneticisi, nasıl bir öğretmen, nasıl bir okul, nasıl bir çevre, nasıl bir müfredat, nasıl bir materyal gibi sorulara doyurucu ve doğru cevaplar vermesi gerekir.

Sonuç olarak; eğitim sistemimizin diğer alt sistemlerinde olduğu gibi Temel Eğitim Sistemi’nde de sorunlarımız vardır. Temel eğitim, öğrenciye temel bilgi ve becerilerin kazandırılıp topluma yetiştirildiği aşamadır. Bu sebeple, Temel Eğitim düzeyinde kazandıramadığımız beceriler, öğrencinin tüm eğitim hayatı boyunca katlanarak devam etmekte, diğer eğitim kademelerinin başarısını olumsuz yönde etkilemektedir. Temel eğitim aşamasında kitap okuma, dinleme, anlama, anlatma, kelime dağarcığı, sayılar arası ilişkiler, araştırma gibi temel becerileri kazanamayan öğrenci, üniversite kazanıp mezun olsa bile sadece diploma sahibi olmaktadır. Bir Facebook, bir Twitter, bir WhatsApp’ı düşünen, 21. Yüzyıl becerilerine sahip birey olarak yetişmemektedir. Bağlamından koparılan reform hareketleri, bağlamından koparılarak mükemmel bir şekilde düzenlenmiş olsa bile, gerçek bağlamına yerleştirildiğinde çalışmamakta, süreç başarısız olmakta ve beklenen fayda elde edilememektedir. Türkiye için Temel Eğitim Reformu gerekli ve acil yapılması gereken bir durumdur. Tüm değişkenlerin göz önüne alınarak yapıldığı bir reform, Türkiye’nin eğitim sisteminin geleceği ve doğrudan Türk Milleti’nin geleceği açısından hayati öneme sahiptir.