Sayıştay Başkanlığı Milli Eğitim Bakanlığı hakkındaki “2019 yılı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporunu” yayınladı. 13 Bulgu üzerinde yaptığı denetim çalışmasına bakıldığında, raporun geniş kapsamlı olduğu hemen fark edilecektir. Bu rapor esas itibariyle yetkililerle birlikte kamuoyu tarafından da dikkatlice incelenmesi gerekir. Bu minvalde raporu ana başlıklar etrafında özetleme gereği duydum. Sayıştay Raporundaki “Döner Sermaye İşletmeleri”,  “Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulları” ve  “Milli Eğitim Bakanlığı Okul Aile Birlikleri” ile ilgili bölümler bu yazı kapsamı dışında bırakılmıştır. Detaylar rapordan bakılabilir.

       1.Bulgu “Öğretmen Kadrolarının İhtiyaç Planlaması Çerçevesinde Eğitim Kurumlarına Dengeli Dağıtılmaması” hususu ile ilgili olarak verilen rakamlara bakıldığında, öğretmen istihdamın etkili/verimli şekilde dağıtılamadığı görülmektedir. Aynı eğitim bölgesinde aynı alanda hem istihdam fazlalığı, hem de ihtiyaç görülmektedir. Konu raporda,  “Ülke genelinde öğretmen ihtiyacının yüksekliği karşısında aynı zamanda norm fazlası öğretmen bulunması kısmen mevzuattan ve konuya ilişkin yargı kararlarının uygulanma zorunluluğundan kaynaklanıyor ise de; dengesizliğin en önemli nedenlerinden birinin Bakanlık tarafından sağlıklı bir planlama yapılmaması ve özellikle bazı merkezlerde ihtiyacın çok üzerinde öğretmen görevlendirilmesi olduğu açıktır. 5018 sayılı Kanun’un “Hesap verme sorumluluğu” başlıklı 8’inci maddesinde her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanların, kaynakların etkili, ekonomik, verimli olarak elde edilmesinden ve kullanılmasından sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Buna göre Bakanlığın, öğretmen kadrolarının ülke genelinde dengeli bir biçimde dağılımını ve kamu kaynağının da yine bu doğrultuda etkin ve verimli kullanımını sağlayacak önlemleri alması gerekmektedir.” Şeklinde açıklanmaktadır.

       2.Bulgu, “Zorunlu Çalışma Yükümlülüğünün Etkin Bir Biçimde Uygulanmaması” başlığı kapsamında, Zorunlu çalışma yükümlülüğünün etkin şekilde uygulanmamasının öğretmenlerin eğitim kurumlarına dengeli bir biçimde dağıtılamamasına ve öğretmen ihtiyacı duyan kurumların ihtiyaçlarının karşılanmasından ziyade merkezi kurumlarda gereksiz yığılmalara neden olduğu görülmüştür.” Tespiti yapılmıştır.

      3. Bulgu, “Sözleşme İle Taahhüt Ettikleri Yerde Asgari Çalışma Sürelerini Tamamlamayan Sözleşmeli Öğretmenlerin Başka Yerlere Atanması ve Kadroya Geçirilmesi ile ilgili olarak;  “Sözleşmeli olarak istihdam edilen öğretmenlerden bir kısmının üç yıllık zorunlu çalışma sürelerini tamamlamadıkları halde sağlık ve aile birliği mazereti ile yer değişikliği taleplerinin karşılandığı ve üç yıl aynı yerde görev yapmadıkları halde kadroya geçirildikleri görüldüğü belirtilmiş ve bu alanla ilgili problemleri rakamlarla açıklamıştır.  Özetle, “sözleşmeli öğretmenlerden mevzuata aykırı olarak üç yıllık görev süresini doldurmadan yer değiştirenlerden bazılarının, iki farklı ilde toplam üç yıllık görev süresini doldurmalarından hareketle kadroya geçirildikleri görülmüştür. Kadroya geçişe ilişkin olarak mevzuatta; sözleşme gereği üç yıllık çalışma süresini tamamlayanların talepleri halinde bulundukları yerde öğretmen kadrolarına atanacakları ve öğretmen kadrolarına atananların aynı yerde en az bir yıl daha görev yapacakları belirtilmiştir. Sözleşmeli öğretmenlerin üç yıllık çalışma süresini tamamlamadan yer değiştirmeleri öngörülmediğinden, yer değiştirme halinde üç yıllık sürenin nasıl hesaplanacağına ilişkin mevzuatta bir düzenleme yapılmamıştır. Ancak bahse konu düzenlemede öğretmen kadrosuna geçiş için üç yıllık sürenin yanı sıra aynı yerde görev yapmanın ön şart olarak belirlendiği açıktır. Buna göre ilk iki yıl bir ilde sonrasında bir yıl başka bir ilde sözleşmeli olarak görev yapan öğretmenin üç yıllık çalışma süresini doldurduğunu ve kadroya geçme hakkını elde ettiğini ileri sürmek mümkün olmadığından, bu kapsamda gerçekleştirilen kadroya geçiş işlemlerinin yasal olduğu ileri sürülemez. Bu itibarla kadrolu öğretmen istihdamında güçlük yaşanan bölgelerde öğretmen ihtiyacını karşılamaya yönelik bir model olarak uygulamaya konulan ve özellikle eğitime erişim hakkı ve eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasında büyük ölçüde başarı sağlayan sözleşmeli öğretmen istihdamının amacından uzaklaşmasına yol açan ve her geçen yıl artış gösteren uygulamaların sonlandırılması için etkili önlemler alınması gerekmektedir.” Denilmektedir.

