Kamudanhaber- Özel Haber

Mahmut Özer, Millî Eğitim Bakanı olduktan sonra medyada MEB haberleri daha yoğun bir şekilde yer almaya başladı. MEB’e dair haberlerin bu yoğunluğunun, kişisel sosyal medya hesabı bile kullanmayan Mahmut Özer’in pek de istediği bir durum olduğunu düşünmüyoruz açıkçası…

Hatırlayalım; ilk olarak Bakanlığının 4. Gününde, ülkenin en büyük memur sendikası Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı sıfatıyla, yönetimiyle birlikte gerçekleştirdiği “Hayırlı olsun ziyareti” gündem olmuştu. Önceki Bakan ziyaretlerinde Bakan’ın yanında ayrı bir tekli koltukta ağırlanan Ali Yalçın, üçlü koltuğa oturtularak öncekilerden farklı ve Ali Yalçın açısından can sıkan, araya mesafe koyan bir protokol uygulanmıştı. Devamında Ali Yalçın’ın bu ziyareti bir haber değeri taşımıyormuş gibi MEB’in resmi sitesinde bu ziyarete, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün ziyareti haberi altında 5 kelime ile yer verilmişti. Ali Yalçın, bu durumu kabullenmemiş ve: “Ayrı bir haber olarak vermiyorsanız, adımı bu haberden silin.” demiş ve Ali Yalçın ismi siteden silinmişti.

Akabinde; Talip Geylan’da Bakan’a hayırlı olsun ziyareti gerçekleştirmiş; ona da aynı protokol uygulanmış ancak Eğitim-Bir-Sen ziyaretinden ders alınarak ziyaret ayrı bir başlık altında haberleştirilmişti.

Devam eden süreçte; Bakanlıkta üste düzey görevden almalar, önceki hiçbir Bakan döneminde görülmeyen bir şekilde genel müdür ve daire başkanı seviyesinde hız kazanmıştı. Görevden alınan ve göreve getirilen isimler dikkatle incelendiğinde bu görevden alma ve atamalarda sendika ve STK’ların devre dışı kaldığı ya da etkili olamadığı göze çarpıyordu.

Bu durum değerlendirildiğinde; daha çok, ülkenin laik, seküler kesimine hitap eden Ziya Selçuk’un yapamadığı ya da ona yaptırılmayan değişikliklerin muhafazakâr kesimin Bakan oluşuna adeta bayram ettiği Mahmut Özer eliyle gerçekleştirildiği sonucuna varılabiliyordu. Bu noktada kamuoyu adeta bir şok yaşıyordu. Kimi kesimler, atamalarda artık ehliyet ve liyakat mı geçerli olacak olacak? Düşüncesiyle umutlanırken; kimi kesimler de mahallenin çocukları yine mahallenin evladı eliyle mi tasfiye ediliyor endişesine kapılıyordu.

Aslında olan; FETÖ sonrası süreçte bir sarsıntı geçiren devletin o dönem sürece dâhil ettiği sendika ve STK’ların bürokrasiye hâkimiyetinin yarattığı sosyal, siyasal ve toplumsal sıkıntıların görülerek, devletin fabrika ayarlarına dönmesi hamlesiydi. Devlet yeniden normalleşme sürecine girerken sendika ve STK’ların da bu durumu anlayıp devlete yardımcı olması ve doğal sınırlarına dönmesini bekliyordu. Ancak sendika ve STK’ların iyi niyetli de olsalar, kendilerini devletin bugüne kadar dışarıda bırakılmış asli evlatları olarak görüp alanlarını genişletme çabası, siyasal iktidara siyasi ve sosyal bir maliyet çıkarıyordu. Aslında siyasi iktidarın yıpranması; sonuçta o iktidarın oluşturduğu zeminde büyüyen sendika ve STK’lara da zarar verecekti. Ama haz, hız, hırs sarmalında büyüdükçe büyüyen, temsil ettiği kitlelerden -ideolojik anlamda temsil edilen kitleler değil sınıfsal olarak temsil edilen kitleler- uzaklaşan bu yapılarda “ahlaki körlük” yaratıyordu. Alev Alat’lının: “Her yasal hakkın helal olmadığı, aslolanın helalleşmek olduğu, helal olanı yasal olanla örtüştürmek olduğu” söylemi tam da burada anlam kazanıyordu.

Bakan’ın Ankara ve İzmir İl Müdürlerini görevden alma girişimi karşısında bir mekanizmanın harekete geçerek sürece müdahil olması, kamuoyunu ürkütmüş ve bu görevden almaların ne kadar yerinde, elzem olduğu gerçeğini kamuoyunun suratına çarpmıştır. Usulde yapılan hataya rağmen Kahramanmaraş İl Müdürünün görevden alınma, İstanbul’a İl Müdür Yardımcısı olarak verilmesi de -İstanbul İl Millî Eğitim Müdürü olması bekleniyordu- bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Ziya Selçuk’un, iki defa İzmir İl Millî Eğitim Müdürünü görevden alma girişiminde bulunmasına rağmen bunu başaramadığı durumu da göz önüne alınırsa içinde bulunulan durumun vahameti daha net anlaşılacaktır.

İzleyip göreceğiz; Mahmut Özer’de selefi Ziya Selçuk’un izinden iş yaptırılmayan bir Bakan olarak istifaya giden bir sürecin başında mı? Yoksa tünelin ucundaki MEB’in meşalesini yakabilecek kudrette mi?

Cengizhan Türkyılmaz / Kamudanhaber Özel Haber

İLGİLİ HABER...