SUKÜNETİN DİLİ DAHA KESKİNDİR!

Hepimiz tuzağa düşüyoruz ey millet!

Farkında olmadan düşüyoruz tuzağa…

Her birimizin kendine göre haklı gerekçesi var.

Her birimiz, ne yani bize küfür edene şiir mi yazalım? Diyoruz…

Kutuplaştıkça kutuplaşıyoruz, gittikçe kopuyoruz birbirimizden ve uzaklaştıkça öyle bir çarpacağız ki birbirimize…

Testte kullanılan çarpışan arabalar gibi de dayanıklı değiliz üstelik…

Ülkemiz büyük bir kaosa sürüklenmek isteniyor…

Diller bileylendi, kalemler sivriltildi…

Bu gidişin nelere gebe olduğunu hemen herkes tahmin ediyor ama kimse önlem almıyor ve önlem alınmasını hep başkalarından bekliyoruz.

Tamam, her birimiz zamanla vur deyince öldürüyoruz, diklenmeden dik durmakla sürekli diklenmeyi bir kenara bırakmamız gerekiyor.

Artık kılıçları kınına sokmanın,

Ayrıştırıcı dil kullanmayı bir kenara bırakmanın zamanı geldi.

Ülkemizi kaosa sürüklemeye çalışanların tam da istediği gibiyiz şu an.

Onlar çalıyor, biz oynuyoruz ve biz oynadıkça onlar daha hızlı çalmaya başlıyor…

Bize içirdikleri uyuşturucunun da etkisiyle daha da alevleniyoruz…

Uyuşturucunun içeriğini tahmin edersiniz…

Daha çok cephe al, cepheyi genişlet, vur deyince öldür…

Siz-biz kavgasından asla vazgeçme!

Evet, içeriğinde bunlar var uyuşturucunun…

En radikal muhalefet de, en radikal muhafazakâr da tam onların istediği gibi insanlar…

Kaosa sürükleyenleri karşımıza alacağız, ihanet edenleri karşımıza alacağız, algı operasyonları yapanları karşımıza alacağız ama şiddetli bir şekilde yapılan algıya maruz kalanları karşımıza almamalıyız…

Onların cephesinden bakarsanız, öyle bir algı var ki, inanılmaz bir şekilde kendilerini haklı görüyorlar…

Onlara haklısın demeyeceğiz ama ateşe körükle de gitmeyeceğiz.

Ezik gibi sürekli savunma modunda olmayacağız ama kışkırtma dilinden de uzak olacağız…

Olmalıyız…

Bizim suyumuz onlardan daha çok olsun diye birlikte yaşadığımız dağın her yerinden kanal açarsak sonunda fışkıran su hepimizi sürükleyecek…

Hiçbir şey yapamazsak da, en azından biz değil, ayrıştıran onlardı, diyebilelim…

Ciddi anlamda sükûnete ihtiyacımız var…

Tezlerini çürütmek için var gücümüzle çalışacağız ama o tezimizi yüzlerine fırlatmadan…

Küçük nehirden geçerler paçalarını sıvazlayıp ama büyük nehirden geçmeleri mümkün olmaz…

Biz vakur olmalıyız, büyük nehir kıvamında olmalıyız…

- - - -