Bireyler, hayatlarının büyük bir kısmını örgütlerde geçirir. Örgütsel yaşamın iyi ve olumlu olması, çalışanların iş doyumu ve motivasyon düzeyini olumlu yönde etkilerken, olumsuz olması, bireylerde stres, kaygı, korku ve öfke düzeyinin artmasına, hatta işi bırakma, başka örgüte geçme gibi davranışları ortaya çıkarmaktadır. İskandinavya ülkelerinde olumsuz örgüt yaşantısı yüzünden, mobbing mağdurları arasında %15 civarında intihar vakaları görülmektedir. Yaklaşık bir ay önce İzmir’in Çeşme ilçesinde komiser yardımcısının gözlüğü kaybolur. Bir polis memurunun çaldığı yönünde algı oluşur. Polis memuru sorgulanır ve evi aranır. Polis memuru bu olay karşısında intihar eder. Alt tarafı bir güneş gözlüğü için insanların onuru, gururu, haysiyeti ayaklar altına alınmıştır. Güneş gözlüğü karakolun çay ocağında bulunur. Fakat iş işten geçmiş polis memuru çoktan vefat etmiştir.

Örgütsel yaşamda en çok görülen olumsuz davranış mobbingtir. Mobbing bireysel yapılabileceği gibi grup halinde de ortaya çıkabilir. Mobbingçilerin en önemli silahı dedikodu yapmaktır. Sermayeleri dedikodu güçleri çeteleşmek olan bu kişiler, sürekli dedikodu yaparak, muhataplarını sindirmeye, yıldırmaya ve örgütten uzaklaştırmaya çalışırlar. Mağdur, yaratılan olumsuz algıdan kurtulmak için kendisini savunmaya çalışır. İşte bu aşamada o da dedikodu mekanizmasının aktörü haline gelebilir. Bu süreçte, mağdur dedikoducu kesimin seviyesine inmiş, o da sürecin aktif bir parçası olmuştur. Dedikoducu kesim, mağduru ringe çıkartmış ve kendi düzeyleriyle muhatap etmişlerdir. Bu aşamada mağdur, oyuna gelmiş ve kokuşmuş sürecin aktörü kimliğine bürünmüştür. Bir hafta önce, sosyal medyada bir kartal ve kartalın üzerinde duran, onu sürekli gagalayan bir karga vardı. Bu durumda kartalın hiç tepki vermediği ve yükseklere çıktığı anlatılıyordu. Kartal yükseldikçe oksijen miktarı azalır ve karga yükseklerde yaşayamaz ve aşağıya düşer. Dedikodu yapan kişiler karga, mağdur ise kartaldır. Hakkınızda dedikodu yapanların seviyesine inerseniz alçaklarda gezinirsiniz ve sürekli itibar kaybedersiniz. Yapmanız gereken onları sizin yüksekliğinize çekmek, oyunun kuralını belirlemektir. Dedikodu, yapanı da, mağduru da, örgütü de yıpratır. Değer kaybına uğratır.

Örgütlerde yaşanan mobbing sürecinin aktörleri, mağdurun beyaz dediğine siyah, siyah dediğine mor demek gibi ilginç davranış tarzları vardır. Mağdur eğer biraz inatçı ve tartışmaktan mutlu oluyorsa, ortalık laf kalabalığına dönüşür. Tartışmanın ve kavganın kazananı yoktur. Yaralılar ve kaybedilen itibar, zedelenen onur ve ömür vardır. Bu durum, Kurt ile Eşek hikâyesinde çok güzel ifade edilir. Kurt ile eşek sohbet ederken birden tartışmaya başlamışlar.

Kurt: “Çimen yeşildir.”

Eşek: “Çimen sarıdır.”

Kurt: “Çimen yeşildir.”

Eşek: “Çimen sarıdır.”

Eşek ile kurt sert bir şekilde tartışmışlar fakat sonuca ulaşamamışlar. Kurt, eşeğe haydi aslanın yanına gidelim ve ona soralım, hakemlik yapsın bize demiş. Eşek bu teklifi kabul etmiş. Sonunda konuyu orman kralı aslana anlatmışlar.

Aslan kurta bir ay hapis cezası, eşeğe de özgürlük kararı vermiş.

Kurt şaşkınlıkla aslana yaklaşmış ve sormuş: “Hakikaten sen de çimeni sarı mı görüyorsun?”

Aslan: “Hayır çimen yeşildir.”

Kurt: “O halde neden bana bir ay hapis cezası verdin?”

