Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu'nun (PPK) yılın üçüncü faiz kararı piyasalar tarafından merakla bekleniyor. Şubat ayında 20 yılın yeni zirvesi yüzde 54.4'e tırmanan enflasyona rağmen Merkez Bankası'nın faiz kararı yüzde 14 seviyesinde sabit tutulması yönünde.

Merkez Bankası faiz kararı 17 Mart günü saat 14:00'da açıklanacak.


 
Hükümetin geçtiğimiz aylarda enflasyonu düşüreceği, üretimi ve ihracatı artıracağı beklentisiyle faizi düşürmesi piyasaları olumsuz etkilemişti. Son iki ayda ise Merkez Bankası politika faizini yüzde 14’te sabit tuttu.

MERKEZ BANKASI FAİZ KARARI NE OLUR?

Bölgesel riskler, artan enerji maliyetleri ve şubat ayında 20 yılın yeni zirvesi yüzde 54.4’e tırmanan enflasyona rağmen Merkez Bankası’nın (TCMB) bu hafta politika faizini yüzde 14 seviyesinde sabit tutması bekleniyor.

Reuters anketine katılan 18 kurumun tümü PPK toplantısında faizlerin sabit tutulmasını bekliyor. Ankette yıl sonu beklentileri de Rusya-Ukrayna savaşına rağmen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararlı olduğunu defalarca tekrarladığı düşük faiz politikasından vazgeçileceği yönünde bir beklenti içermiyor.


 
Reuters anketinde yılsonu politika faizi sorusuna cevap veren dokuz kurumun sekizinin tahmini yüzde 14 seviyesinde şekillenirken, bir katılımcınınki yüzde 12’de bulunuyor.

Son yıllarda Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminde sık sık değişikliğe gidilmesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın düşük faiz istemi ve üretim ve ihracat ile cari dengede fazla verilmesini öngören ekonomik planına yönelik endişeler sebebiyle 2021’de TL dolar karşısındaki yüzde 44 değer kaybetmişti.

TCMB, kur krizini tetikleyen 500 baz puan faiz indirimi ile politika faizini yüzde 14’e çektikten sonra indirimleri ocak ayında durdurdu. TCMB, cari fazla verilmesinin enflasyonda düşüşü sağlayacağını açıklayarak politikaların tamamının liralaşmayı önceliklendireceğini belirtti.

Hali hazırda yüzde 50’yi aşan ve önümüzdeki aylarda yüzde 70’e doğru yükseliş beklenen enflasyon ve Ukrayna’daki savaş sebebiyle enerji maliyetlerindeki rekor artış ekonomistlerin yıl sonu enflasyon beklentilerinde revizyona gitmelerine sebep oldu.

TL ÜZERİNDEKİ BASKININ DEVAM ETMESİ BEKLENİYOR

Yıl başından beri döviz müdahaleleri ve kur korumalı mevduat gibi yatırım ürünleri sayesinde dar bantta işlem gören TL’nin son haftalardaki değer kaybının da etkisiyle keskin şekilde artan enerji maliyetleri, Rusya ve Ukrayna’dan gelen turizm gelirlerinin azalışına yönelik beklentiler cari denge beklentilerini de bozdu.

Goldman Sachs, bir araştırma notunda TL’deki baskı ve enflasyonun mevcut seviyesi göz önüne alındığında yetkililerin heterodoks stratejilerini bırakmaya yönelik bir işaret olmadığını belirterek, politika faizinin sabit kalmasını beklediklerini açıkladı.

Goldman Sachs, Rusya-Ukrayna savaşının Türkiye'de daha düşük büyüme, daha yüksek enflasyon yaratacağını öngördü, yıl sonu enflasyon tahminini yukarı çekti, büyüme tahminini düşürdü.

Raporda, “Önümüzdeki dönemde TL üzerindeki baskının devam etmesini bekliyoruz ve yetkililerin buna cevaben müdahale etmesi gerekeceğini düşünüyoruz. Bunların döviz müdahaleleri, yeni araçlar ve başka heterodoks önlemler olmasını bekliyoruz” görüşüne yer verildi.

FAİZ İNDİRİMİNİN MALİYETİ AĞIR OLDU

Ziraa Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı ve Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu, faiz indiriminin ülke ekonomisine ve vatandaşın cebine nasıl yansıdığını resmi verilerle ortaya koydu.

Ziraat Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı Babuşçu, BOTAŞ'ın iki ayda Merkez Bankası'ndan 9.5 milyar dolar aldığını, piyasaya 'arka kapı' modeliyle müdahale edildiğini belirtti.

Babuşcu'nun tespitlerine göre, hükümetin Merkez Bankası faizlerini talimatla indirmesinin ardından Türkiye'nin uluslararası piyasalardaki risk primi arttı, kur yükseldi, zam yağmuru başladı, enflasyon iki katını aştı. Halk hayat pahalılığını çok daha derinden hissederken devlet de daha yüksek faizlerle borçlanmak zorunda kaldı. 

Babuşcu, faiz indiriminin başladığı geçen eylül ayından bugüne beş aylık dönemde ekonominin kritik göstergelerinde yaşanan değişimi devletin resmi verileri üzerinden tabloya döktü.

BEŞ AYDA FAİZ YÜKÜ FIRLADI, RİSK PRİMİ ARTTI

Babuşcu'nun tespitlerine göre, beş ayda ülkenin uluslararası kredi riski primi 380'den 540'a fırladı. Borçlanmayı daha maliyetli hale getiren bu gösterge değişimiyle birlikte Hazine'nin 10 yıl vadeli borçlanma tahvilinin faizi yüzde 18'den yüzde 21.9'a, beş yıllık Eurobond faiz yükü yüzde 5.62'den yüzde 7.27'ye çıktı.

Dolar kuru 8.40'tan 18 lira seviyelerine kadar çıktıktan sonra kur garantili TL mevduat verilerek 13.65 TL seviyelerine ancak çekilebildi.

İhtiyaç kredisi faizleri yaklaşık 7 puan artarken Merkez Bankası rezervleri eksi 37.3 milyar dolardan eksi 50.2 milyar dolara kadar düştü.

KADRO DEĞİŞİKLİĞİ KÖTÜ GİDİŞATI FRENLEYEMEDİ

Merkez Bankası başkanlarıyla ekonomi bakanlarını sık sık değiştirmesine rağmen ekonomideki kötü gidişi frenleyemeyen hükümet geçen eylül ayında radikal bir kararla, ‘Faiz neden, enflasyon sonuçtur' tezini ortaya attı.

Hemen ardından da Merkez Bankası faizini önce yüzde 19'dan yüzde 18'e ardından da seri indirimlerle yüzde 14'e çekti. Faiz indirimiyle birlikte ekonomideki dengeler hızla bozulmaya başladı. Kur fırladı, iğneden ipliğe her şeye ardı arkası kesilmeyen zam sağanağı başladı.