2010 yılında Maliye Bakanlığının eğitimi için Antalya’da bir otelde kalıyordum. Seminer veren arkadaşlarla birlikte, seminer saatlerinin dışında havuz, sauna ve FIN hamamı arasında mekik dokuyorduk. Saunada kalabalık bir grup vardı. İçlerinde tek yabancı bendim. Birbirleriyle konuşmalarına kulak misafiri olduğumda, yıllar önce yatılı bir okulda altı yıl birlikte öğrenim gören daha sonra da mesleğe atılan ve her yıl yurdun bir köşesinde buluşup üç gün hasret gideren kişiler olduklarını öğrendim. Her yıl aksatmadan buluşmaları çok ilginçti. Çocukları ve torunları ile geliyorlar, hasbihal edip gidiyorlardı. Sohbete ben de katıldım. Kısa boylu hafif göbekli olan, okul arkadaşı ile olan anısını anlatırken gözleri dolmuştu. Konu matematik dersi ile ilgiliydi. Arkadaşından öğrendiği matematik bilgisi ile mezun olup nasıl üniversite kazandığını, nasıl mühendis olduğunu anlattı. Bir diğeri, parasız kaldıklarında birbirleriyle dayanışma içinde olduklarını, derslerden geride kalan arkadaşlarına yardım ettiklerini duygu yüklü cümlelerle paylaştı. Daha sonra okulda yaptıkları muziplikleri, öğretmenlere taktıkları lakapları ve mezuniyetteki çılgınlıklarını dinledim. Grupla akşam yemekte de sohbet etme olanağı buldum. Gruptan bir kişi: “Hocam yaz aylarında köye giderdim. Okulun açılacağı, arkadaşlarımla buluşacağım günleri dört gözle beklerdim. Bana okulu arkadaşlarım, sevdirdi.” demişti.

Memlekete tatile gittiğimde halâ okul arkadaşlarımla buluşurum. Okul anılarımızı birbirimize anlatırız. Hatta aynı anıyı defalarca anlatır ve güleriz. Anlatmaktan bıkmayız. Yaşıtlar bir araya gelince sosyal roller, statüler ortadan kalkar, herkes de çocuklaşma belirtisi görülür. Pırasa lakaplı arkadaşımızın yaramazlıkları, sınıf başkanı Kadir’in saflıkları, Komser Kolombo Turan’ın polisiye merakı, bir nevi “Hababam Sınıfı” özelliği taşırdı. Okuldaki sigara kontrolü, Sırrı Hoca’nın sigara bulmak için geliştirdiği teknikler, Kunta Kinte’nin sıra dayağı kahkahalar eşliğinde, demonstrasyon tekniğini kullanarak birbirimize hatırlatırız. Okulu sevmesek de, okul arkadaşlarını ve bazı hocaları çok sevdiğimiz bir gerçekti. Onlarla birlikte zaman geçirebilmek için her gün okula giderdik ve çoğu zaman dersten ziyade okuldaki olaylara ve arkadaşlarla yaptığımız etkinliklere odaklaşırdık. Okulu bize arkadaşlarımız sevdirmişti.

Okul arkadaşlığı, oynanan oyunlar ve paylaşımlar çocukların gelişiminde önemli rol oynar. Küçük oğlum Eren, görev yaptığım yere yakın bir kreşte öğrenim görüyordu. Her sabah onu kreşe bırakırken bana şöyle derdi: “Baba akşam biraz geç gel. Bazı arkadaşlarımın babası ve annesi geç geliyor. Biz kreşte kalıyoruz. Arkadaşlarımızla oyun oynuyoruz. Lütfen…” Çocuklar kreşte akşama kadar oyun oynamıyorlar mıydı? Yoksa çocuklara sürekli etkinlik yaptırıp oyun oynamalarına izin verilmiyor muydu?

Öğrencilerin birbirleriyle aşırı samimi olması okuldaki eğitsel amaçlardan uzaklaşmaya, okula karşı blok oluşturmaya neden olabilir. Bu durum, okulda disiplin sorunları yaratabilir. Öğrencilerin aralarında hiçbir bağ ve iletişimin olmadığı okullarda ise gri bir ortam ve öğrencilerde yabancılaşma, akabinde de okula devamsızlık yapma ya da okuldan ayrılma şeklinde istenmeyen davranışlarda artış görülür. Her çocuğun Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramında” ifade ettiği gibi “sevgi, saygı, ait olma ve kendisini değerli bulma” ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı önce ailede akabinde okulda ve sosyal çevrede karşılayan öğrencinin sosyalleşme ve topluma intibak süreci başarılı bir şekilde gerçekleşir. Okul yönetimlerinin, öğretmenlerin bu aşamadaki görevi; öğrencilerin sosyalleşme ve bir grup üyesi olma, tanınma, kabul görme ve onaylanma ihtiyaçlarını karşılayacak eğitsel ortamlar yaratmaktır. Bu ortamlar bazen doğal mecrasında kurulabileceği gibi bazen kurulamaz ya da kurulsa da gerçek amacının dışarısında farklı şekilde kurulup evrilmeye başlar.

Öğrenciler arasındaki olumsuz olaylar, çoğu zaman tamamen tecrit edilmiş halde ortaya çıkmaz. Bazen alay ve dışlama bazen de çeteleşme ve çatışma biçimine dönüşebilir. Ailede ön koşulsuz sevgi ihtiyacı karşılanamayan öğrenci, sevgi ihtiyacını karşılamak için okulun amaçları dışındaki gruplara girerek, potansiyel disiplin sorunları içeren olumsuz davranışlar sergileyebilir. Burada amaç, disiplin dışı davranışlar sergileyen grubun desteğini sağlamak, sevgisini kazanmak ve ailede karşılayamadığı sevgiye kavuşmaktır.

