Kamudanhaber-Özel haber

Ahmet Devrim Kaya 

Bırakın açlık, yoksulluk rakamlarını, bari kaç TL’ye öldüğümüzü de haber verin... Ne zaman öldük? Nasıl öldük? Kaça öldük? Kim sattı bizi? Siz, ne iş yaparsınız? Onu deyin... Raportörleriniz onu da hesaplasın. Bir şube başkanı 3,5 öğretmen, 6,5 asgari ücretli maaşı alıyor. Genel başkan ise 8 öğretmen, 15 asgari ücretli maaşına denk maaş alıyor.

Norveç'li yazar Knut Hamsun’un “Açlık” isimli romanını yazmasından bugüne açlık üzerine çok şey yazıldı, söylendi… Romanın kahramanı açlıktan; sokaklardaki yaprak ve ağaç kabuklarını, yolda bulduğu portakal kabuklarını yemekten, açlığını bastırmak için dilinin altına taş koymaya, üzerindeki eski püskü elbiseleri satarak karnını doyurmaya, kasaptan köpekler için ayrılan kemikleri yemeğe kadar açlık ve yoksulluğun dibini yaşar. Edebiyatçı Knut Hamsun gerçekte, romanda yazdığı karakteri yaşamaktadır.

Modern dünyada; çalışan kesimler ile işveren kesimi arasındaki ilişkileri yürütmek, işveren karşısında çalışanların özlük, sosyal ve mali haklarını savunmak üzere adına sendika denilen oluşumlar vardır. Türkiye’de de işçi ve memur kesiminin haklarını savunmak üzere ayrı ayrı onlarca işçi ve memur konfederasyonu ve sendikası değişik iş kollarında faaliyet göstermektedir.

54. Erbakan Hükûmeti Dönemindeki Eşel-Mobil sistemde verilen zamlardan bugüne, memur kesiminde genel bir memnuniyetsizlik söz konusu… Bu noktada, memur sendikalarının performansı; pek iç açıcı değil. Enflasyon oranında zam + enflasyon farkı, hamaset içeren kafiyeli sözlerin, mottoların ve sıkılı yumruklarla atılan sloganların arasında memurlara büyük bir kazanım, tarihi zafer gibi sunuldu. Memur sendikalarında, genel başkanın dış görünüşü, sözel becerisi, hitabeti gibi unsurlar ön plana çıkarken; bir felsefesi, düşünsel altyapısı olan lider, bilge sendikacılar dönemi kapandı. Karizmatik, sahne şovuna meyilli genel başkanlar dönemi başladı…

Son yıllarda sendikalar işi gücü bırakıp, aylık periyotlarla “Açlık ve Yoksulluk Sınırı” içeren rakamlar yayınlamaya başladılar. Bunu birçok konfederasyon yapmaya başladı. En son bir konfederasyonumuz, Ekim ayı “açlık-yoksulluk” araştırmasına göre, Türkiye’deki 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 2.494,7 TL, yoksulluk sınırını ise 7.272,9 TL olarak açıkladı. 2020 yılı asgari ücreti; 2 bin 324 lira 70 kuruş. 3 Kasım’da TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşan Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Bakanlık bünyesinde göreve yeni başlayan 9. derece 1. kademedeki bir öğretmenin maaşını 4.369 lira olarak açıkladı. Sendikacı şube başkanlarının 15.000 TL, Genel Başkanın 35.000 TL maaş aldığının iddia edildiği bir ortamda bu rakamlar sarsıcı…

Bu rakamlara göre; bir şube başkanı 3,5 öğretmen, 6,5 asgari ücretli maaşı alıyor. Genel başkan ise 8 öğretmen, 15 asgari ücretli maaşına denk maaş alıyor.

Açlık ve yoksulluk sınırımızı hesaplayan çok değerli sendikacılar! Size sesleniyoruz…

Siz, istatikci misiniz, sendikacı mısınız? Sizin işiniz, açlık ve yoksulluk endeksimizi mi hesaplamak; özlük haklarımızı iyileştirme mücadelesi mi vermek? Bizden, ne için yetki aldınız? Onu bi deyin hele... Kendiniz için de bir obezite endeksi belirlediniz mi bari? Kaç yoksulluk ve açlık sınırındaki ailenin maaşı kurtarır sizi? Ya da kaç asgari ücretlinin maaşına fit olursunuz? Sizin evinize kaç genel müdür muadili maaş girerse aileleriniz yoksulluk ya da açlık sınırının altında kalmazsınız?

Çalışan kesimin hayat standardı boğaz köprüsünden geçmiyor. Asya kategorisinde. Sizin hayat standardınız ise İsveç seviyesinde maaşallah. Bizim, mali ve özlük haklarımızı Boğaz köprüsünden geçirebilmek için sendikacıların bir İsveç’linin hayat standardında yaşaması olmazsa olmaz şart mı? Biz, Boğaziçinin Avrupa yakasından vazgeçtik; çoluk çocuğumuzun boğazının derdindeyiz.

Bırakın açlık, yoksulluk rakamlarını, bari kaç TL’ye öldüğümüzü de haber verin... Ne zaman öldük? Nasıl öldük? Kaça öldük? Kim sattı bizi? Siz, ne iş yaparsınız? Onu deyin... Raportörleriniz onu da hesaplasın.

Kefen yardımı fonu, açarsınız artık. Bir de üyeye özel; indirimli, taksitli mezar yeri tahsisi yaptınız mı; değmeyin keyfimize. Rahatça ölebiliriz artık... Gerçi orada da 20 mezara 1 mezar beleş ayağından kendi mezarınızı beleşe getirirsiniz ama önemli değil... Olacak o kadar. Bal tutan parmağını yalar, değil mi?

4.369 lira öğretmen maaşıyla açlık ve yoksulluk sınırları arasında gidip geliyoruz. Açlık sınırının 1.875 lira üzerinde, yoksulluk sınırının 2.903 lira altındayız. Açlığa yakın, yoksulluğa uzağız.

Oldu olacak; kaç TL’ye ölüyoruz? Bari, onu da açıklayın. Bu da memurlara son kıyağınız olsun.

YASAL UYARI: Yayınlanan haberin tüm hakları MYZ DİJİTAL MEDYA Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.