KİN KİRLİLİĞİ!

Dağlara çıkınca şehrin üzerinde beliren sis yüzünden insanlık görünmüyor.

Göz gözü görmüyor tabiri caizse.

Göz göze bakamıyor.

Gözden kayboluyor insanların gözleri.

Kışın yanan kömürün dumanı, şehri kirletse de,

Asıl şehri kirleten insanların birbirine duyduğu kin, öfke!

Öyle bir yükseliyor ki o kin kirliliği…

Şehrin üzerine çöküyor sonra.

Kimse kimsenin gözüne bakmıyor demiştik, yüzüne de bakmaya cesaret edemiyor insanlar.

Bakanlar yok mu, elbette var.

Onlar da pişkinliğin dibinde, nasırlaşmış yüzleriyle çıkıyorlar sokağa.

Arkasından demediğini bırakmadığın insanın yüzüne nasıl gülersin ki?

Nasıl bakarsın ki hiçbir şey olmamış gibi?

Herkes kendi önünde yürüyenin ayağına nasıl çelme takabilirim,

Çelmeyi taktıktan sonra da üstüne basıp nasıl öne geçebilirim,

Öne geçtikten sonra da, düşenin bir daha ayağa kalkmaması için onu nasıl öldürebilirim derdinde…

Dağdan şehrin manzarası çok fena görünüyor.

Şehrin üstünde hava kirliliği, içinde insan kirliliği var.

Yağmurda makyajı akan kadınların yüzündeki renk cümbüşü gibi, yüzünde ihtiras, dedikodu, hasetlik, kıskançlık cümbüşü var insanların ve hayli kirli…

Bana yar olmayanı başkasına yar etmem ergenliğiyle yumurta topuk sokak arşınlayan mahalle delikanlısının bile bir gururu, bir raconu var.

En sinsi ayak oyunlarıyla itibar suikastı yapıp kendisine itibar devşirmeye çalışan mirasyediler yüzünden şehirler ayakta durmakta zorlanıyor.

Kanalizasyon patlasa belediyeyi basacak kadar gözü kara insanlar, lağımdan şikayetçi oldukları kadar, kendi pisliklerinden şikayetçi olamıyor, kendilerine çekidüzen vermek istemiyor, veremiyorlar.

Oysa kendi pislikleri, insanların dimağını zehirliyor, insanları birbirine düşürüyor, insanları kötü yola teşvik ediyor.

Aynı istikamette birlikte yürüdüğü insanı başkasına kötüleyerek kendine konum elde etmek isteyen çapsızlar yüzünden insanlar birbirinden nefret eder hale geliyor.

Sen, kendi insanına bile sahip çıkamıyorsun, bana mı sahip çıkacaksın? Hadi oradan! Diyor aklıselim olanlar…

Dağlardan bakınca tüm şehirlerde görünen manzara bu!

Beyinlerdeki ve kalplerdeki kanalizasyon patlamış ve herkes vücuduna mütevazilik parfümü sıkarak çıkıyor sokağa…

Kalbinde zerre kadar kötülük yok dediğimiz insanlar, ferasetten yoksun bir şekilde kötülük saçıyorlar etrafa.

İnsanla dost olan ayının, dostunun alnına konan arıyı yerden aldığı taşla öldürmeye çalışması gibi, öldürüyoruz kendi insanımızı, ayıdan tek farkımız insan olmamız ama netice aynı!

Kötülük yapan insanlar şaşırıyorlar, kendilerine bile kötülük yapmayan insanların haline!

Kötülük yapmayanların, sinsilikten uzak kalan insanların, insanları birleştirmeye çalışanların haline de herkes gülüyor…

Herkesin sürüngen olduğu devirde omurgalı insanlar çabuk göze batıyor ve insanlar göze batmaktan korktukları için sürünmeye, sürünür gibi görünmeye çalışıyor sonra da alışıyorlar sürünmeye…