Aslan: “Eşekle tartıştığın için…”

Örgütlerde çoğu zaman eşek ile kurt örneğinde olduğu gibi, “Dediğim dedik öttüğüm düdük.” diyerek düşüncelerini dayatan, bu amaçla çeteleşen pek çok kişi ya da kişiler vardır. Bu kişilerden uzak durmak, onları yok saymak en doğru stratejidir. Bu kişiler değişimin, gelişimin önünde engeldir. Örgüte 30 yıl önce gelmesine rağmen kendisini geliştirmediği için, “Bıraktığınız yerde otlamaya.” devam etmektedir. Örgütlerde en sorunlu kişiler başarı yönelimli ancak başarısız kişilerdir. Bu kişiler eylemsiz kaldıklarında, en çok çeneleri düşer. Onlarla muhatap oldukça, onların konfor alanına yönelmiş, onların profesyonel oldukları alanda onlarla çatışmaya girmişsiniz, demektir. Muhtemelen kaybeden siz olursunuz. Bu kişileri görmeyin, ilgilenmeyin, tebessüm edip yanlarından çekip gidin.

Örgütlerde zorbalar, sürüler halinde yaşar. Muhataplarını gördüklerinde hayvanlar gibi ses çıkarıp hücuma geçerler. Bu tip kişiler güçlerini çeteleşmekten alırlar. Meşhur bir söz vardır: “Üzülme üzülme sakın yalnızım diye. Hem yalnız olan tek sen misin?. Kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar…” Bu kişiler, sürü halinde yaşadıkları için birbirlerinin ayıbını, eksiğini kapatmada maharetlidirler. Yalancı şahitlik yapmada ise üstlerine yoktur. Haklı olduğun her konuda haksız konumuna düşebilirsin. Bu konuda tarihi bir “Deve” hikâyesi anlatılır. Muaviye Şam'da, Hazreti Ali ise Küfe'de validir. Aralarında anlaşmazlık vardır. Bir gün Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den bir kişi, erkek devesi ile Şam'a gelir. Şam sokaklarında dolaşırken Şamlının birisi Küfeli’nin yanına yanaşarak: "Bu dişi deve benim." der. Küfeli olan devenin sahibi ise: "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir." demesine rağmen Şamlı halen: "Bu dişi deve benim." demekte ısrarcıdır. Küfeli adam itiraz etse de dinletemez. Tartışma büyür. Sorun Muaviye'ye intikal eder. Ahali de olaydan haberdar olur ve bir meydanda toplanır. Devenin erkek olduğunu elbette herkes görür. Muaviye de meydana gelir ve ahaliye sorar: "Ey ahali, bu dişi deve Şamlınındır değil mi?" Ahali hep birlikte bağırır: "Evet dişi deve Şamlınındır." Küfeli’nin devesi Şamlıya verilir. Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalır. Muaviye onu yanına çağırır: "Ey Küfeli şimdi beni iyi dinle. Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve deve dişi değil erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: “Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deve ile erkek deveyi ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var. Ayağını ona göre denk alsın."

Türkiye’de örgütsel ilişkilerin parametreleri konjonktüre göre değişir. Konjonktüre göre duruşunu değiştiren, ilkesiz, değersiz, omurgasız çok mesai arkadaşınız olabilir. Bu kişilerin tek sermayesi yalakalık, ispiyonculuk ve fırıldaklıktır. Çıkarları için herkesi çok kolay satabilirler. Bu yüzden örgütsel güven ve dostluk kavramları, bu kişilerle yaşanacak bir durum değildir.

Sonuç olarak örgütler cennet değildir. Kaynaklar kıt, çalışan çok, zaman baskısı ve yükselme beklentisi varsa, bireyler birbirini ezmekten, kullanmaktan ve harcamaktan çoğu zaman imtina etmezler. İçlerinde insani değerleri henüz kaybolmamış kişiler olsa da, seyirci etkisi dediğimiz, ortama uyma ve tepkisiz kalma davranışlarında artış gözlenebilir. İnsanlara takılıp kalmanız, sizi sıradanlaştırır. Bu yüzden başkalarının sizi meşgul etmesine izin vermeyiniz. İlkelerinizden, değerlerinizden ve hedeflerinizden vaz geçmeyiniz. Düşmanlarınızı üzmenin en pratik yolu, sürekli başarılı olmanız ve dik yaşamanızdır. Örgütsel olumlamalar yapmadığınızda, tükenmişlik yaşamanız, zihninizi gereksiz şeylerle meşgul etmeniz muhtemeldir. Bu sebeple proaktif davranışlar sergileyiniz. Muhataplarınızın seviyesine inerek tükenmişlik yaşamak yerine zirvelere yönelmeye ve enerjinizi verimli alanlarda harcamaya çalışınız. Bu hayat herkes için sonlanacaktır. Önemli olan bu kısa hayatı verimli şekilde kullanmak, üretmek ve gelecek nesillere bir şeyler bırakabilmektir.

Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU

Kaynakça

Kurt ile Eşek. https://medium.com/@evrendede/kurt-ile-e%C5%9Fek-tart%C4%B1%C5%9F%C4%B1nca-697238e3a10 (Erişim Tarihi: 14 Nisan 2021).

Hz. Ali, Muaviye, dişi deve hikayesi - Ömer Erbıyık https://www.gunboyugazetesi.com.tr/hz-ali-muaviye-disi-deve-hikayesi-4376yy.htm (Erişim Tarihi: 14 Nisan 2021).