       4. Bulguda Taşımalı Eğitimde Planlamanın Sağlıklı Yapılmaması ile ilgili olarak;  “İlköğretim, ortaöğretim ve özel eğitim öğrencilerinin okullara ücretsiz taşınmasında araç kapasiteleri ve güzergâhlarına ilişkin planlamaların sağlıklı yapılmamasının ve belediyelerle yeterli işbirliği ve koordinasyon sağlanamamasının kaynakların etkin ve verimli kullanımını engelleyerek taşımalı eğitimin maliyetini artırdığı tespit edilmiştir.” Denilmektedir.

       5. BulgudaÖğretmenevi ve Akşam Sanat Okullarına Bakım-Onarım, Donatım ve Demirbaş Harcamaları için Bakanlık Bütçesinden Ödenek Gönderilmesi” ile ilgili detaylı tespit ve açıklamalarda bulunmaktadır.

       6. Bulgu ile ilgili olarak; “Şirketler ile Yapılan Protokollerden Elde Edilen Gelirler ile Bu Gelirlerden Yapılan Harcamaların Bakanlık Bütçesine Dâhil Edilmemesi” kapsamında,  “Bakanlığın bankacılık ürünlerinin kullanımına ilişkin bir banka ve mobil servis kullanımına ilişkin GSM Operatörleri ile imzaladığı protokoller çerçevesinde tahsil ettiği gelirlerin bütçe dışında açılan hesaplarda yönetildiği tespit edildiğini” belirtmiş; Sayıştay bu alanla ilgili; “Yasalarla çerçeve altına alınmış mali yönetim sisteminin temel ilkelerine uygun olarak Bakanlığın tüm gelir ve giderlerinin bütçe ile ilişkilendirilerek yönetilmesi ve muhasebe sistemine dâhil edilerek mali tablolarında yer almasının sağlanması önem taşımaktadır.” Şeklinde öneri sunmaktadır.

     7. Bulgu üzerinde özellikle durulması gerekir. “Destekleme ve Yetiştirme Kurslarının Temel Amacından Uzaklaşması ve Bu Kurslar İçin Ayrılan Kaynağın Sürekli Artması” konusuyla ilgili detaylı açıklamaların rapordan okunması gerekir. Raporda özetle;  kursların temel amacından uzaklaştığı, kurslar için ayrılan kaynağın planlamadaki ve uygulamadaki hatalar neticesinde sürekli artış gösterdiği ve öğretmenler arasında adaletsizliğe neden olduğuna vurgu yapılmaktadır.

      8. Bulgu,FATİH Projesi Altyapı Yatırım Harcamaları Arasında Uyumsuzluk Bulunması” Bir zamanlar çokça gündeme gelen ve milyarlarca ödenekle ve yüksek iddialarla sürekli gündemde olan bu alanla ilgili olarak; “Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında gerçekleştirilen altyapı yatırım bileşenlerinin eğitim kurumları bazında kısmen örtüşmemesi nedeniyle bazı yatırımların atıl kaldığı ve okullar tarafından sistemin kullanılamadığı görülmüştür.” Tespiti yapıldıktan sonra, Projeden beklenen amaç ve hedeflere ulaşılması ve faydanın elde edilmesi için projenin altyapı bileşenlerini oluşturan etkileşimli tahta, internet ağ altyapısı ve internet erişiminin eş zamanlı olarak yapılacak yatırımlar ile eğitim kurumlarına ulaştırılması büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda yapılmış yatırımların etkin kullanımı sağlamak amacıyla yatırım planlamalarında aynı konuda yeni yatırımlar yapmaktan ziyade eksik kalan yatırımların tamamlanması öncelik olarak değerlendirilmelidir.” Önerisi sunulmaktadır.

