Kamudanhaber - Özel Haber

Cengizhan TÜRKYILMAZ 

KESK; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, “Zina ve Eşcinsellik’’ hutbesi nedeniyle ‘’Diyanet İşleri Başkanı suç işliyor, iktidar suça destek çıkıyor!’’ başlıklı bir basın açıklaması yaptı. KESK, açıklamasında; eril tahakkümden, heteroseksist bakış açısına ve LGBTİ+’ ye kadar birçok konuda Diyanet İşleri Başkanını, hükûmeti, müesses nizamı eleştirdi.

MEMURSEN’den bu açıklamaya cevap gecikmedi. MEMURSEN, KESK’e ‘’KESK Cephesinde Değişen Bir Şey Yok’’ başlığıyla yaptığı açıklamayla cevap verdi. MEMURSEN Genel Başkanı Ali Yalçın’ın Erich Maria Remarque’nın “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” romanına atıfta bulunduğunu düşünmemize yol açan açıklaması ve akabinde MEMURSEN’e bağlı Eğitimbirsen Genel Başkan Yardımcısının yaptığı talihsiz gönderme, sendikalar savaşını gün yüzüne çıkardı.

BATI CEPHESİ:

Batı solunun sendikacılık deneyimini benimseyen ve aktaran Eğitim Sen temsil ettiği kitleden sınıfsal olarak kopmama çabasında oldu. Bunun net göstergesi sendika yönetimine dönük maaş uygulamasıydı. Batı Cephesinde (Eğitim Sen) sendika tüzüğü gereği generaller (Eş Genel Başkanlar) devletteki görevlerinin karşılığı olarak alacakları kadar maaş almaktalar. Şube başkanları ise sendikadan maaş almıyorlar. Yani anlayacağınız; Batı Cephesinde general de uç beyi de (şube başkanı) üye de aynı maaşı alıyor. Aralarında sınıfsal bir tabakalaşma ve dolayısıyla sınıfına yabancılaşma yok.

Ancak Eğitim Sen Batı’dan bunun dışındaki sendikal değerleri de transfer etti. Bunun sonucunda, kendi toplumunun kültüründen bir kopuş yaşadı, marjinalleşti. Evrensel değerler adına yerel, millî, manevi, kısacası bu toprakların değerlerine, medeniyetine adeta sırtını döndüğü izlenimi verdi. LGBTİ+ hakları savunuculuğu, toplumun inandığı değerlere karşı duyarsızlık, “1400 yıl önceki köhnemiş fikirler” vb. ifadeler buna örnek verilebilir. Savunduğu değerler bu topluma yabancıydı ve bu değerlere yapılan vurgu sendikayı toplum gözünde yabancı bir örgüt haline getirdi.

DOĞU CEPHESİ:

Diğer taraftan Eğitim Bir Sen bu açığı görerek kurulmuştu. Temel hedefi yerli bir sendikal örgüt olmaktı. Bu durum söylemlere net bir biçimde yansıdı. Bir sendikada rastlanmayan yoğunlukta kültürel bir söylem kullanıldı. Toplumsal değerlere saygı ve bu değerlerin yeniden üretimi sendikal harekete Eğitim Bir Sen ile yerleşti. Eğitim Bir Sen bu söylemi ile toplumsal değerlerle uyumlu bir sendikacılığın da örneğini verdi.

Ancak kültürel değerler noktasında kendi kitlesiyle bütünleşen Eğitim Bir Sen, astronomik maaş politikası ile yarattığı sendikal yönetim sınıfıyla; adeta yeni bir toplumsal tabaka oluşturdu. Burjuvazi özentisi lüks makam araçları, makam odaları, binalar vs. ile tepki çeken bu yeni sosyal tabaka; hızla kendi tabanından uzaklaşarak şimdilik sayısal olmasa da toplumsal kabul açısından meşruiyet tartışmalarını beraberinde başlattı. Cami avlularındaki çay ocaklarından, lüks restoran ve nargile kafelere doğru gerçekleşen adres değişikliği, bu değişimin simgesi oldu.

SON SÖZ:

Batı Cephesi; sosyal adalet ve gelirin adil paylaşımı noktasında kendi temsil ettiği kitleyle bütünleşirken, değerler noktasında içinden çıktığı coğrafyaya yabancılaştı.

Doğu Cephesi de bunun tam tersi bir şekilde; değerler noktasında içinden çıkıp neşv ü nema bulduğu topraklarla bütünleşirken, sosyal adalet ve gelirin adil paylaşımı noktasında adeta yeni bir üst sendikal yönetim tabakası yaratarak temsil ettiği kitleye yabancılaştı.

Bir taraf sınıfsal kopmayı engelledi ama kültürel kopuşla değerlerimizi aşındırdı. Diğer taraf da kültürel kopmanın yerine aldıkları maaşlar ve yeni yaşam tarzlarıyla sınıfsal kopuş yaşadı ve bu kopuş nihayetinde değerlerimizi aşındırdı. Sonuçta her iki cephede farklı türde de olsa yabancılaşmada buluştu