TBMM'de bütçe tartışmaları sürerken parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu konuştu. Karamollaoğlu faizin son durumuna, TL'nin değer kaybında ilişkin konuştu.

Karamollaoğlu şunları söyledi:

'FAKİRLEŞTİREN BÜYÜME'

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın verilerindeki 'büyüme' gerçek olmadığına dikkat çeken Karamollaoğlu, bu büyümenin iktidarla bağı güçlü olanların daha da zenginleşmesi olarak değerlendirdi. Ülkede refah kaybı olduğunun altını çizen Karamollaoğlu, şu sözlerle devam etti:

''Ekonomiye gelirsek, anlaşılan bugünkü iktidar, 'fakirleştiren büyüme tezi'ni hayata geçiren ilk iktidar olarak tarihe geçecektir! Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın verilerine bakıldığında; GSYH büyüme rakamlarına göre, dikkatinizi çekerim 'rakamlara göre' diyorum, 2013 yılından bu yana, 2019 yılı hariç, her yıl büyümüşüz.


 
Peki, bu büyüme rakamı refahımızı artırdı mı? Yoksa insanımızı daha da fakirleştirdi mi sorusunun cevabı mühimdir aslında? Ya da toplumun seçilmiş, imtiyazlı, iktidarla bağı güçlü küçük bir kesiminin zenginleşmesi pahasına, toplumun büyük bir kısmı fakirleşti mi? Bu sorunun cevabı net olmalıdır. Cumhuriyet tarihinde, dolar bazında kişi başına gelirin, arka arkaya yedi yıl düşüş gösterdiği tek dönem, 2014-2020 yılları olmuştur. Savaş dönemlerinde, darbe dönemlerinde, dünya ekonomik buhranında dahi yaşanmamış bir refah kaybı yaşanmıştır bu son dönemde.

'ZAMLA ÖVÜNÜYORLAR'

Bu veriler, TL bazında büyümemize rağmen, artan nüfusla birlikte kişi başına refahımızın azaldığını göstermektedir. Yani sözde büyüyoruz ama insanımız her geçen gün daha da fakirleşiyor. Daha da vahim olan ise; ülkenin genelinin dolar bazında geliri düşerken, dar gelirlinin milli gelirden aldığı pay azalmaktadır. Özellikle son günlerde dolar kurundaki hızlı artışla birlikte "bordro mahkumu" ücretlilerin geliri eriyip gitmiştir. Doları, serveti olan zengin kesim, daha da zenginleşirken, dar gelirli daha da fakirleşmiştir. Asgari ücretlinin maaşındaki erime akıl almaz boyuta ulaşmıştır.

İşte yıl başında, yaklaşık 385 Dolara tekabül eden bir asgari ücretlinin maaşı, bugün 206 Dolar seviyelerine gerilemiştir.


 
Şimdi yüzde 30-35 zam yapacaklarını söylüyor, bununla da övünüyorlar.
Hayat pahalılığı böyle artmaya devam ettikçe, enflasyon sürekli artıp, alım gücü de sürekli düştüğü müddetçe; yüzde 40 yapsanız ne olur, yüzde 60 zam yapsanız ne olur? Bugün yüzde 100 zam yapsanız bile, dolar cinsinden karşılığı ancak geçen seneye denk gelir; bunun adına da zam denmez!''

'PARAMIZ PUL, ÜLKEMİZ PAZAR OLDU'

Döviz artışının ve mevcut ekonomi politikalarının Türkiye'yi ucuz bir pazar haline getirdiğini belirten Karamollaoğlu şunları söyledi:

''Reel efektif döviz kuru ise, bu dönemde, tarihin en düşük seviyesini gördü! Bulgarlar Trakya illerimize, İranlılar Doğu illerimize artık günlük alışverişe geliyorlar. İstanbul, Antalya, Muğla yine aynı şekilde pek çok ülke vatandaşının akınına uğruyor. İnsanımızın fakirleştirilmesine, büyüme diyenler bu duruma da "turizm şahlanıyor" diyeceklerdir; ki diyorlar da zaten! Sadece bununla sınırlı kalmıyor bu durum. Türkiye, birilerinin iştahını kabartan bir ülke haline getirildi. Çok basit bir örnek; kendi insanımız ücreti ortalama 500 bin liradan başlayıp 1 milyon liraları aşan bir konutu ömür boyu çalışsa alamaz, hayal bile edemez. Fakat 40-50 bin Dolar veya Euro olunca bu rakam, başka ülke vatandaşları tarafından çerez gibi satın alınıyor!