      9. Bulgu, “Eğitim Yapılarını Projelendirme Sürecinde Sorunlar Yaşanması” ile ilgili olarak; Bakanlığa bağlı bazı okul ve diğer eğitim yapılarına ilişkin olarak mevzuatın öngördüğü standartlara uygun olmayan projelerin hazırlandığı, proje onay süreçlerine uyulmadığı, bazı projelerin özensiz hazırlanması nedeniyle yatırım maliyetlerinin arttığı ve kaynak planlamasının olumsuz etkilendiği görülmüştür.” Tespiti yapılmıştır.

       10. Bulgu olarak, “Yapılan Yasal Düzenlemelere Rağmen Eğitim Tesis Alanlarının Bedelsiz Tahsisine İlişkin İmar Uygulamalarından Kaynaklı Sorunların Sona Erdirilememesi” konusunda  “İmar planlarında düzenleme ortaklık payı kapsamında Bakanlığa tahsis edilmesi gereken eğitim tesis alanlarına ilişkin davalar nedeniyle yüklü kamulaştırma bedellerinin ödenmesi ve ilgili diğer sorunların çözümü amacıyla kapsamlı yasal düzenlemeler gerçekleştirildiği halde, çeşitli nedenlerle bu alandaki uygulamaların yasal çerçeve ile uyumlu hale getirilemediği görülmüştür.” Tespiti yapılmıştır.

       En kritik başlıklardan biri olan 11. Bulguda, “İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Kadrolarına Gerekli Koşulları Sağlamayan Kişilerin Atanması” başlığını taşımaktadır.  Genel bir tespit olarak,  “İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü kadrolarına meri mevzuatın liyakat ve kariyer ilkeleri doğrultusunda öngördüğü şartları taşımayan kişilerin de atandığı görülmüştür.” İfadesinin olduğu bölümde, detaylı açıklamalar yapılmış olup; “Eğitim sisteminin etkili, güven duyulan ve yasal çerçevesi ile uyumlu bir şekilde yönetilmesinin güvence altına alınmasını sağlamak amacıyla ilçe milli eğitim müdürlüğü kadrolarına yapılan atamalarda yasal düzenlemelerle getirilen liyakat ve kariyer ilkelerine riayet edilmesi, hukuka aykırı atamaların iptal edilmesi ve bundan sonra yapılacak atamalarda yasal düzenlemelere uygun olmayan uygulamalara mahal verilmemesi gerekmektedir.” Önerisi özellikle vurgulanmıştır.

       12. Bulgu üzerinde ayrıca düşünmek/tartışmak gerekir. “Sosyal Güvenlik Kurumu Tarafından Kesilen İdari Para Cezalarının Bakanlık Bütçesinden Ödenmesine Rağmen İlgililere Rücu Edilmemesi” başlıklı değerlendirmede Sayıştay olaya sadece mali ve benzer kısıtlı açılardan değerlendirme yapmış. Raporun ilgili bölümün son paragrafı üzerinde düşünüldüğü takdirde bu alanla ilgili ortaya çıkan problemler çözüm bulabilir. Sayıştay’ın, “Bu itibarla 5510 sayılı Kanunda belirtilen yükümlüklerin Bakanlığa bağlı birim ve müdürlükler tarafından öngörülen usul, şekil, süre ve kapsamda yerine getirilmesini sağlayacak ve konusu ve niteliği itibarıyla kamu gideri niteliğinde olmayan bu cezaların oluşmasını engelleyecek tedbirlerin alınması gerekmektedir.” Şeklindeki önerisi, özellikle okul müdürlerinin ciddi mağduriyetlerinin oluşmasını baştan önleyecek nitelikte olup; ancak içinin doldurulması gereken bir öneri olması açısından önemli olarak değerlendirmesi gerekir.  

       Zira bu konuyla ilgili mağduriyetlerin ana nedeni, bakanlıkça yeterince yardımcı personel istihdamının yapılmamasına bağlı olarak okul yönetimlerinin ara çözümlere yönelmesidir. Kamu zararının meydana gelmesine, problemin ilk oluş nedeni üzerinden bakmak daha adil, daha sahici ve daha barışçıl bir yaklaşım olacaktır.

