Öncelikle ifade etmekte fayda görüyorum ki, “Niteliksiz Okul” ifadesi şahsıma ait değildir. “Niteliksiz Okullar” ifadesi, malum Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz Bey tarafından kullanılmıştır.

2018-2019 eğitim-öğretim yılından itibaren;

  • Niteliksiz okul mezunu,
  • Niteliksiz okulun müdürü,
  • Niteliksiz okulun öğretmeni,
  • Niteliksiz okulun öğrencisi,
  • Niteliksiz okula çocuğunu gönderen veli…

Cümlelerini sıklıkla işitme olasılığımız oldukça yüksektir. Resmi eğitim kurumları, nitelikli ya da niteliksiz olarak sınıflandırılamaz. Eğer sınıflandırmaya kalkışılırsa, kamu, eğitim hizmetini vatandaşlarına eşit ve adalet bir şekilde sunmadığını, sınıf farkı gözettiğini, toplumu kategorik hale getirdiğini kabul etmiş olur.  Bu sebeple, bu tür ifadeler “fırsat ve imkân eşitliğini” tehlikeye soktuğu gibi, ileride telafisi imkânsız pek çok sorunun ve çatışmanın yaşanmasına sebep olabilir.

2017 yılı Kasım ayında Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretime Geçiş Sistemi’ni yeniden düzenleme kararı aldı. TEOG kaldırıldı. Yerine yaklaşık 126.510 öğrencinin kayıt yaptırabileceği, sınavla öğrenci alan okullar saptandı. Bu okullar Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Anadolu Liseleri, Anadolu İmam Hatip Liseleri ve Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri olarak kamuoyuna açıklandı. Bu listeye göre Fen Liseleri’nin kontenjanı 34.500, Sosyal Bilimler Liseleri’nin 9.450, Anadolu Liseleri’nin 34.530, Anadolu İmam Hatip Liseleri’nin 28.860, Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri’nin ise 19.170 civarındadır. Bazı il ve ilçelerde mevcut kontenjanını dolduramayan Anadolu İmam Hatip Liseleri, Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri hatta Sosyal Bilimler Liseleri’nin sınavla öğrenci alan liseler kapsamına alınması fevkalade hatalı ve riskli bir karardır. 1367 okulun 298’i İmam Hatip Lisesi, 449’u ise Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’dir. Bu uygulama ile öğrenciler zorunlu olarak mesleki –teknik eğitime ve din eğitimine yönlendirilmektedir.

Sınavla öğrenci alan liselerin illere göre dağılımı incelendiğinde, 34 ilde Anadolu Lisesi bulunmamaktadır. Bu durum, %1’lik dilime giremeyen, İmam Hatip ve Mesleki-Teknik eğitim kurumlarına gitmek istemeyen, doktor, mühendis, eczacı, diş hekimi olmak isteyen öğrenciyi çaresiz bırakmaktadır. Sosyal Bilimler Lisesi, İmam Hatip Lisesi ve Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi hedefleriyle uyuşmadığı için tek çare özel okul seçeneği kalmaktadır. Özel okulların ortalama yıllık maliyetlerinin en az 20.000 TL olduğu göz önüne alınırsa, asgari ücretli ve dar gelirli ailelerin çocukları toplama özelliği gösteren, sosyo-ekonomik özelliğine göre kategorik hale getirilmiş, ailenin sosyo-ekonomik sınıfına göre bir liseye gitme durumu ile karşı karşıya kalacaktır. Bu durum, cumhuriyetin yönetiminin ve iktidar partisi olan Akparti’nin değerleri ile, politikalarıyla bağdaşmaz. Çünkü, bu uygulama başladığında eğitim sosyal sınıf farkının artmasına ve pekişmesine neden olan bir faktör özelliği taşıyacaktır. Bu duruma göre, var olan dikey hareketlilik sona erecek, çocuk ailesinin sosyo-ekonomik sınıfına mahkum edilecektir. Eğitim kurumları ile sosyal sınıflar belirgin hale getirilip, eğitim yoluyla, devlet eliyle Hindistan’daki kast sınıfına benzer sınıf oluşacaktır.

Türkiye’de hemen hemen her ilde kuruluşu 100 yılın üzerinde sayısız doktor, avukat, mühendis, bilim adamı yetiştirmiş, bulunduğu ile ve bölgeye değer katmış efsane liseler vardır. Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesi gibi Çanakkale Savaşı’ndan tutun, Kurtuluş Savaşı’na kadar, Türk Milleti’nin her devirde yanında yer alan efsane mezunlar veren liseler, niteliksiz okullar kategorisinde ele alınmıştır. 100 yıllık çınarlar, güçlü okul kültürü, değerleri, inançları, efsaneleri, ritüelleri, hikâyeleri, sembolleri, kahramanları ile bildiğimiz, güven duyduğumuz, koridorlarında gezerken tarihin adsız kahramanlarının nefesini hissettiğimiz bu liseler, artık mahalle mektebi özelliği taşıyacaktır. 100 yıllık çınarlar devrilmiş, değerler çöpe atılmış, üretilen onca kıymet yok sayılmıştır. Bu okulları var eden en önemli özellik, hedefi olan, gideceği yeri bilen ve hedefe kilitlenmiş öğrencileri, öğretmenleri, okul müdürü ve okul çalışanlarıdır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu kültürel zenginliği yok etmeye hakkı ve hukuku yoktur.

