SÜRÜYE YANDAN EKLENENLER!
“Sanki kendisi çok şey?”
“Ama sende/sizde de şunlar şunlar var!”
Bu tür nitelendirmelerde bulunanlar genelde önüne ispatlı tespitli argümanlar konulan insanların savunma mekanizmasıdır.
Aslında herkes çok iyi bilir ki…
En sağlam duruş sergileyen insan;
Yaptığı hatayı kabul edendir.
Yanlışta ısrar etmeyendir.
Yetemediği konularda yetersizliğinin farkında olup, bahaneler üretmeden gereğini yapandır.
Kendisinde eksik olarak gördüğü şeylerin eksikliğini gidermek için çaba sarf edendir.
Kendi camiasını eleştirirken birkaç olumsuzluğu görerek diğer daha büyük orandaki olumlu şeyleri gözardı etmemektir.
Gördüğü olumsuzluğu da düzeltmek için uğraşmak, ona kılıf aramamaktır.
Samimiyettir sağlam duruş.
Sinsi olmamaktır.
Eline yüzüne bulaştırdığı işleri birilerinin üzerine yıkmadan üstlenmektir.
Savunmaya geçmeden nitelikli işler vaad etmektir ve yapmaktır da.
Fevri davranışlarının kendisine ve camiasına vereceği zararı hesap etmektir.
Ben’likten arınmış bir yol çizmektir kendine.
İşaret parmağını hep karşıyı gösterecek şekilde ayarlamamaktır.
Aynadaki görüntüsüne tahammül edemediği için aynalara küsmemektir.
Benden/bizden daha iyi bu işi yapacak kime yoktur dememektir. En iyisini biz yapıyoruz, bizim dışımızdakiler vitrine oynuyor, demek bile Ben’liğin dibidir.
Elindeki işi dört başı mamur götürmeye çalışmaktır.
Binanın sadece iskeletini dikip, dış cephesini güzelleştirmek yarım iş yapmaktır, bunun bilincinde olmak esastır. Binanın içini de düzenlemek gerekir. İçeride olup bitene uzak kalmak iyi iş yapmak demek değildir.
Üst perdeden ahkâm keserek, ne denli basit düşünürsen düşün etrafındaki goygoyculardan aldığın alkışa göre hareket etmek kendi itibarını toplum nezdinde düşürür, bunun bilincinde olup, etrafındaki insanları iyi seçmektir.
Fanatizmin en yoğun yaşandığı günümüzde suya sabuna dokunmadan yaşamayı maharet saymamaktır sağlam duruş.
Fanatizmin dümen suyuna girmeden kendi gerçeğini ortaya koymak, sana yapılan haksız, mesnetsiz saldırıyı gözü kara bir şekilde bertaraf etmektir.
Toplumda, toplumun istediği gibi iyi insan olursan “silik” olursun. Topluma ayna tutarak insanları rahatsız edici davranmak da insan olmanın gereğidir.
Kimseyi rahatsız etmiyorsan, limanda çürüyen okyanuslara açılmayı göze alamayan bir gemi gibisindir.
Kendi etrafındaki insanları diri tutma görevin olduğu gibi, sana rakip olanlara koyun gibi davranmamak da görevindir.
“Namlunun ucunu görünce sıvışanlar.” Gibi olduğun zaman rahat uyuyamazsın, uyursan da sana insan gözüyle bakan olmaz.
İşini düzgün yapmakla mükellefsin. 
Yalnız yaptığın iş reyting alsın diye ya da birkaç Doğrucu Davut’tan alkış alacaksın diye sağlam işleyen sistemin dibine dinamit koymamaktır.
Sistem çok büyük işlere imza atıyorsa, küçük bir sorunu dile getirip koca binayı yıkmaya hakkın olmamalı.
Ağaçsız dağı ağaçlandırırken insanların yoğunluktan göremediği bazı aksaklıkları dile getirip koca bir dağın ormansız kalmasına vesile olursan bunun ağırlığı altında ezilirsin.
Duygusal fanatizmin altında kıvrandığın zaman mantıksal zekâyı bir kenara koyamazsın.
“Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değmeli.”
Ne diyor Sezen Aksu:
“Şablon şablon klişe klişe uyduruk uyduruk diklenmeler
Başkaldırıyor gibi görünüp sürüye yandan eklenmeler
Ya asap bozucu beylik laflar ya da laftan ibaret haklar
Acı patlıcanı aşk paklar son nefesime kadar deniycem”
Kısaca başkaldırıyor gibi yapıp sürüye yandan eklenme fikrinden vazgeçip omurgayı güçlendirmek şart, hepimiz için…