Kamu görevlilerinin (memurların) grev yasaklı toplu sözleşme hakkı 10’uncu yılını doldurdu. 4 Nisan 2012’de 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda önemli değişiklikler yapılarak “toplu sözleşme” düzenine geçildi. Kanunun adı da Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu oldu. 2010 yılında yapılan anayasa değişikliklerine paralel olarak 2 yıl gecikmeyle memurların toplu sözleşme hakkı tanınmış oldu. Ancak 4688’de yapılan 2012 tadilatıyla tanınan toplu sözleşme hakkı grev yasağına (zorunlu tahkime) dayanıyordu. İşte bu grev yasaklı sözde toplu sözleşme hakkının üzerinden 10 yıl geçti. Bu yazımda 10 yıllık uygulamanın memurların ekonomik haklarını nasıl etkilediğini ele alacağım. Baştan söyleyeyim: Bu 10 yılda Memur-Sen büyüdü, memurların alım gücü küçüldü.

Bilindiği gibi 4688 sayılı yasa ile getirilen sendikal düzen otoriter ve adrese teslim bir yaklaşıma sahipti. Yasa ile toplu sözleşme hakkı tanınmasına rağmen grev hakkı tanınmamıştı. Bunun yerine zorunlu tahkim (grev yasağı) kabul edilmişti. Toplu sözleşmede uyuşmazlık çıkması durumunda memurlara grev hakkı değil Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma imkânı tanındı. Hakem Kurulunun üyelerinin çoğunluğu ise hükümet tarafından atanıyordu. En fazla üyeye sahip konfederasyon Kurulda avantajlı biçimde temsil ediliyordu. Böylece uyuşmazlık durumunda hükümetin çoğunlukta olduğu Kurul karar verecekti. Toplu sözleşmesinin imzalanması konusunda ise “en fazla üyeye sahip konfederasyon” veya en fazla üyeye sahip hizmet kolu sendikaları yetkili kılınmıştı. Hakem kuruluna başvurma yetkisi de yine en fazla üyeye sahip konfederasyona tanınmıştı. Bütün yollar en büyük konfederasyona çıkıyordu!


 
Öte yandan 4688 sayılı yasa memurların önemli bir bölümünün sendikalaşmasını engelliyordu. Bu yüzden tanınan bütün kolaylıklara rağmen memurların sendikalaşma oranı düşük kaldı. 2021 itibariyle toplam 3 milyon 640 bin kamu görevlisinin (işçiler hariç) 1 milyon 719 bini sendikalı, 1 milyon 921 bini sendikasızdır. Resmi sendikalaşma oranı sendikalaşmasına izin verilen kamu görevlileri sayısını (2 milyon 659 bin) esas aldığı için yüzde 65 olarak açıklanmaktadır. Ancak bu oran yanıltıcıdır. Memurların fiili sendikalaşma oranı yüzde 47’dir.

EN ÇOK ÜYE MEMUR-SEN'DE

2012 yılında bu yana 10 yıldır en fazla üyeye sahip konfederasyon Memur-Sen’dir. Dolayısıyla toplu sözleşmeyi imzalamaya ve Hakem Kuruluna başvurma hakkına sahip memur konfederasyonu Memur-Sen’dir. Nitekim 4688 sayılı yasa en çok Memur-Sen’in işine yaradı. 2012’de 650 bin olan üye sayısı 354 bin artarak 2021’de 1 milyon 4 bine yükseldi. Kamu-Sen adeta yerinde saydı, 419 bin olan üye sayısı sadece 11 bin artarak 430 bin oldu. KESK ise büyük kayıp yaşayarak üye sayısı 240 binden 132 bine geriledi. Böylece son 10 yılda 1 milyon 375 binden 1 milyon 719 bine yükselen sendikalı memur sayısı artışından aslan payını Memur-Sen aldı. Memur-Sen’in asimetrik büyümesinin Memur-Sen’e duyulan teveccühün ve serbest iradenin sonucu olduğunu söylemek sendikal dünyanın gerçeklerinden bihaber olmak demektir. Memur-Sen AKP hükümetlerinin ve tarafgir kamu idarecilerinin koruma ve kollaması altında, güdümlü ve “makbul” bir sendika olarak büyütüldü.

