İnsan yaşamında mizaç, karakter ve kişilik üç önemli değişkendir. Mizaç, yaratılıştan gelen, huy anlamına gelir. Genetik özellikler, genel olarak mizacı belirler. Karakter, çocuğun büyürken karşılaştığı olay ve durumlara karşı geliştirdiği mekanizmadır. Genetik kodlardan uzak, sosyal özellik taşır. Kişilik ise, yapısal, gelişimsel etkenler ve toplumsal deneyimlerden kaynağını alan, bireyin kendine özgü yaşam tarzı ve uyum modellerini belirleyen, içe sindirilmiş̧ düşünüş̧, duyuş ve davranış̧ kalıpları olarak tanımlanır. Başka bir anlatımla, mizaç çekirdek, karakter fidan, kişilik ise ağaçtır. Bu üçlü yapı, 11 yaşına kadar netleşir ve bireyin yaşam ve düşün tercihleri üzerinde etkili olur. 11 yaşına kadar belirli becerileri kazanamayan kişiler, bilgi sahibi olur ancak davranışa dönüştüremezler. Bu yüzden yüksek …….mühendisi olan ancak çok kaba davranışlar sergileyen kişilerin özelliği de budur. Mizacındaki odunluk ve kabalık, karakter edinme ve kişiliğin belirlenmesi sürecinde doğru şekilde formatlanamamıştır.

​Yıllar önce bir öğretmen Erzurum’da yaşadığı bir olayı şöyle anlatmıştı: İlk görev yeri olan okula gider ve okul müdürünün odasının kapısını tıklar. Gel sesi ile içeri girer ve müdürün bulunduğu yere doğru hareket eder. Müdür elini uzatır. Öğretmen de müdürün elini tokalaşmak için uzattığını düşünür o da elini uzatır. Müdür: “Elini değil, evrakları uzat.” diyerek azarlar ve evrakları öfkeyle alıp, çıkabilirsiniz, çağırınca gelirsiniz.” der. Bu olaya maruz kalan öğretmen, bürokrasinin acı ve soğuk yüzü ile karşılaşır. O günden sonra kaba, nezaketsiz ve saygısız onlarca yönetici ile karşılaşır. Sürekli hata yapma kaygısı ve korkusuyla yaşar. 

​Başka bir öğretim üyesi, lisansüstü eğitime ilk başladığı dönemde yaşadığı olumsuz bir olayı benimle paylaşmıştı.lisansüstü eğitime başladığı hafta ders programları belli olmadığı için, ana bilim dalını ve ana bilim dalı başkanını sorasora bulur. Katlarda hocaların oturma şemaları yoktur.  Ana bilim dalının web sayfasında da açıklayıcı bir bilgi bulunmadığı için, öğrenciler birbirilerini fakültenin bahçesinde sora sora bulmuşlardır. Birlikle bölüme giderler. Bölümde tüm odalar kapalıdır ve açık olan kapıdan içeri bakıp kendilerini tanıtırlar. Ana bilim dalı başkanını aradıklarını söylerler. Hoca: “Nerden mezun olduklarını sorar.” Öğrenciler mezun oldukları üniversiteleri ve fakültelerini açıkça ifade ederler. Öğretim üyesi: “Yazıklar olsun ………üniversitesini bitirdiniz de nereden bilgi alınacağını bilmiyorsunuz.” der.Hepsi şaşırır ve oradan sert bir dille kovulurlar. Birbirilerine şaşkın gözlerle bakarak oradan uzaklaşırlar. Bazı öğrenciler o gün lisansüstü eğitimlerini bırakır bazıları da denemeye karar verip, azarlanmaya, horlanmaya maruz kalarak akademik kariyerlerini tamamlamaya çalışırlar. Nezaketin çoğu zaman okulu yoktur. Nezaket, mizaç, karakter ve kişiliğin neticesinde oluşan insanüstü bir değerdir.

​Yönetim bilimi alanında hem kuramsal hem de uygulama ağırlıklı eğitim alan bireylerde olması gereken en temel özellik nezaket, saygı ve ferasettir. Nezaket, saygı ve feraset onlarca sorunun ortaya çıkmadan çözülmesine vesile olur. Bir tür önlemsel yaklaşımdır. Bir tarih öğretmeni arkadaşım, Pamukkale Üniversitesi’nde öğrenci olduğu yıllarda yaşadığı bir olayı anlatmıştı. Tarih dersinden final sınavına girerler. Sınava hazırlanmadığı için bir sağa bir de sola bakarak kopya çekmeye çalışır. Sınav bittikten sonra kâğıdını teslim eder, salondan çıkarken dersin hocası yanına gelir ve birlikte çay içmeyi teklif eder. Birlikte çay içerken hoca, arkadaşıma şöyle söyler: “Az önce sınavda seni kopya çekmeye teşebbüs ederken gördüm. Kağıdını alabilirdim ama seni arkadaşlarının önünde mahcup etmek istemedim. Buradan bir şekilde mezun olursun, hatta öğretmen de olursun. Ama etik ilkeleri çiğneyerek öğretmen olmanı istemem. Kendine saygın varsa, bir daha böyle davranma.” der. Arkadaşım o konuşmadansonra bir daha ne kopya çeker ne de teşebbüs eder. Burada Tarih hocasının nezaketi, iletişim becerisi ve yaklaşım tarzı yapıcı mı, yıkıcı mı? Bir Türk Atasözü der ki: “Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır.”

