Depremden birkaç saat önce Hatay'a gittiğini söyleyen Onar  "Yatağa kafamı koyduğum anda sallantıyı yaşadım" ifadelerini kullandı.

Onar yaşadıklarını şöyle açıkladı :

"Gölcük depreminde de hayattaydım fakat o zamanlar 8 aylıktım. Ailemin anlattığı kadarıyla bir sürü badireden sonra beni ve annemi Zonguldak’a göndermişler, fakat babamın işinden dolayı kalması sebebiyle de sonra yeniden Kocaeli'ye dönmüşüz. Her iki depremi de yaşamış birisi olarak söyleyebileceğim tek şey; halkın gerçekten yardıma ihtiyacı var"

"Ben bir hevesle Hatay’a geri döndüm. Ertesi günü işim var, öğrencilerimi göreceğim, tekrar okulda eğitime başlıyoruz diye sevinçliydim. Gece saat 03.45 sıralarında İskenderun Otogarı’na inebildim. Sonrasında bir taksi tutup eve gittim. Eve gidip üzerimi değiştirip yatağa kafamı koyduğum anda sallantıyı yaşadım. Birkaç aydır İskenderun’da ufak ufak sallanmalar vardı. Beni rahatsız etmiyordu, uykuma devam edebiliyordum. Ben de başta birazcık sallanır sonra durur diye düşündüm. 2-3 saniye sonra sallantılar daha da arttığında, dolaplar sallandığında, eşyalarım aşağı düşmeye başladığında ve artık bacaklarımı hissetmemeye başladığımda durumu anladım. Bunların hepsi birkaç saniye içerisinde oldu. Ben öğretmenim, deprem tatbikatını yapan biriyim ama ben bile aklıma hiçbir şey gelmeden üzerimdeki tişörtle merdivenlerin yarısına kadar indim. Sonra soğuğu hatırladım, evime geri dönüp bir yağmurluk ve hazır bir çantayla beraber dışarı çıktım. Kendimi dördüncü kattan, yaklaşık 10-15 saniyede aşağıya indirebildim" 

Deprem sırasında yaşadıklarını dehşetle anlatan Onar şu ifadeleri kullandı: "O soğukta, o yağmurda herkesin korku içerisinde olması insanı bir panik haline sokuyor. Yerel halk çok anlayışlı o konuda. Hemen bir ateş yaktılar, etrafında toplanıp ısınmaya başladık. Herkes kendi binalarına bakıyor, herkes sevdiklerini aramaya çalışıyordu fakat kimse kimseye ulaşamıyordu, telefon hatları kapalıydı. Anayola çıkıp binaların olmadığını gördüm. Bende aslında panik hali o zaman başladı. Binalar yola doğru yıkılmış ve gideceğimiz yer de yoktu. Binalar yıkılmaya devam ettiği için herkes beni itip öbür yana doğru götürmeye çalışıyordu. Bir şekilde arkadaşımın yanına doğru gitmeyi kafaya koydum, çünkü kimsem yoktu. O toz bulutunun, enkazların, bağırışların, annelerin, babaların, eşlerin, hayat birikimlerinin enkaz altında kalmalarını duyarak arkadaşımın yanına vardım. Bu arada kendi aileme de ulaşabildim. Onlara deprem olduğunu ama güvende olduğumu, korkmamalarını söyledim. Fakat ‘Keşke aramasaydım’ dediğim bir zaman da oldu, çünkü direkt ağlamaya başladılar. Ben hayattayken bir aile ağlıyorsa hayatta olmayan insanların aileleri ne durumda siz düşünebilirsiniz. Ben düşündükçe elim, ayağım titriyor. Gözümün önünde insan çıkardılar, çok sevindim. Battaniyeye sarıp, teselli ettiler. Tabii ki cenazeleri de çıkardılar, onları da gördüm. İçimiz kan ağladı."

Sonrasında ailenin çağrısı sonrası Kocaeline döndüğünü aktaran Onar şöyle devam etti :

"Benim içimde kalıp bir şeyler yapmak vardı ama ailemden dolayı döndüm. Ailemin tek evladıyım. Kendimi tehlikede hissettim. Zaten o durumda kendime bile bakamıyordum. Bir şekilde otogara gidebildim. Bütün seferler iptal olmuştu. Hayırsever bir aile servis kiralamış ve Adana’ya kadar gidecekti. Ona bilet alabildim, sonra Adana’ya gidebildim. Orada soğuk mu, geç gelmem mi, hızlı olmam mı, ailemin duaları mı, verdiğimiz sadakalar mı beni hayatta tuttu bilmiyorum. Şu an buradayım. Eğitime ara verildi. Haberlerini alıyorum, çocuklarım hala enkazın altında. Elimden gelebilecek her şeyi yapıyorum. Buradan su depoları, tankerler istiyorlar. Bütün dünya seferber oldu. Böyle acıların yaşanmaması lazımdı ama yaşanıyor. Şu an halk gerçekten desteği görüyor. Dayanışma var. Depremi yaşamış bir insan olarak herkese çok teşekkür ederim. Dualara da çok ihtiyacımız var. Dua edin, yardım edin, oturmayın, sessiz kalmayın, bir şeyler yapın" 

"Benim tek hatırladığım durup durup sallandığımızdı. Şu anda bile hareketsiz kaldığım zaman olduğum yerde sallanıyorum. Sayısını hiç bilmediğim kadar insan sallandığımızı, deprem olduğunu söylüyordu. Biz mesela arkadaşımla kol kola giriyorduk ancak öyle yürüyebiliyorduk. Deprem olup bittikten sonra bile başımız dönüyordu, zor yürüyorduk. Zaten yollar kırılmıştı, kaldırımdan gidiyorduk. Bir yandan binalara bakıyoruz, üstümüze çökecek mi diye endişe duyuyoruz. Yani yaşadıysam bile hatırlayamıyorum. Hafıza yok orada”