Milli Eğitim Bakanlığı, kelimenin tam anlamıyla yaz boz tahtasına döndü.

Sözü dolaştırmadan örneklere geçelim.

1) Birinci sınıfta kayıt yaşı altıya indirildi. E-okulda kayıt listeleri yayınladı, veliler altı yaşındaki çocuğu için illa kayıt olsun dedi. Kesin kayıtlar yapıldı ancak çocuklar başarısız oldu. Bu uygulama iki sene sonra kaldırıldı, altı yaşında okula başlayan çocuklar "özel  öğrenme güçlüğü" teşhisiyle hala "özel eğitim ve rehabilitasyon" merkezlerinde öğrenmeye çalışıyor.

Çok yazık!

2) Aynı dönemde ilkokuma yazmada "el yazısı" uygulamasına geçildi. Çocuklar eğitim fakültelerinde el yazısı öğretimi dersi alamadan mezun olan, el yazısı  bilmeyen öğretmenlere teslim edildi. İki yıl sonra uygulama terk edildi. Çocuklar küçük p harfini P biçiminde, Küçük f, g, ğ, j, y harfinin kuyruğunu satır çizgisi altına indirmeden çizgi üstüne yazıyorlar. 

Hani alakarga çeçel çüçel yürür bilirsiniz. Sekerken devrilecek gibi olur. 

Birgün sormuşlar alakargaya ne diye çeçel çüçel yürüyorsun? 

Alakarga cevap vermiş: "Kekliği çok kıskanıyordum. Onun gibi ötemiyorum bari sekişini yapayım dedim olmadı. Onu taklit ederken kendi yürüyüşümü de unuttum." 

Durum ortada!

3) Bir sabah uyandık ki, MEB Teşkilat yapısı değişmiş. Müsteşar hariç tüm merkez ve taşra yöneticileri, o arada okul müdürleri dahil herkes görevden alınmış. Şube müdürlüğü, daire başkanlığı, genel müdür yardımcılığı kaldırılmış yerine grup başkanlığı getirilmiş. Her şey, her yer alt üst. Bakanlık hafıza kaybına uğramış, KİMİN UMURUNDA!

Bir süre sonra uygulamadan vazgeçildi. Grup başkanlığı kaldırıldı. Daire başkanlığı geri getirildi. 

Sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır!

4) MEB, o yıllarda bir uygulama daha başlattı. Teftiş sistemini paçavraya çevirdi. İl milli eğitim müdürlüklerindeki teftiş kurulu başkanlıklarını lağvetti. Teftişi idari teftişe çevirdi, ders denetimlerini kaldırdı. Ders denetimlerini nasıl atandıklarını hepimizin bildiği müdürlere bıraktı. Müdürler teftiş yapmadı, yapamadı. Her müdür, her öğretmen kafasına göre takılır oldu. 

Şimdi ders teftişi geri geldi. Müfettişler sınıflara girip teftiş yapacak. Ancak üç yılda bir. Yetersiz olmasına rağmen olumlu bir gelişme. 

Biliyorum öğretmen olmayan iktisatçı, işletmeci vb müfettiş olabilecek. Göreceksiniz kısa süre sonra olmadı deyip bunu da kaldıracaklar.

Sorum şu: "Kim, neden MEB ile oynar? Bundan kim, hangi kazancı elde eder? Süreç boyunca zarar gören çocukların, öğretmenlerin, velilerin kaybının hesabı sorulacak mı?"

Duydum duydum, "Benim oğlum bina okur döner döner yine okur." diyorsunuz.

Bence de, bence de!

Yusuf İpekli