Açıklanan 1367 lisenin içerisinde asıl dikkat çeken koskoca ilde bir tane olan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi ve Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin olmasıdır. Hiçbir katma değer üretmemiş, hiçbir başarıya imza atmamış, hiçbir varlık göstermemiş liselerin, sadece bir tane olmasından mütevellit listeye seçilmiş olması, listelerin çok titiz hazırlanmadığının, titiz hazırlandığı iddia edilirse kasıt niyetin varlığı göze çarpmaktadır. Daha inşaat halinde olan, hiç öğrenci almamış liselerin, nitelikli okul listesine alıp, 100 yıllık çınar liseleri niteliksiz olarak değerlendirip liste dışında bırakmak ne kadar etik bir davranıştır? Kuruluşu 10 yılı geçmeyen fakat yarattıkları sinerji ile TEOG’da %3 - %5’lik dilimle öğrenci alan Anadolu Liseleri de listeden çıkarılmış ve adrese dayalı öğrenci alacak lise statüsüne itilmiştir. Bu duruma göre, Fen Lisesi ve Anadolu Lisesi statüsünde % 5’lik dilimle öğrenci alan Anadolu Liseleri, %17 - %20’lik dilimle öğrenci alan Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri kadar önemli ve değerli değildir.

126.510 öğrenci kapasiteli liselere giremeyen çocuklar; doğal olarak ailesi dar gelirli ise mahallerindeki liseye gidecektir. Mahalledeki liseler, adrese dayalı öğrenci alacağı için sınıflar heterojen özellik gösterecek ve Fen Lisesi’ni üç soruyla kaybeden çocuk, %60’lık dilime dahi giremeyen çocukla aynı sınıfta öğrenim görmek zorunda kalacaktır. Bu uygulama nitelikli öğrencilerin kaybedilmesine, yok olmasına ve akademik geleceklerinin ipotek altına alınmasına neden olacaktır. Bu çocukların devlete olan inancı ve bağlılığı zarar görecektir.

2018 yılından itibaren Türkiye’de özel okul patlaması yaşanmaktadır. Özel okul sayısındaki artış korkutucu oranda artmaktadır. Bu okullar nasıl öğrenci bulacak? tartışması yapılırken, cevabı açıklanan listede gizli olduğu görülmüştür.  2018-2019 eğitim-öğretim yılından itibaren sınavla öğrenci alan okulları kazanamayan ve mahalledeki okulu yeterli bulmayan, hali vakti yerinde olan anne-babalar, çocuklarını özel okullara göndereceklerdir. Ekonomik durumu yetersiz olan velilerde banka kredisi çekerek ve borçlanma yoluna gidecek, devletin kapısından geri çevirdiği çocuğunun istikbalini kurtarmaya çalışacaktır.

Sonuç olarak, bu politika sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Bu uygulamalar, eğitimi bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıp %1’lik dilime giren özel öğrencilerin ve ekonomik açıdan yeterli sınıfın eline teslim edecek; mutlu azınlığın daha da mutlu olmasına neden olacaktır. Din eğitiminin çocuklara devlet eliyle verilmesi önemlidir. Ancak, ihtiyaç fazlası, özellikle ortaokul ve lisede din eğitimin verilmesi, 4. Sanayi Devrimi’nin miadını doldurup 5. Sanayi Devrimi’nin gündeme geldiği şu günlerde dünyanın gerçekleri ile pek fazla örtüşmemektedir. Bu yeni uygulama ile birlikte özel okula yatırım yapan ve eğitimden anlamayan pek çok müteşebbis, kazancına kazanç katacak ve zenginleşme yolunda hızla ilerleyecektir. Bu düzenlemeyi Özel Okullar Birliği yapmış olsaydı, ancak bu kadar çıkarlarına uygun hale getirebilirlerdi. 1367 okulun yer aldığı liste iptal edilmelidir. Listeden Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri çıkarılmalı, ihtiyaç fazlası talep olması halinde, puana dayalı bir sıralamayla kayıt imkânı sağlanmalıdır. Her ilde ilk %5’lik dilimle öğrenci alan Anadolu Liseleri, listeye alınmalıdır.  Her ilde mutlaka nüfus oranına göre Anadolu Liseleri belirlenmeli ve öğrenciler mağdur edilmemelidir. Devletin her çocuğa “Eğitimde Fırsat ve İmkân Eşitliği” sunma görevi olduğu unutulmamalıdır