Kamudanhaber- Özel Haber

Cengizhan TÜRKYILMAZ 

Sendikalarda kadın komisyonları niçin var? Ne işe yarar? sorularının cevabını Türkiye’nin yetkili konfederasyonu ve yetkili sendikasının kadın komisyonu başkanının son zamanlarda yaşanan olaylara verdiği tepki örneklemleri üzerinden değerlendirelim istedik. Sürç-i lisan ettiysek affola…

Haftalardır sendika genel başkanları, Millî Eğitim Bakanlığı, öğretmenler, yazılı/basılı medya, internet medyası, sosyal medya; gazeteciler Can Ataklı ve Abdurrahman Dilipak’ın kadın öğretmenler üzerinden ayrımcı, incitici, küçük düşürücü yazılarını tartışıyorlar. Medyada bunun üzerine makaleler yazılıyor, sendika başkanları, Bakanlık yetkilileri eleştiriliyor, twitler atılıyor…

Hatırlayalım:

Uzaktan eğitimi veren öğretmenin başörtülü olmasına takılan Can Ataklı 23 Mart’ta TELE1’deki gün başlıyor programında; "Anlatan öğretmen türbanlı. Bunu yapmaları bence yanlış. Okullarda türbanlı öğretmen var mı, var. Milyonlarca öğrenciye türbanlı öğretmeni rol model olarak vermek çok yanlış. Bana bunu özgürlük falan diye anlatmayın kardeşim. Öğretmenin görüntüsü türbanlı öğretmen değil. İmaj olarak değil. Var mı, maalesef var. Bana göre yanlış ama var. Bu Milli Eğitim Bakanı ile bunu yapmaları mümkün değil kardeşim. O kafa yapamaz bunu. Şimdi buraya niye onu koyuyorsun? Eleştiricem tabi kardeşim. Türbanlı öğretmeni olan var, olmayan var. Hiç türbanlı öğretmen görmemiş olan var. İlk gün türbanlı öğretmenle başlamak kadar facia bir şey olamaz. Burada bari yapmayın ya.’’ demişti.

Bu tartışmalar yaşanırken MEMURSEN ve EğitimBirSen Genel Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, Can Ataklı’nın başörtülü öğretmenlere yönelik hakaretlerine hiç tereddüt etmeden aynı gün 23 Mart 2020’de twiter hesabından tepki gösterdi. Sıdıka Aydın paylaşımında; ‘’Başörtülü Öğretmeni, diğer öğretmenlerden ayrıştırmak; Eğitimcilere, din ve vicdan özgürlüğü kapsamında tacizde bulunmak suçtur.. Virüsten daha tehlikeli bu düşünce yapısını ve savunucularını şiddetle kınıyorum.’’ Dedi.

Sıdıka Aydın, 28 Mart 2020 tarihinde de konunun peşini bırakmıyor; ‘’Başörtülü kadın öğretmenlerimize psikolojik şiddet uygulanmasına, varlıklarının kabahat olarak görülmesine ve gösterilmesine, ayrımcılık yapılmasına, kutuplaştırıcı söylemlere hedef kılınmasına müsaade etmeyeceğiz.’’ paylaşımı eşliğinde kendi adıyla yazılan ‘’Mankurtlaşma Virüsü’’ başlıklı yazıyı paylaşıyordu.

Sıdıka Aydın paylaştığı yazısında bağnazları kastederek: ‘’ Kendisi gibi düşünmeyene, bırakın saygı göstermeyi, hayat hakkı dahi tanımamaktadır.’’

‘’Bu zihniyetin başörtülü kadın öğretmenlere psikolojik şiddet uygulamasına, varlıklarını kabahat olarak görmesine ve göstermesine, ayrımcılık yapmasına, kutuplaştırıcı söylemelere hedef kılmasına müsaade etmeyeceğiz.

‘’Ülkemizin ve toplumumuzun erişmiş olduğu demokratik bilinç, söz konusu yasağın kaldırılmasında toplumsal kabulü ve uzlaşmayı tesis etmek için büyük bir mücadele vermiştir. Her türlü ayrıma ve ayrımcılığa karşı olmuş, insanımızı kategorize eden yaklaşımlara tepki göstermiş, bu ülkenin hepimizin olduğu bilinciyle hareket etmiş, geleceğimizin ancak birlik, beraberlik ve kardeşlikle mümkün olduğuna inanmıştır. Ülkemizi kuşatan tüm tehditlere karşı ‘dışarıya karşı birlik, içeride dirlik’ ilkesini hepimiz benimsemeliyiz.’’ diyordu.

Tarihler 25 Mart 2020’yi gösterdiğinde Yeni Akit Gazetesinden Ali Karahasanoğlu ‘’Yazıklar olsun bizlere!’’ başlıklı köşe yazısında:

‘’Başörtülü öğretmenin bir gün önce topa tutulduğu bir Türkiye’de, hiçbir gereği yok iken, “göğüs dekolteli bayan niye ders anlatıyor ki” demekten bile, kendimizi alıkoyuyoruz ama..

Ojeli tırnaklar bile, eleştiriyi dört dörtlük hakkediyor ama..

