Sosyal medyada ve çevreden birçok kişinin ağzında MEB'in yönetici ataması yaparken "liyakate" göre atama yapmadığı ifade ediliyor...

O halde liyakat nedir ve hangi esaslar liyakatli olmayı gerektirir sorularına eğilelim...

TDK'ya göre;

Liyakatli; liyakatli olan, liyakat ehli, iş bilir, değerli.

Liyakat göstermek; bir işte başarı göstermek anlamına gelir.

Liyakat sahibi; bir işin gerçekleştirilmesine elverişli, liyakatli, yetenekli…

Anlamlarını taşımaktadır…

Gülgün YAZICI’nın“Mevlana’nın Mesnevi’sinde Ehliyet ve Liyakat Kavramları” başlığında bu konu hakkında en çok düşünenlerden biri olan ve en önemli eserlerinden “Mesnevi”yi ehliyet ve liyakat üzerine inşa eden Mevlana’ya göre;

 “Toplumda barışın, adaletin, huzurun sağlanması ancak bu kavramlara önem verilmesi, ehliyet ve liyakat sahibi insanların iş başına getirilmesiyle mümkün olabilecektir.”

Ehliyet ve liyakate bakılmaksızın işlerin yürütülmeye çalışılması halinde ise toplumsal düzenin işleyişinde aksaklıklar ortaya çıkacaktır.” diyor…

Bu çerçevede MEB’in atadığı yöneticileri değerlendirdiğimizde birçok yöneticinin asıl yapması gereken işinden çok üstüne vazife olmayan işlerle meşgul olduğunu görüyoruz…

Toplumsal huzurun ve adaletin sağlanması için mutlak surette “At binenin kılıç kuşananındır.” mantığıyla MEB’in hareket etmesi gerekir…

Toplum tarafından hoş karşılanmayan kişilerin yönetici olarak atanması tepkilere neden olmaktadır. “Benim adamım” mantığından çok, topluma mal olmuş insanların yönetici olarak atanması toplumsal huzuru ve adaleti sağlayacaktır…

İlla benim adamım olsun diyorsanız o halde liyakat sahibi olan birinin atanması daha makul ve mantıklı bir yoldur düşüncesindeyim…

Yağdanlık yaparak bir yere gelmeye çalışan varsa ve bu sayede yönetici olarak atanıyorsa emsal olarak teşkil eder ve başka birilerine yol gösterilmiş olunur…

Her zaman ve her koşulda işinin ehli insanlara önem vermeli, desteklenmelidir. Ehliyetli insan karakterli insandır…

 Yunus’un değişiyle;

“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır.”

Geçmişin tüm düsturları geleceğimize ışık tutar. Geçmişine sadık kalmayanın sonu hezeyandır…

Kalıplaşmış ve adeta kafamıza kazırcasına karşımızda duran atasözler varken hala başka işler peşinde koşmamız acınacak bir hale büründürür bizi…

Sözün özü;

Geçmişteki hatalar sana yol göstermediyse üzerinde durduğun toprağın ne suçu var…

Vesselam

Hamza KILIÇASLAN