Özel eğitim kurumları öğretmen istihdamını yeni işe alımlarını nisan, mayıs aylarında gerçekleştirmektedirler. Bu aylarda her kurumun ihtiyacına göre planlanmış bir strateji oluşturulmuştur. Yenilenen kayıtlar ve kayıt beklentileri bu stratejinin oluşmasında ana etken olmaktadır. Kurumsal okullar mevcut kadrolarını koruma eğilimindedirler. Ancak kurumsallaşamayan ve dershane temelinden okullaşan yapılarda, sürekli bir öğretmen sirkülasyonu gerçekleşmektedir. Özel okulların çoğunda bu yaklaşım hakimdir.

Özel eğitim sektörünün öğretmen ihtiyacının karşılanması mevcut üniversitelerimizin mezunlarından olmaktadır. Bunun için özel okulların bir yatırımı bulunmamaktadır. Öğretmen ihtiyacının karşılanması için sosyal medyalar kullanılır. Öğretmen görüşmeleri kurucuların oldukça fazla zaman harcadığı bir konudur. Kurucular kurumuna uyum sağlayabileceğini düşündüğü öğretmen adaylarının dersini dinler ve deneme süreci sonunda yıllık sözleşmelerini imzalarlar.

Öğretmen adaylarımızın üniversiteden mezun olduktan sonra KPSS adı verilen merkezi sınavda Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı kontenjanlara girememesi durumunda binlerce öğretmen adayı işsiz kalmaktadır. Bunun içinde özel okullarda öğretmen olarak görev yapabilmek için müracaat etmektedirler.

Devletimiz yeterince öğretmen adayını istihdam edemeyince özel okulların önü açılmakta ve sıkıntılı bir süreç başlamaktadır. İnsan kaynağı olarak 700.000 bin civarında mezun öğretmen adayının olduğu bir ortamda öğretmenlere çok düşük ücretler ve ağır çalışma şartları önerilmektedir. Öğretmenlere elbette devletin verdiği maaş ve tüm özlük haklarını veren onların özlük haklarını koruyan özel okullarımız da bulunmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığımızın bir soru önergesine verdiği cevapta “2020 ve 2021’de 938 özel okul kapanmış, 882 özel okul devredilmiştir. Kapanan özel okullardaki öğrenci sayısı 37 bin 850, öğretmen sayısı ise 4 bin 940’tır. Devredilen özel okullarda ise 95 bin 580 öğrenci ile 11 bin 331 öğretmen bulunmaktadır. Kapanan özel okullardan 14 bin 652 öğrenci, devredilen özel okullardan ise 35 bin 302 öğrenci devlet okullarına geçiş yapmıştır” Bu bilgiler ışığında konu, içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.

Özel okul öğretmenlerimiz kötü çalışma koşullarının yanında öğrenci velileri ile, okul yönetimleri ile olumsuzluklar yaşamakta ve zaman zaman mobing uygulamalarına maruz kalmaktadır. Yasal haklarını kullanamamak, sigortasının düşük yatırılması ve fazla ders yükleri ile de mücadele etmek zorunda kalabilmektedirler. Tecrübesiz öğretmen iseniz işiniz daha da zorlaşmaktadır. Bir yerden başlayalım derken genç öğretmenin meslek sevinci ve mesleğe olan bağlılığı olumsuz etkilenir.

Devlet okulları ile özel okulların karşılaştırılmasını sık sık yapmaktayız. Bugün burada daha çok özel okul öğretmenlerinin sözleşme sürecinde yaşadığı birtakım sorunlarının çözümlerine değinmek istiyorum. Tecrübeli ya da tecrübesiz tüm öğretmenler sene sonunda sözleşmelerinin yenilenmeyeceğinden kaygı duyarlar. Mevcut durumda hem kurum hem de öğretmenlerimiz yıpranmaktadır. Sözleşmelerin yıllık olması, ücret artışlarının kontrol edilebilir olmaması sorunlarının çözülmesi gerekmektedir.

Öğretmenlerimizin zaman zaman bir araya gelerek bir örgütlenme çalışmasının içerisinde oldukları duyumları alınmaktadır. Ancak hiçbir öğretmen adayı bunu dillendirememektedir. Dillendirdiğinde bir daha iş bulamayacağını hissetmektedir. Öğretmen örgütlerinin sadece devlet çalışanını takip eder yapıda olmaları ve özel okul eğitim kolunda bir örgütlenme için hareket etmemeleri de ayrı bir ironidir.

Özel okulların, kursların ve öğretmenlerin ortak bir noktada buluşacağı ve tavır koyacakları bir sivil toplum örgütünün kurulması kaçınılmazdır. İnsanların ve kurumların birbirlerini tamamlayıcı ve destekleyici bir şekilde ortak bir noktada buluşmaları sağlanmalıdır. Öğretmenlerimizin ve eğitime yatırım yapan insanlarımızın mutlaka desteklenmesi gerekir.

Özel okullarda çalışan öğretmenlerin, idarecilerin ve yardımcı hizmetlilerin sorunlarına ve çözüm önerilerine katkı sağlamayı bir eğitimci olarak görev addediyorum. Okul kurucularımızın en azından dernekleri veya belirli platformları bulunmaktadır. Özel okul öğretmenlerinin ve eğitim çalışanlarının sesini duyup sorunlarını merkezi bir yaklaşımla çözmek boynumuzun borcu olmalıdır. Öğretmenlerimizin yeni sözleşmelerinin öncelikle hayırlı olmasını diliyor, sözleşme yenileyemeyen öğretmenlerimizin içinde bulunduğumuz salgın sürecini en az zararla atlatmalarını temenni ediyorum. Normal eğitim-öğretim sürecine geçildiğinde özel okullara talebin artacağını ve yeni öğretmen ihtiyacının artacağını öngörüyorum. Ümitsizliğe kapılmadan elimizden geleni yapmalı, sonrasını da inancımız gereği Yüce Yaradana bırakmalıyız.