Bizde de eziklik kompleksi oluşmuş ki, “Yobaz suçlamasına muhatap olurum. Hangi çağdayız derler.. Görmezden gelelim” modu ile dersi izlemeye devam ediyorum..’’ yazısıyla karşı cepheden saldırıya geçmişti geçmesine ama Sıdıka Hanım bunu görmemişti.

Hedefte yine kadın öğretmenler. Sıdıka Hanım’ın twiter hesabına baktık ses seda yok…

Tarihler 28 Nisan 2020’yi gösterdiğinde bu defa Abdurrahman Dilipak,18 Nisan 2020’de Yeni Akit’teki ‘’Alamet-i farikalarımıza ne oldu?’’ başlıklı köşe yazısında; ‘’Geçen gün Ali İhsan yazdı, o “uzun tırnaklı, tırnakları boyalı öğretmen olunca ses yok” diye ters köşe yaptı bizim Ataklı’yı!’’ ifadeleriyle girdiği konuya ‘’Ha! O şerrinden Allah’a sığındığımız adına hareket eden birileri “Men teşebbehe”yi unutturup, size “Helal”(!?), altına su geçirdiğini iddia ettikleri ojeler, makyaj malzemeleri şaraplar, şampanyalar hazırlayıp sunuyorlar.. Siz o halinizle Müslümanlara, onların çocuklarının arasında cenabet cenabet dolaşacak ve onlara akıl öğretecek, çağdaşlık dersi vereceksiniz, biz buna ses çıkartmayacağız öyle mi! O kişiler, bir Müslüman ailede çocuklarına bu anlamda dinleri adına ne öğrettiklerini, neden kendilerinin öyle davranmadıklarını anlatmadıklarınızı mı düşünüyorsunuz da, bizim dinimizi kendi heva ve heveslerinizle tartmaya kalkışıyorsunuz.. Tamam, sizin dininiz size, bizim dinimiz bize. ‘’ sözleriyle ojeyle derse giren öğretmenlere hakaret ediyordu.

Gözler Can Ataklı’ya aynı gün tepki veren MEMURSEN ve EğitimBirSen Genel Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın’ın twiter hesabına yöneldi.

18 Nisan 2020: Fakat herhangi bir açıklama yoktu. Demek ki fark etmemiş.

19 Nisan 2020: Önemli bir işi varmış. Akdeniz Bölgesi Kadın Komisyon Başkanlarıyla video konferans yöntemiyle toplantı gerçekleştirmiş.

20 Nisan 2020: Ses yok.

21 Nisan 2020: Güney Doğu Anadolu Bölgesi Kadın Komisyon Başkanlarıyla video konferans yöntemiyle toplantı gerçekleştirmiş.

22 Nisan 2020: Ege Bölgesi Kadın Komisyon Başkanlarıyla video konferans yöntemiyle toplantıların Finali…

.

5 Mayıs 2020: Ses yok.

MEMURSEN ve EğitimBirSen Genel Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, ne Ali Karahasanoğlu’nun ne de Abdurrahman Dilipak’ın ojeli öğretmenlere hakaretine tek kelime etmedi/edemedi.

Neden etsin ki? Genel Başkanı tepki verdi mi?

-Hayır.

Oysa; her iki taraf da hesaplaşmasını kadın öğretmenlerin yaşam tarzı ve giyim kuşamı üzerinden yapıyordu. Hedefte olan hep öğretmenlerdi. Kadın öğretmenler. Sendika üyesi olan ya da olmayan; kadın ve öğretmenlerdi.

Seçimle göreve gelmeyip, genel başkanın önerisi ve genel yönetim kurulunun kararı ile atanarak göreve gelen bir kadın komisyon başkanından destursuz bir irade ortaya koyması beklenebilir mi?

-Hayır

Üyelerinin yarısından fazlasını kadın üyelerin oluşturduğu sendikalarda kadın komisyonları neden vardır peki?

- Delege demokrasisinin bir yan etkisi olarak yönetim kurullarında yer almayan/alamayan kadınlara görünürde bir temsil makamı oluşturmak için… Ama kendi başına irade ortaya koyamayan, bağımsız bir açıklama yapamayan bir komisyon.

Yüzbinlerce kadına; ‘’Bakın sizin de yönetimde bir temsilciniz var. Sizde temsil ediliyorsunuz.’’ diyebilmek adına oluşturulmuş ‘’temsili’’ bir makam.

Sonra kadınlar adına dahi izinsiz cümle kurmakta zorlanan bu temsili makamların, Türkiye’nin en büyük kadın hareketi -sayısal olarak öyle ama- olduğunu iddia edilerek yedekte tutuluyor. Kadınlar komisyonlarla temsil edilmeyi hak etmiyorlar. Kadınların doğrudan yönetim kademelerinde yer almalarının önü açılmalı ki; gerçek kadın hareketleri ortaya çıkabilsin. Bu toprakların kadınlarının sesi daha gür duyulabilsin. Kadınlar gerçek bir temsili hak ediyorlar.

Sahi bu kadın komisyonları niçin vardı?...