Öğrenciler arasında zaman zaman “Akran Zorbalığı” meydana gelebilir. Akran zorbalığı bazen fiziksel bazen de psikolojik şiddet şeklinde ortaya çıkabilir. Öğrencilerin bir kısmı, akran zorbalığında bazen özne bazen de nesne rolü üstlenebilir. Öğrenciler, okulda olumsuz bir davranışı onaylamasalar bile, grup üyelerinin kabul ve onayını almak için, yanlış olduğunu bile bile olumsuz davranışı yapmaktan geri durmazlar. Bu sebeple okullarda kendiliğinden oluşan doğal öğrenci grupları olumlu olabileceği gibi olumsuz davranışlar da sergileyebilirler. Akran zorbalığında aktif rol alan öğrenciler; çeteleşme, dersleri protesto etme, öğretmenlere karşı gelme gibi olumsuz davranışlar ortaya koyabilirler. Disiplin dışı davranışların sıklığında artış gözlendiğinde, bu okulda muhtemelen olumlu bir habitat yaratılamadığı ileri sürülebilir.

Okulun disiplin sorunlarının yoğun yaşanmasında etkili olan faktörlerden birisi de, okulun çevredeki imajıdır. Okulun çevresinde, öğrencilerin disiplinsiz, tembel, okul başarısının düşük, şiddetin yoğun olduğu bilgisi varsa, istendik davranışlara sahip öğrenci bu okula kayıt yaptırmaz. Okul, başka okullara kabul edilmeyen sorunlu öğrencilerin toplanma alanına dönüşür. Bu tür durumlarda, okul yöneticileri öncelikli olarak imaj yönetimine yönelmeli ve okulun çevredeki imajını düzeltmelidir. Bu amaçla pek çok sosyal, kültürel, sportif ve sanatsal faaliyet yapılıp kamuoyuna tanıtılabilir. İyi bir imaj yönetiminden sonra okulun iklimini, kültürünü başarı ve kendini geliştirme üzerine tanımlamak ve yönlendirmek, okuldaki kulüpleri etkin hale dönüştürmek, öğrencileri belirli alanlarda aktif hale getirmek gerekir. İyi bir imaj yönetimi ve iyi bir habitat yaratıldıktan sonra, potansiyel sorun alanlarının azalması gerekir. Eğer bariz bir azalma oluşmamışsa, ya okul yönetimi kararlılık gösterememiş ya da kontrol edilemeyen farklı değişkenlerin etkisi vardır. Bu tür uygulamaların başarısını belirleyen ana faktör kararlı disiplin ve takım bilinci olduğu unutulmamalıdır.

Öğrencileri okulda tutan en önemli faktörlerden birisinin okul arkadaşlığı olduğundan bahsetmiştim. Öğrencilerin servisle okula geldiği, servisten inip sınıfa girdiği, ders yaptığı, ders bitince servise binip evine gittiği bir süreçte okul arkadaşlığı, dostluk oluşmaz. Oluşsa da sosyal medya sınırları içinde kalır. Derslerin çok yoğun, sınavların çok zor ve merkezi sınav baskısının fazla olduğu bir süreçte; okul arkadaşlığı, dostluk, samimiyet ortamlarının doğal mecrasında gerçekleşmeyeceği bir gerçektir. Bu ortamları yaratma işi okul yöneticilerine ve öğretmenlere düşmektedir. Sürecin etkili yönetilmesinde bazı köşe taşlarına ihtiyaç vardır. Öncelikle her öğrenci, farklılıklara saygı duymayı, demokrasiyi, kişi hak ve hürriyetlerini, sorumluluklarını öğrenmiş ve içselleştirmiş olması gerekir. Bu kazanılanların üzerine okul arkadaşlığının oluşumu için harekete geçmek daha doğru bir yaklaşım olur.

Sonuç olarak arkadaşlık ve dostluk doğal bir ihtiyaçtır. Okul bu ihtiyacı, eğitimin amaçlarına uygun bir şekilde oluşturabildiğinde başarılı olur. Arkadaşlık ilişkilerini pekiştiren en önemli durum, oyundur. “Oyun çocuğun en yaşamsal uğraşıdır.” Oyun oynarken, arkadaşıyla takım halinde mücadele ederken, düşen arkadaşının kolundan tutup onu yerden kaldırırken, çocuklar pek çok şey öğrenir. Bu şekilde dostluklar, arkadaşlıklar pekişir ve kalıcı hale gelir. Öğrencilerin çoğunluğu okul arkadaşlarını çok sevdikleri için okula gelirken, bazıları da nefret ettiği için okula gelmez. Okul arkadaşlığı bu bağlamda kilit özellik taşır. Okul yönetimi ve öğretmenlerin görevi, akran zorbalığı yaratmadan destekleyici, paylaşımcı ve sorun çözücü arkadaşlıkların oluşumuna katkıda bulunmak, bunu sağlayabilmek için de eğitsel faaliyetleri devreye sokmaları gerekir. Okul bitip hayata atıldıklarında “Gök kubbede kalan hoş bir seda” olarak okulda kazanılan arkadaşlıklar ve dostluklar kalacaktır. Çocuklar arkadaşlarını okuldan ve öğretmenden daha çok severler. Çoğu zaman kader arkadaşlığı yaparlar. Onların bu yoğun mücadelelerine paydaş olmanın yolu, onları derslerle boğup birbirlerinden uzaklaştırmak değil, dersle arkadaşlığı bütünleştirecek okul modellerine geçiş yapıp, okul arkadaşlığını desteklemek ve iş birliğine dayalı öğrenme ortamlarını, süreçlerini hayata geçirmektir.