İyilik Seferberliği 

İnsanların önceliği vardır. 
En önemli önceliği de kanun gibidir. 
Kendisini koyar dünyanın merkezine ve der ki hâl diliyle:
''Bana benim istediğim şekilde davranın.''
Devam eder sonra... 
''Benim değer verdiklerime ben nasıl davranıyorsam sizler de öyle davranın. 
Benim saygı duyduğum şeylere sizler de saygı duymak zorundasınız. 
Arkamdan konuşulmasından, dedikodumun yapılmasından zerre kadar hoşlanmam. 
Nifak tohumu ekip insanları birbirine düşürenlerden nefret ederim...''
Liste böyle uzar gider... 
Bunlar aslında çok güzel hasletler...
Keşke hepimiz bu tür hasletlere sahip olabilsek.
İşin tuhaf tarafı şu ki... 
''Ben istediğim gibi yaşayayım, sen benim istediğim gibi yaşa!'' algısı hemen hemen hepimizde hakim. 
İnsan nasıl düşünemez ki bu ikilemi?
Ben sana bağırırım ama sen bağırma! 
Ben alttan almam ama sen al! 
Ben seni sarakaya alırım ama sen beni alma! 
Ben gücümün yettiğine bağırırım onun çoluk çocuk olmasını düşünmem ama sen bana aynısını yapamazsın. 
Ben senin değer verdiğin lidere gerekirse hakaret ederim ama sen benim liderime saygı duymak zorundasın.
Ben dedikodu yapmayı seviyorum ama sen yapma, sana yakışmıyor! 
Budur toplumdaki bozulmaya sebep olanlar. 
Ailedeki, çalışma ortamındaki, akrabalar arası ilişkilerdeki, köy yerindeki, şehirdeki, mahalledeki bozulma, çözülme olayı bu sebeplerden ötürü değil mi? 
Kutuplaşma bu yüzden keskinleşmiyor mu? 
Hangimizin zaafı yok bunlara? 
Başkası ne yapıyor ne ediyor bizi ilgilendirmez deyip, 
''Kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkasına yapmasak'' aileden başlarız düzelmeye, iyilik de bulaşıcı olmasa da karşı tarafı uyandırır belki... 
Asıl sefer bu! Cephedeki sefere çıkmayı hak etmek gerek önce... 
Mustafa Süs