Osmanlı Devleti'ni anlamak ve tam anlamıyla idrak edebilmek objektif bir bakışla ancak mümkün olabilir. Bir millete veya bir medeniyete peşin hükümle bakılırsa o milleti ve medeniyeti özümsemek mümkün değildir. "Osmanlı Türk'ü dışladı" başlığını on iki yıl önce bir yazıyla kaleme almıştım. Bu yazıyı değiştirmeden paylaşma gereği duydum. Çünkü bazı platformlarda yeniden bu mesele tartışıldığını ve yanlış yönlendirildiğini gördüm. 

Osmanlı Devleti yöneticilerinin, hatta Selçukluların Türkleri dışlayıp hor gördükleri Zeki Velidi Togan ve Faruk Sümer gibi tanınmış tarihçilerimizin kanaatidir. Bunlara dayanarak bazı sosyal bilimciler (Çetin Yetkin gibi) ve gazeteciler (Hasan Pulur, Nazlı Ilıcak) bu görüşü tekrarlarlar. Soruyorum, Soyu Türk olan bir devletin kendi soyunu dışlaması ne kadar doğrudur ya da dışladıysa hangi Türkleri dışladı?

Evet, Osmanlı Türk'ü dışladı; ama dışlananların, küçük görülenlerin şehirlerde yerleşik Türkler değil, göçebe bir hayat tarzı süren, yaşamlarını ancak yağma ile çapulculukla temin edebilenler olduğu görülmüştür. Günümüzde birçok Türk kökenli vatandaşımız hırsızlık, kanun kaçakçılığı, taciz vb. yüz kızartıcı suçlardan hapse mahkûm edilmektedir ve hatta toplumdan dışlanmaktadırlar...

Peki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türkleri dışlıyor deme hakkına sahip miyiz? Mutlak surette hayır. Osmanlı Devleti de bu tür topluluklara etrak-i bidrak (bilinçsiz Türkler) sözü Osmanlıların siyasi rakibi Safevi Devleti kurucusu Şah İsmail'in (1487 - 1524) etrafına toplanarak onun Şah olmasını sağlayan Anadolu göçebe Türkmenler için söylenmiştir. Yine 17. yüzyıl başlarında Celali İsyanları anlatılırken, isyana katılanlar için çirkin Türk, hilekâr Türk anlamındaki Türk-i bed-lika ve Türk-i sütürk sözcükleriyle tanımlanmıştır... 

Görülene bakılırsa, Osmanlı, ülkesine ihanet edenleri dışlamış. Yani, bazı tarihçilerimizin dediğinin aksine, Osmanlı yönetime el kaldırmayan, yerinde olması gerektiği gibi duran ve ülkesi için çaba sarf edeni sırtlamıştır. Bir olayı ele alırken kaynak derinliğini ideolojik bağlarımızla harmanlayıp sunmamamız gerekir. Tarihçi, özüne sadık kalmalı ve sonuna dek özünü korumalıdır. Tarihçilik, geçmişi derinlemesine yaşamaktır. Her söyleneni veya her kaynağı yazan değildir...

Bir diğer husus ise, Osmanlıların Hazret-i Peygamber soyundan geldiklerinden Araplara kavm-i necip (asil kavim) dedikleri, onları Türklerden üstün gördükleri söylemler arasındadır. Kaynaklara bakıldığında durumun çok farklı olduğu açık ve net bir şekilde görülmektedir...

Osmanlılar, Arapların göçebe olup çapulculukla geçinenlerine arab-i bed- fial (eylemi kötü Araplar), arab-i bed-rey (düşüncesi kötü Araplar), arab-i şekavet-şiar (soygunculuk ve haydutluğu adet haline getiren Araplar) dediği görülmektedir...

Söylemlerin yanlışlığını kanıtlayan arşiv belgeleri, Osmanlıyı kötüleme gayreti içinde olanların hevesini kursağında bırakır cinsten. Elindeki birkaç belgeden yola çıkarak "Osmanlı Türkü dışladı" demek ne kadar yanlışsa, Osmanlıyı sürekli övmekte o kadar yanlıştır elbette. Biz, Osmanlı sütten çıkma ak kaşıktır demiyoruz. Ancak olmayan bir durumun varmış gibi lanse edilmesi ve bunun çok iyi bilinen tarihçiler tarafından yapılması bize lezzet vermediği gibi hayal kırıklığına uğratıyor. Tavsiyem, Osmanlıyı şahsi fikirlerden arınık bir şekilde yani objektif bir bakışla ele almaları yönündedir. 

Vesselam

Hamza KILIÇASLAN