       13. bulgu “Ödenek Üstü Harcama Yapılması” başlıklı olup, Bakanlıkça 2019 mali yılında toplam 33.717.663.952,05 TL ödenek üstü harcama gerçekleştirildiği görülmüştür.” Tespitine yönelik olan açıklamalardan oluşmaktadır.

       Raporda Önceki Yıl/Yıllar Sayıştay Denetim Raporuna İlişkin İzleme Tablosu incelendiğinde; 2018 yılında yapılan denetim sonrası idare tarafından(Bakanlık) yapılan işlemleri değerlendirdiği görülmektedir. Bu kapsamda yine kritik bir alan olan,  “Bakanlık Teftiş Sisteminin İstikrarlı Bir Yapı ve İşleyişe Kavuşturulamaması” başlığına baktığımızda; “Bakanlık Teftiş Kurulunun yapısı ve işleyişine ilişkin olarak yeni bir düzenleme yapılmamasına rağmen, merkez teşkilatı bünyesinde görev yapan müfettişlerin taşra denetimleri yürütmek amacıyla geçici görevlendirme sayılarında bir artış yaşandığı gözlenmiştir.” İbaresine rastlanmaktadır. Ancak, ifadede belirtilen “geçici görevlendirme sayılarında bir artış yaşandığı” cümlesinden ne kast edildiği ya da bu alanla ilgili ortaya konan faaliyetin nicel/nitel değerlendirilmesi ile ilgili bir bulgu/açıklama bulunmamaktadır. Sayıştay bir önceki raporda bu konuyla ilgili olarak hem idare ve hem de hukuki problemleri gündeme getirmiş olmasına rağmen, yeni raporda bu alanın önemine uygun olarak yeterince açıklama yapılmamıştır.

       Sayıştay’ ın Milli Eğitim Bakanlığının teftiş sistemi ile ilgili geçen yılki (2019) raporunda; “Bu şekilde bir taraftan illerdeki mevcut kapasite etkin kullanılamazken, diğer taraftan merkezde oldukça sınırlı bir kadro oluşturulmuş; bu kadronun göreve alınması ile ilgili süreç ve düzenlemeler aleyhine açılan çok sayıda dava ve aleyhte verilen yargı kararlarının da etkisiyle teftiş sistemi etkili bir yapı ve işleyişe kavuşturulamamıştır. Gelinen aşamada, Bakanlığın sadece kendi bünyesinde 60.000 civarında kurum ve 1 milyonu aşkın personelinin bulunduğu, ayrıca Bakanlık tarafından izlenen, koordine edilen diğer kurum ve kuruluşların da Teftiş Kurulunun görev alanında yer aldığı dikkate alındığında, 498 adet müfettiş ile yeterli düzeyde bir teftiş, soruşturma, rehberlik, analiz ve raporlama yapılması mümkün görünmemektedir.

       Yapısal görünümü ve işleyişi ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte eğitim denetimi, özellikle gelişmiş ülkelerde ve bilimsel yaklaşımlarda akademik başarı ve kalitenin temel etkenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Zira eğitim sisteminin başarısını artırmada uygulama sürecindeki gözlemler, kanıtlar ve uygulama sonuçlarına ilişkin veriler önem taşımakta, eğitim politikalarının geliştirilmesinde sahadaki uygulamalar hakkındaki geri bildirimler önemli bir girdi olarak kullanılmaktadır.

       Ülkemizde ise 2010 yılından itibaren sıklıkla yapılan kapsamlı değişikliklerle teftiş sisteminin nitelik ve etkililik sorunları çözüme kavuşturulamamış, sistemin eğitim ve öğretimin geliştirilmesine katkısı giderek zayıflamıştır. Zira sistemdeki değişiklikler daha çok yetki ve görev alanları ile statü ve unvanların farklılaştırılmasına odaklanmış, değişikliklerin amaç boyutu uygulamayı yönlendirmede büyük ölçüde etkisiz kalmıştır.” Demesine rağmen bu hususla ilgili herhangi bir düzenleme olmamıştır. 

       Eğitim adına doğru şeyler yapak için Sayıştay’ ın hazırladığı rapor yol haritası niteliği taşıyan güzel bir çalışmadır. Eksikler, yanlış giden şeyler belirlenmeden ve buna bağlı gerekenler yapılmadan herhangi bir hedefe ulaşmak mümkün değil. Umarız eğitim adına bilimsel/teknik düzeyde yapılan öneriler dikkate alınacaktır.

Zafer Özer-Maarif Müfettişi