Ne diyordu geçmişte Sn. Erdoğan; ''Para, tıpkı bayrak gibi tıpkı milli marş gibi bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler. Paranın itibarı milletin itibarıdır.'' Gelin görün ki; itibarımız her geçen gün örseleniyor, hem de iktidar bunu bilerek ve isteyerek yaptığını ifade ediyor artık! Bu duruma da, yeni bir kılıf uydurma, telaşındalar şimdi!

'BİR TREN BU HIZLA MAKAS DEĞİŞTİRİRSE, SONU NE OLUR HEPİMİZ TAHMİN EDEBİLİRİZ'

Dövizle baş edemeyen iktidar, Türkiye’yi güya 'Çin modeli' ile kalkındıracakmış. Bu 'Çin sevdası' bugün değil, çok daha önceden başlamıştı bu arkadaşlarda. 19 yılı geride bırakan bir iktidarın, 20. yılında Türkiye'ye önerdiği model bu mu olmalıydı? Bir türlü makulu bulamıyor bu arkadaşlar, en büyük problemleri de bu; dünden bugüne değişimleri arasındaki açı farkı hep 180 derece! Bir tren bu hızla makas değiştirirse, sonu ne olur hepimiz tahmin edebiliyoruz.''

'TÜRKİYE YÖNETİLEMİYOR'

Karamollaoğlu, Merkez Bankası'nın faizleri düşürülürken, diğer tarafta Hazine'nin daha yüksek faizle borçlanmasına ilişkin düşüncelerini de dile getirdi. Türkiye'nin yönetilemediğini, ekonomiden dış siyasete, güvenlikten sosyal politikalara adeta savrulduğunu belirterek şunları ekledi:

''Ülkede ekonominin kitabını yazdığını iddia edenler, 'Faizle mücadele' ile 'Faiz oranı ile mücadele' arasındaki farkı bilmemektedir. Bir tarafta Merkez Bankası politika faizleri düşürülürken, diğer tarafta Hazine'nin daha yüksek faizle borçlanmak zorunda kalmasının ne anlama geldiğini ya bilmiyorlar ya da milleti kandırıyorlar. Yani ki ihtimal var; ya bilmiyorlar ya da kandırıyorlar; her iki durum da birbirinden vahim! Aslında, doğrusunu söylemek gerekirse; Türkiye yönetilemiyor. Türkiye, ekonomiden dış siyasete, güvenlikten sosyal politikalara adeta savruluyor.

İktidara gelir gelmez, 100 günlük programlar açıklanıyor. Sonra vazgeçiliyor. Enflasyon hedefi ve ekonomi politika programı açıklanıyor, sonra vazgeçiliyor. Yıllarca ithalata dayalı ekonomiyi savunanların, Dolar başını alıp gidince tek hedefi birden ihracat oluveriyor.

'HAYAL SATIYORLAR'

Ülkede tüketici güven endeksi, oluşturulmaya başlandığı 2004 yılından bu yana en düşük seviyesine indi.

Ne yaptığını bilmeyen, sürekli makas değiştiren, ülkeyi oraya buraya savuran iktidara kimsenin güveni kalmamıştır. Ülkenin sorunlarını bu iktidarın düzeltebileceğine ilişkin inanç tamamen tükenmiştir.

6 ay önce bugünler için 'uçacağız, herkes bizi kıskanacak' diyenler şimdi yine 6 ay sonrası için hayal satıyor! 230 aydır iktidarda bulunan bu arkadaşlar, bu süre boyunca yapamadıklarını nasıl olacak da bu 6 ayda yapacaklar?

20 yıllık bir iktidarın, '6 ay vaadi' sadece ama sadece komiktir. Biz Saadet Partisi olarak, değil 20 yılda, 20 günde ülkeye hâkim olan iklimi değiştirir, 20 haftada her alanda gözle görülür bir iyileşmeyi gerçekleştiririz. Geçmişte 11 aylık koalisyon dönemimizde çok şeyi başardık, şimdi de 20 ayda insanımızı, ülkemizi rahatlatacak adımları atarız Allah'ın izniyle…

20 yılda neler yapabileceğimizi ise bu iktidarın havsalası dahi almaz, alamaz! Bu arkadaşlar hep görünüşe görüntüye oynadılar, milletin gözünün göreceği yatırımlara kaynakları tahsis ettiler, ülkeyi zengin gösterecek politikalar yürüttüler; yollar, büyük binalar… Bunlar bir ülkeyi güçlendirmez, sadece güzel gösterir arkasında yatan borç o ülkeyi perişan eder bugün olduğu gibi. O binalarda oturanlar rahat edemezler, gelirleri yetmez.''