HaberTürk yazarı Nagehan Alçı, "Ben bir liberal-demokratım ama emekçileri bu kadar mağdur edildiği bugünkü Türkiye’de özgürlükçü-sosyalist bir alternatife ihtiyaç olduğuna kesinlikle inanıyorum." düşüncesini dile getirdi.

Alçı, Türkiye sosyalist hareketinin önemli bir ismi, HDP listesinden bir dönem milletvekilliği de yapmış olan, eski ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, Mahir Çayan ve arkadaşlarının İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom’u öldürmesini kınamasının ardından başlayan tartışmalara değindi. Alçı, "Uras, Türk sosyalist hareketinin 1970-80 sürecindeki şiddet ve terör eylemleriyle hesaplaşmak istedi aslında. Bunun sonucunda da her “devrimci şiddet sevgisi” ile hesaplaşmak isteyen solcu aydın gibi, sürpriz olmayan bir şekilde linç yedi." yorumunu yaptı.


Alçı yazısında şu ifadeleri kullandı:

"Hem Uras hem de Türkiye’nin özgürlükçü-sosyalist diyebileceğimiz bütün aydınlarında bir büyük eksik var. Devrimci terör sevgisinin evrensel bağlamı ve kaynağını ihmal etme eksiği bu. Bu yerel bir problem değil.

Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar şiddet ve terör eylemleriyle hedefe ulaşma hastalığını kimden kaptılar?

Hangi idol onları şiddet ve terör bataklığının tam ortasına soktu? Hangi kült isim bu gençleri totaliter zihniyetin ve terörist eylemlerin kucağına itti? Tabii ki hala tüm dünya solu tarafından da kutsanmaya devam edilen Ernesto Guevara. Sadece Türk solunun değil evrensel anlamda solun da hâlâ yüzleşemediği bir mesele şiddetperest Che olayı. Maalesef Türkiye’de, benim de değer verdiğim en özgürlükçü solcularımız bile Guevara’nın kendi eserlerinde defalarca vurguladığı şiddet ve terör sevgisiyle hesaplaşmış değil.

Ne Ufuk Uras ne Oral Çalışlar ne Hayri Kozanoğlu ne Alper Taş ne Murat Belge ne Ahmet İnsel ne Ömer Laçiner ne Ümit Kıvanç ne Tanıl Bora ne de şimdilerde yeniden “Ben özgürlükçü sosyalistim” diyen gazeteci İsmail Saymaz gibi medyadaki sol isimler…

Hiçbiri Guevara’nın eserlerine ve yaptıklarına yansımış şiddet tutkusunu küçücük bir cümleyle bile tenkit etmediler.Elbette bugünkü TİP’ten bahsetmiyorum. Onlar zaten bugün de Guevara ve Mahir Çayan tarzı şiddet ve terör yöntemlerini meşru görüyorlar. Mehmet Ali Aybar’ın TİP’inin özgürlükçü arayışları ile 2022’nin TİP’i arasında hiçbir ortaklık yok.

Rusya’da Jirinovski’nin Liberal Demokrat Partisi ne kadar liberal demokratsa Türkiye İşçi Partisi de o kadar işçilerin partisi.


Zaten o yüzden bu kadar ağır emek sömürüsünün olduğu bugünkü Türkiye’de sosyalist bir partiye ufacık bile olsa ilgi yok işçilerden, emekçilerden. Hakikaten inanılmaz bir şey bu.

Ben bir liberal-demokratım ama emekçileri bu kadar mağdur edildiği bugünkü Türkiye’de özgürlükçü-sosyalist bir alternatife ihtiyaç olduğuna kesinlikle inanıyorum. Aşırı sağcılığın, ırkçı vandallığın, faşizmin her geçen gün daha popüler hale geldiği bir ülkede kesinlikle özgürlükçü-sol bir karşı kutba ihtiyaç var.

Guevara’nın katledilip cesedinin sergilenmesini tıpkı Mahir Çayanlara, Deniz Gezmişlere yapılan zulmü kınamak gibi kınamak gerekir. Fakat aynı Guevara’nın aşağıda bire bir alıntıladığım korkunç ifadeleriyle de yüzleşmek ve bu hastalıktan da kurtulmak gerekmiyor mu özgürlükçü sol düşünce adına? Ekrem İmamoğlu ile Karadeniz seyahatinde yaşadığım hadise üzerinden bir Guevara yazısı sözüm vardı. Ona da giriş olsun bu yazı.