Öte yandan Memur-Sen en büyük sendika olmasına rağmen kamu görevlilerinin çoğunluğunu temsil etmiyor. Toplam 3 milyon 640 bin memurun sadece yüzde 27,5’ini temsil ediyor. Ancak 4688 sayılı yasanın getirdiği düzende bütün yetkiler Memur-Sen’e tanınmış durumda. Kısaca 4688 sayılı yasa ile 10 yıl önce grev yasaklı ve adrese teslim bir rejim kurulmuş ve suyun başı tutulmuştu. Grev yasaklı bir tek sendika rejimi söz konusuydu. Kâğıt üzerinde sendika çokluğu vardı. Başka sendikalar ve konfederasyon kurulabiliyordu ancak hem yasal hem de fiili olarak her yol tek sendikaya (Memur-Sen’e) çıkıyordu. Dahası memur sendikalarının “devlet kesesinden sendikacılık” yapmasına olanak tanınıyordu. Önce “sendika aidatı” desteği daha sonra da “toplu sözleşme ikramiyesi” adı altında toplu sözleşmelere konan bir hükümle sendika üyelerine yaklaşık sendika aidatı kadar bir devlet desteği sağlanmış oluyordu.

MEMURLARIN İŞİNE YARAMADI

Aradan geçen 10 yılda memur toplu sözleşme düzeni memurların işine yaradı mı? Toplu sözleşmeler memurların refahını artırdı mı? Memurların ücretleri enflasyona karşı korunup artan ekonomik büyümeden pay aldı mı? Bir sendikal rejimin ve bir sendikanın asıl başarısı çalışanların ve üyelerinin refahını artırmasıyla ölçülebilir. Şimdi bakılması gereken aradan geçen 10 yılda grev yasaklı tek sendika rejiminin ekonomik açıdan başarılı olup olmadığıdır. Memur-Sen olağanüstü yetkilere ve devasa üye artışına rağmen 10 yılda ne yapmıştır? Memurlara faydası ne olmuştur?

Bunun için bakmamız gereken temel ölçüt memur maaşlarıdır. 2012’den 2022’ye en düşük ve ortalama memur maaşlarındaki artışları dikkate alarak 10 yıllık toplu sözleşme düzeninin ve Memur-Sen hâkimiyetinin memurlara ne getirdiğine baktım. Sonuç tam bir hayal kırıklığı!


 
4688’in 10 yılında memur maaşları enflasyonun altında ezildi, memurlar artan refah ve ekonomik büyümeden pay alamadığı gibi maaşları asgari ücrete iyice yaklaştı. Memur maaşları ile asgari ücret arasındaki makas ciddi biçimde kapandı. En düşük ve ortalama memur maaşlarını TÜFE, gıda enflasyonunu ve asgari ücret artışları karşılaştırdık. Tabloda da açıkça görüldüğü üzere Ocak 2012 ile Ocak 2022 arasındaki 10 yılda en düşük memur maaşı yüzde 334 ve ortalama memur maaşı yüzde 337 oranında arttı. Aynı dönemde enflasyon (TÜFE) yüzde 378 ve gıda enflasyonu ise yüzde 452 oranında arttı. Böylece 10 yıllık toplu sözleşme döneminde memurlar tartışmalı resmi enflasyon oranlarının bile gerisinde kalmış oldu.

Öte yandan memurlar sadece enflasyonun altında ezilmedi. Artan ekonomik büyümeden ve refahtan pay alamadı. Dahası asgari ücret artışının çok altında zam alabildi. Ocak 2012-Ocak 2022 arasında asgari ücret yüzde 607 oranında arttı. Buna karşılık en düşük memur maaşı yüzde 334, ortalama memur maaşı ise yüzde 337 oranında arttı. Böylece Ocak 2012’de net asgari ücretin yüzde 142 üstünde olan en düşük memur maaşı Ocak 2022’de net asgari ücretin yüzde 33 fazlasına geriledi. Net asgari ücret ve en düşük memur maaşı arasındaki makas 109 puan azaldı. Aynı şekilde Ocak 2012’de net asgari ücretin yüzde 181 üzerinde olan ortalama memur maaşı, Ocak 2022’de net asgari ücretin yüzde 56 fazlasına geriledi. Böylece ortama memur maaşı ile net asgari ücret arasındaki fark 125 puan azalmış oldu.

Kısaca 4688’in 10’uncu yılında memurlar ekonomik açından yoksullaştı, enflasyonun bile altında kaldı ve memurlar asgari ücretli hale gelmeye başladı. Grev yasaklı tek sendika rejiminin 10 yılda vardığı sonuç budur. 4688’in tek faydası Memur-Sen’in üye sayısında yarattığı sıçramadır. Yasa Memur-Sen’in asimetrik büyümesine yol açarken memurları yoksullaştırmıştır. 10 yıllık uygulama göstermiştir ki grev yasaklı ve tek sendika zihniyetine dayalı yasa köklü biçimde değişmeli, kamu görevlilerine grevli, toplu sözleşmeli evrensel sendikal haklar tanınmalıdır.