​İletişim sorununuzun olması, kaba, yontulmamış, saldırgan olmanız, evinizden çıkmıyor, işe gitmiyor, kimse ile iletişim kurmuyorsanız şahsi sorununuzdur. Ancak, apartman görevlisi ile konuşuyor, marketten alışveriş yapıyor, otobüse biniyor, hatta bir kurumun yöneticisi olarak çalışıyor iseniz, üstüne üstelik kaba davranışlarınızı da dayatıyorsanız, bu sizin şahsi sorununuz olmaktan çıkar, toplumsal bir sorun haline dönüşür. Çünkü kaba davrandığınız kişi anne, baba, evlat, eş ve vatandaş rolündedir. Maruz kaldığı itilmişliği bir şekilde etkileşim içerisinde bulunduğu kişilere yansıtır. Psikolojide çokça ifade edilen yansıtma davranışı ortaya çıkar. Kültürümüzde bu durum: “Eşeğini dövemeyen semerini döver.” Atasözü ile ifade edilir. 

​Yönetim kuramları içerisinde bulunan “X” kuramı, insan doğasının tembel olduğunu, kaytarmaya yatkın olduğunu, çalışmadığını ve insanların güvenilir olmadığını ileri sürer. Eğer “X Kuramına” inanan bir yönetici iseniz, muhtemelen biraz paranoyak, denetim bağımlısı, biraz saldırgan biraz da kaba davranışlar sergilemeniz kaçınılmaz bir durumdur. Bu durumun en önemli sebebi “korku kültürü” ile yetiştirilmeniz ve çocukluk döneminde sevgi ve güven veren bir ailenizin olmamasıdır. Çocukluk döneminde ön koşulsuz sevgi ve kabul, güvenli bir çevre, kişiliğinizin gelişmesinde etkili rol oynar. Kaba davranışlar sergileyen yöneticilerin en önemli sorunu burada başlar. Güvensiz olmalarından dolayı, gücü ve etkiyi kaybedeceklerini düşünürler. Bu yüzden sert, kaba ve tavizsiz bir kişilik ortaya koyarlar. Öz güveni yüksek olan yöneticiler daha ılımlı, yapıcı ve ilişkilerini güven üzerine kurduklarından dolayı, daha nazik daha kibar ve daha yapıcı davranışlar sergilerler. 

​Bazı kurumlara iletişim seminerleri verdiğimde, dudak büken, bu şekilde iletişim olmaz iddiasında bulunan, pek çok yönetici ve personelle karşılaştım. Biraz sohbet etiğimde çok zayıf, zavallı ve acınacak halde olduklarına şahit oldum. Kaba ve uzlaşmaz tutumlar sergileyen yöneticilerin çözememiş sorunları, bilinçaltında onları sürekli meşgul eden problemleri vardı. Bu kişilere takılıp kalmak, zaman harcamaktan, enerjiyi boşa kullanmaktan başka bir şey değildir.

​Sonuç olarak insanların trafiğe çıkma biçimi iletişimdir. Araçlar nasıl trafik kurallarını ihlal ettiklerinde, trafik felç oluyorsa, insanlar da iletişim kurallarını ihlal ettiklerindesosyal yaşam da felç olur. İyi iletişim kurmanın yolu, empatiile başlar. Empati, başkasının makosenini (ayakkabı) giymektir. Kendisini başkasının yerine koymak, onun duygu durumunu anlayıp öyle davranmaktır. Mesajlara zamanında cevap vermek, bir şeyi anlayıp tam öğrendikten sonra karşılık vermek, kırmadan dökmeden sorun çözmek, etkili iletişimin parametrelerini oluşturur. Bu sebeple başarılı yönetici olmanın ön koşulu da nezaketli iletişimle başlar. Sorunlu bir çevrede doğmuş olmak, sorunlu bir kişiliğe sahip olmak, sürekli sorunlu iletişim kurulacağı anlamına gelmez. Bazen susmak, derin nefes almak, empati yapmak, “sizi anlıyorum”, demek iyi bir başlangıç olabilir. Bürokrasinin iletişim dili çoğu zaman sorunludur. Eli nasırlı, ayağı çarıklı, yüzü kavruk Anadolu insanının sürekli maruz kaldığı bu kaba, nezaketsiz iletişimi şair Abdurrahim Karakoç İsyanlı Sükut şiirinde şöyle dile getirir:

İSYANLI SÜKUT

Gitmişti makama arz-ı hâl için
“Bey” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim…
“Şey” dedi, yutkundu, eğdi başını.

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı
“Vay” dedi, yutkundu, eğdi başını.

Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasın, sigara sardı
Daldı… neden sonra garsonu gördü
“Çay” dedi, yutkundu, eğdi başını.

İçmedi, masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı
Uzattı çakmağı ve sigarayı
“Say” dedi, yutkundu, eğdi başını.

Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş
Sandım can evime döktüler ateş
Sordum: “Memleketin neresi gardaş?”
“Köy” dedi, yutkundu, eğdi başını.

Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden
Ağzına küfürler doldu zehirden
Salladı dilini… vaz geçti birden,
“Oyyy” dedi, yutkundu, eğdi başını.

Kaynakça

https://www.antoloji.com/isyanli-sukut-siiri/ (Erişim Tarihi: 10 Şubat 2021).

https://www.sabriburhanoglu.com/mizac-karakter-ve-kisilik-kavramlari (Erişim Tarihi: 10 Şubat 2021).